KAÇ YIKIM BİR SEN EDER Kİ?
Hadi, kalk bir silkelen bakalım dünyanın sonu değil yaşadığın hiçbir şey.
Yaşıyorsan bunca olumsuzlukları ve çıkıyorsa karşına girdaplar hâlâ umut var demektir.
Yükün ağır olabilir, aldığın nefes canını yakabilir, etrafındaki her varlığın rengi solmuş da olabilir.
Peki sen ne yapıyorsun bu durumda?
Karaları bağlayıp, ayna karşısında kendinin hırpalanmış, ağlamaktan şişmiş gözler ile yansıyan suretine de bakıyor, kendine içten içe en acımasız eleştiriler ile suçluluk ve pişmanlığın işkencesine maruz bırakıyor olmanda bir seçenek bu seni olduğun durumdan daha iyi bir duruma götürmez.
Diğer seçenek yaşadığın için şükretmek.
Evet, biliyorum şimdi diyeceksin ki “Damdan düşenin halini damdan düşen anlar” ya da dur şunu da diyebilirsin “ateş düştüğü yeri yakar”…
Sen bu satırları burun kıvırarak da okuma hakkına sahipsin, sana sunulan ufuktaki ışığı görme hakkını seçmeye de sahipsin.
Evrende her şey bir düzen içerisinde ilerlerken senin düştüğün kadar, nasıl kalkacağını görmek de sana bahsedilmiş bir yetenek.
Hadi kalk silkelen, sil gözündeki yaşları, ne acıyan sol yanın, ne dizindeki derin yaralar, ne sırtındaki izler bunları da geç yok olan umutların, hayallerin, güvenin, tüm değerlerin hepsi hâlâ seninle. Tutun sen kendine, varlığının özünü keşfet ha gayret diyerek, kalk!
Yolda ki taşı dikeni temizle, düşme.
Sahip olduklarına sarıl gelecek güzel günlere ramak kaldı bir nebze daha dayan.
İnan, hiç birimizin hayatının altı üstüne gelmeden güzel günlere ulaşamıyoruz. Evet istisnalar var, var da senin kadar kendini tanıyor mu? Senin kadar değerlerinin, hayatının, umudun, gayretin velhasıl sahip olduklarının kıymetini biliyor mu?
Hadi tutun en sevdiğin renge.
Kapat gözlerini, bundan bir yıl sonra dönüp neler başarmışım, nelerin üstesinden gelmişim, meğer ben ne kadar güçlüymüşüm diyerek yad edeceğin bu zorlu günlerin için bugün hırpalama kendini.
Kaç yıkım bir sen eder ki?
Bir sabah hayatın senkronize olmuş haline gözlerini açtığın vakit selamlayabiliyorken yeni bir günü, hesaba katmadığın olasılıkları da aynı uyumla karşıla, duygularının savunmaya geçen korku perdesi ile değil yaşamda var olmanın minnetiyle devam et bir sonraki güne.