Bir gün anlayacağız ki, sadece nefes almak değil yaşamak.
Yaşam, evrende koca bir döngü, ömür ise biz fani yolcularına biçilmiş bir kaftan…
Ömrün en güzel incileridir, bir ses bir nefes…
Nefesini güzel kullanabilen insan ise en güzel ses olur karşısındakine, can olur, candaş olur, yol olur, yoldaş olur…
Karşısındakiyle oluşan bağ ise can bağıdır, o güzel bağ ise kolay kolay kopmaz oluşmuştur bir kere yıllarca göremeseler bile birbirlerini canı gönüllerinden hissederler diğerinin yüreğini..
Yüreğin en büyük sahibi yaradan taşıttığı güzelliğini bilir karşılaştırır günün birinde yine…
Karşılaşmaksa Yaradanın büyük bir lütfudur, kaderdir, kısmettir..
Gönüllerin selamlaşması yansır gözlerine o koca gönül göz yaşlarıyla yıkar özünü..
Özün gülümsemesi ise benzemez hiçbir gülme eylemine…
Bozkırın tezenesi Sevgili Neşet Ertaş’ın hafızalarımızda yer etmiş dörtlüğüne götürür insanı
“Nice gördüm dizlerini döveni,
Giden ömür geri gelmiyor canım.
Özü gülmeyenin yüzü güler mi?
Sevgisiz muhabbet hakka değer mi?
İçi gülmeyenin dışı güler mi?
Gönülsüz muhabbet hakka değer mi?”
Özümüzün Can suyu “muhabbet” hakkın deryası..
Birde içten ve samimiyse o bir nefesi cana getirir. Cana gelense can katar varlığıyla hayatımıza, muhabbetini, gülüşünü, samimiyetini, duruşunu, bakışını nakış gibi işler ömrümüze..
Ömür gününden fark eder aslında, telaşı yoktur özü işlenmiş ömrün ha bir gün eksik, ha bir gün fazla…
Bir kere Can telini bulmuştur, hep aynı nefes de hep aynı ses de dinler ömür bestesini
Bozkırın tezenesi Neşet Ertaş’ın söylediği gibi; “Gönülden gönüle bir yol vardır görülmez”..
Özümüz muhabbetin deminde demlendiğinde ise görülmez yolun yolculuğu yük gelmez insana mutlu eder, onore eder, tölere eder ömrün eksikliklerini, yalnız bırakmaz, yalnızlaştırmaz.
Bazen acıdır ki saatlerce penceresinin ardında oturan insanlar görürüz dışarıyı seyreden, hanesindeki sesler dağılınca nefesini sadece penceresinden alan, kimilerimizin bir içten gülümsemesine , bir içten selamlaşmasına hasretle bakar gözleri , sesi olmayanın penceresi oluverir nefesi…
Oysa ne olurdu ki! O hasret yüreğin kapısını umutla çalsak da sevgi dolu kucaklaşsak, yüreğine merhem, sesimizle şifa olsak değişmez mi bu koca ömür?
Öyle güzel değişir ki, mutlu olan ses iyileşir mutlu eden ses iyileştirir. Mutlu olmak da, mutlu edebilmek de bizlerin yüreğimizin ellerinde..
Ne güzel söylemiş Sevgili Mevlana Celâlettin Rumi; “Gönül almayı bilmeyene, ömür emanet edilmez” diye..
Gönül almayı bilen, gönül kırmaz bilir ki her canlının yüreğinin Yüce Yaradana bağlı olduğunu, Yüce Yaradanla bir olduktan sonra, ölümün de, ömrün de hoş olduğunu.
Yine selam olsun ömrümüze ömür katanlar, gönül yıkmayanlar, kapımızı yok yere değil de biz varız diye çalanlar, gülümsemesiyle, duruşuyla, dürüstlüğüyle özümsenenler, ömür bestemizde yüreğinin en güzel ezgileriyle nefesimize ses olanlar…
Ömrümüzden hiç eksilmemeleri, daha fazlalaşmaları dileğimle, yürek dolusu sevgiler..
Harika yüreğinize sağlık ☺️🌼
Tebrikler canım harika bir yazı 👍❤️
Bir nefeste okuduğumuz dört dörtlük bir yazı ile sunmuşsun gönlünü yine bizlere. Tebrikler arkadaşım.
Tebrikler canım arkadaşım 👏💐 daha nice güzel yazılarını okuruz inşallah
Yüreğine sağlık canım harika bir yazı olmuş ❤️
Çok beğendim 👏 💕👍🏻
Muhteşem olmuş elinize sağlık 💯👍