Bir Can’la aynı evi paylaşmaya karar verdiğiniz zaman şunu çok iyi algılamış olmalısınız: Siz o Can’ın hayatının tamamı, o ise sizin hayatınızın bir bölümünde bulunuyor. Bu bilinç olduğu zaman o Can’ı evlat olarak görüyor ve benimsiyorsunuz.
Bizim hikayemiz on dört sene kadar öncesine dayanıyor. Evimize ilk geldiğinde minicik bir yavruydu. Ondan önce gelen ağabeyi, başka bir kedi kabul etmemişti. Sadece O’nu kabul etti. Ağabeyi önce bırakıp gitti bizi, altı sene kadar oldu o gideli.
Bir hafta önce de Tekir’imiz gitti. Umarım ağabeyi ve haminnesine kavuşmuştur. Öyle güzel bir çocuktu ki; çok uslu, çok sevecen, sevilmeyi çok seven, geceleri başucumdan ayrılmadan mırr mırr yapar, beni bekler ya da benimle uyurdu. Ruh halinden de çok iyi anlardı. Üzgün olduğum zaman elimin altında dolanır, mutlu olduğumda ise kuyruğu havada nereye gitsem peşimde gezerdi. “Bu odada durmak yok, çıkıyoruz,” derdim; benden önce odadan çıkardı.
İnsana en iyi dost, sırdaş oluyorlar. Konuşmayı bilmedikleri söylenir, inanmayın. Gayet güzel anlatıyorlar dertlerini. Kumu pis ise bir tonda, mama isterse başka bir tonda, suyunun değişmesini isterse başka bir tonda, bir şeye sinirlenmişse başka bir tonda mırnav derdi. Bir kere miyav dediğini duydum, kendisi bile şaşırdı buna. 🙂
Evdeki bekçiniz de oluyorlar tabii ki. Eve bir böcek mi girdi, alarmlar devreye giriyor. Kapıda bir ayak sesi mi var, kapının önünde oturup pür dikkat sesi dinliyorlar.
Spiritüel varlıklar kediler. Bakışlarıyla ruhunuza inerler. Ruhunuzu dinlendirirler. Dedikodu bile yapabilirsiniz onlarla; hem dinler hem cevap verirler.
Gideceklerini anladıklarında ise saklanacak yer arıyorlar, evden çıkabilecekleri bir yer yoksa. Tekir de öyle yaptı, son üç hafta boyunca saklanmaya çalıştı. İştahı hiç yok denecek kadar azaldı, son üç gün hiçbir şey yemedi, su içmedi. Devamlı bir yatma halindeydi. Son gün hiç gücü kalmadı, yürüyemez halde iken bile gözlerimin içine öyle güzel baktı ki… Üzülme, ben hep seninle olacağım der gibi. Evimizin küçük bebeği, neşesi, tatlı huzuru oldun.
Giderken patisini elimin üstüne koyup vedalaştı benimle…
İyi ki hayatımıza girdi, iyi ki bizi seçti ve iyi ki bir kedinin bir insana nasıl iyi geldiğini bizlere öğretti. Hayatımıza kattığın o her güzel an için sana minnettarız sevgili Tekir…
Umuyoruz ki sevdiğin insanlarla ve Hulusi ağabeyin ile birliktesindir. İçimdeki küçük kız çocuğu da seni çok özleyecek…
Daha çok taze acın, zamanla senin de yokluğuna alışacağım ama yerine başka hiçbir kedi geçemeyecek…
Seni çok seviyor ve çok özlüyorum, minnak kuzum…
Demem o ki, hayvanların sevgisi o kadar saf ve temiz ki, zarar verirse size ya canı yanmıştır, ya korkmuştur ya da koruma içgüdüsü ile yapmıştır. Bir yılan bile sevildiğini anlıyor ve size karşılık aynı sevgiyi verebiliyor. Bu dünya sadece biz insanlara ait değil; kaldı ki onların yaşam alanlarını işgal ettik, etmeye de devam ediyoruz. Onlarla bu dünyayı paylaşmayı öğrenmezsek, toprak ana bizden bunun intikamını alacaktır.
Sizi, kalbinize ve ruhunuza teslim ediyorum. İçinizdeki çocukla olan sohbetiniz hiç bitmesin… Hayatınızın en güzel bölümü çocukluğunuz, en masum yanınız çocukluğunuz. Onu sakın ihmal etmeyin.
En güzele emanetsiniz…
Sevgi ve saygıyla…
Bu güzel cümleler içinizi yaksada,tekirimize çok güzel bir veda mektubu olmuş aynı zamanda. Yüreğine sağlık güzel dostum. Kızıma şifa için dua istediğim gün geldi aklıma, kulaklarını dikip nasıl dikkatle dinlemişti. Hayvan dostlarımızın gittiği bir yer varmı bilmiyorum ama eminim yüce Allah bu güzellikleri de düşünmüştür. Sevgiyle kal.
Güzel tekir vedası bile bi o kadar güzel oldu ki derinden üzsede bizleri hep tospiğimin koşturması kalacak aklımda😥😥