Bir Şehit Babasından Mektup

Ayşegül Sare Ölmez 394 Görüntüleme Yorum ekle
7 Dak. Okuma

Oğlum…

Annen seni ilk kucağıma verdiğinde nasıl heyecanlanmış, ağlamıştım mutluluktan, seni bana veren Rabbime uzun uzun dualar etmiştim, en çok da  seni vatana millete hayırlı olasın diye niyazda bulunmuştum kalbim titreyerek, askere gidişini bile hayal etmiştim o cennet kokulu alnını öperken, o gün geldiğinde yine öpecektim alnından böyle, yine içime çekecektim kokunu…

Annen eline daha doğduğun gün kına yakmıştı, kınalı kuzum diye sevmişti seni rahmetli, büyü de oğlum kendine yiğit dedirt demişti o minik vücudunu bağrına basarken… o gideli yıllar oldu aramızdan, çok zor oldu alışmak, aslına bakarsan çok alışamadım da ama senin gidişine gidiş diyemem, çünkü sen hiç ölmedin, bizi terk etmedin, terk-i diyar eyledin ama şehitler ölmez oğlum! sen sadece kalbimde değil, aklımda, ruhumda, sağımda, solumda, bütün dünyamdasın..

Sünnet töreninde nasıl coşmuştu bütün mahalle hatırlıyorum da. Arkadaşların etrafında top oynarken, bütün komşular ellerinde tatlılar, hediyeler koşturuyordu senin için, ne heyecan ne mutluluk ne şenlik vardı o gün… Şimdi de senin için toplanan büyük bir kalabalık var oğlum, bir görsen ne kadar çok sevenin var, her gün gelip ziyaret edenin, arkandan dualar edenin, hatimler indirenlerin var… Toplanmak sadece mutlu günlere has değildir yiğidim, acı günlerde de bir olur kenetleniriz, acılarımızı paylaşır tek yürek oluruz, imtihan geldi diye yıkılmayız, isyan etmeyiz, Allah’a nankörlük yapmayız… Sen yoksun diye beddualar yağdıracak değilim, kaderime lanet okuyacak da değilim… Allah’tan gelene hiç dudak bükülür mü? Kaş çatılır mı?  Karşı çıkılır mı? Biz sadece mutlu olduğumuz günlerde değil, acıda da şükredenlerden olmayı kulluk bilmişiz evladım, bize düşen hakkıyla sabırdır ve gurur duymaktır şehitliğinle, mutlu olmaktır, sana layık anne baba olmayı başarmaktır! O nasıl bir makamdır öyle oğlum! Ne dünya gözüyle görmek, ne hayal etmek kısmet olmaz! o ne büyük bir ikramdır oğlum! Peygamberler, evliyalar bile tebessüm eder! O ne kadar istenilip de herkese kısmet olmayan bir mevkidir oğlum! Allah her kuluna şehadet şerbeti ikram etmez…

Hep hayal ederdin, askerden döndükten sonra düğünün olacak, sevdiğin kızı eşin yapacak, aile olacaktınız. Asker uğurlaması gelip çattığında, bütün bir günü sanki düğüne hazırlanır gibi koşturarak geçirmiştin. Tıraş olup, kokunu süründün, temiz kıyafetlerini giyip, camiye gittin, namaz kılıp uzun uzun dua ettin.  Önce cemaat uğurladı seni, hayır dualar ettiler, sonra eve dönene kadar mahalledeki esnafın hepsi kapılara çıktı seninle helalleşmek için, hem sevinç hem burukluk vardı yüzlerde… ‘Akşama eğlence var yiğidim, düğün gibi inleteceğiz mahalleyi’ diyerek nasıl da güç ve moral vermeye çalışıyorlardı sana… Adeta hepimiz tek yürek olmuştuk. Sense birden büyüdün o gün sanki Mehmet’im… Olgunlaştın, ciddileştin, koca bir adam oldun sanki… O ağırbaşlılık, o vakur duruşun hiç gözümün önünden gitmiyor… Önce helalleştin sırayla kim önüne çıktıysa sonra evinin önünden geçtin sevdiğinin, sanki bir daha gelemeyeceğini anlamış gibi görmek istedin, hissetmek istedin, aklına kazımak istedin evinin bile her bir detayını, sokağındaki taşları, perdedeki nakışları… O pencereye çıktığında  gülümsedin önce, kafanla hafif bir selam verdin, utangaç halini saklamak istedin, çok duramadın, hüznünü belli etmek istemedin ama nişanlın anladı ikinizin yerine de ağladı sessizce… Sonra evine döndüğünde hazır valizini aşağıya indirdin, önce ağlayan kız kardeşini öptün ‘Annem sana emanet Nazlım’ dedin sonra annenin elinden öptün, ağlamamak için zor tuttun kendini ama ben anladım dudaklarını sımsıkı kenetlemenden anladım, gözlerini kısmandan, ter dökmenden anladım… Annen alnından öperken, “git evladım yıllarca ben oğulsuz kalayım, şu yaralı bağrıma kara taşlar çalayım, hadi yavrum hadi git, ya gazi ol ya şehit” dedi ağlayarak, kınalı kuzum diyerek sıkıca sarıldı sana, sonra topladı kendini hemen, sırtına vurdu yolun açık olsun yiğidim dedi. Sen ağlamamak için zor tuttun kendini ama ben anladım…

Herkesle helalleşmiştin,  en son benim yanıma geldin, zordu kendini koy vermemek, ama sen dirayetli çıktın Mehmet’im, kafan dikti, gözlerin keskin… Elimi öpüp sarıldığında sen, yapamadım, dayanamadım, gözlerim doldu hemen… Annen gibi güçlü değilim ben, titredi vücudum, bir sel olup boşalmak istedi gözyaşlarım, tutamadım kendimi hıçkırarak ağladım, tutamadım… Benim de sana son sözlerim, “Oğlum bakma sen bana, babalar ciddi görünür ama yumuşacıktır yürekleri, sen bana bakma, hadi yavrum kendine sen de yiğit er dedir, büyüdüğün gaziler ocağına can getir” oldu. Sen beni ilk kez ağlarken görmüştün, şaşkınlığın yüzünden okunuyordu. Ağlamaya başlasan durduramayacaktın kendini biliyorum sen yine tuttun kendini. Bir bilsen ne kadar gurur duydum seninle koca adam, babana bile teselli verdin o anda: “Babacığım kısmet olursa zaten görüşeceğiz üzülme ama Allah bana şehitlik makamını nasip ederse, hiç ağlama şimdiki gibi, bayramlar yapın, şükredin, gururlanın, benim oğlum şehit oldu diye gururlanın, düşmanlar size üzüntü verdik diye haykıramasınlar, bayram edemesinler, asla başını eğme, yüzünü ekşitme, ben şehit olmaya gidiyorum” diyerek sıkı sıkı sarıldın ya bana koca oğlan, bir ateş düştü yüreğime tam o an, anlamıştım şehit olacağını, sanki malum oldu kalbime ama kendime geldim toparlandım hemen , bir güç geldi bedenime, yüreğime, “hadi yavrum hadi git, ya gazi ol ya şehit” deyiverdim, döküldü ağzımdan bu kelimeler… Sen arkanı dönmüş evden çıkıp giderken, seni son görüşüm olduğunu anladım… Davullarla zurnalarla halaylar çekilirken, ben düğününde değil şimdi oynanacağını anladım…

Ne diyordu şair oğlum; “Git evladım yıllarca ben oğulsuz kalayım, şu yaralı bağrıma kara taşlar çalayım, hadi yavrum hadi git, ya gazi ol ya şehit…

Şu zor günlerde Allah hepimize sabır, metanet ve vakur bir duruş nasip etsin. İstiklal Marşımızın yazarı Mehmet Akif Ersoy nasıl da güzel özetlemiş şehitlik makamını… Kim bu cennet vatanın uğruna olmaz ki feda? Şüheda fışkıracak toprağı sıksan, şüheda! Canı, cananı, bütün varımı alsın da Hüda, etmesin tek vatanımdan beni dünyada cüda!” Allah milletimize, devletimize, vatanımıza zeval vermesin. Bizlere akl-ı selim, kalb-i selim olabilmeyi nasip etsin. Tüm ülkemizin başı sağ olsun…

Bu İçeriği Paylaş
Bağlantılar:
Yazar
Yorum yap

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Exit mobile version