Tam da bu yazımı yazmaya başladığım gün…
UEFA, 2032 yılı Avrupa Futbol Şampiyonasının Türkiye-İtalya ortaklaşa organizasyonunu tüm dünyaya duyurmuştu.
İki ülke öncelikle 10 şehir ve 10 stat adı vermiş olmakla beraber ilerleyen süreçte bu sayıları 5 şehir ve 5 stada indirgeyeceği gibi, açılış ve final maçlarının nerede oynayacağına istişareler sonucu karar verip UEFA’ya bildirmek konusunda hemfikir olduklarını açıklayan federasyon yetkililerinin bu açıklamalarını dinlemeden…
Aynı saatlerde yayın yapan spor yorumcuları (Radyo Gol), yalan, yanlış ve hatalı bir tutumla…
Aman efendim, nasıl olurmuş da Dolmabahçe Stadı (eski adı ile Dolmabahçe), şimdiki adı ile Tüpraş Stadı belirtilenler arasında olmazmış!!
Tam 20 dk. araba kullanırken o saatte (13.30/14.00) bunu tartıştılar!
Hep söylediğim gibi; ağzı olan konuşuyor deriz ya…
Bundan bir hafta evvel, TFF Başkanının edilen küfürler karşısında (haklı) olarak stattan ayrılması ve ayrılırken salladığı parmak üzerinden BJK’li taraftarları kışkırtmaktan öte bir gitmeyecek bir tartışma.
Basın özgürlüğü olmadığı iddia edilen Türkiye’de onlarca radyo ve TV’de yüzlerce yorumcu akıllarının erdiği kadarı ile değil, nemalandıkları yerlere hizmet etmekten geri kalmayarak, liyakatsiz ve bilgisiz biçimde bilgi kirliliğine sebep olmaktadırlar. Ve maalesef sezon başlayalı iki ay olmasına rağmen 8 kulübün hoca değişikliği, hakemlerin standart dışı çaldıkları düdükler sayesinde daha da yüksek perdeden seslerini yükseltiyorlar.
Elbette tüm bunları yönetmesi gereken, başta Spor Bakanlığı ve Federasyonlar görevlerini layığı ile yapamadıkları için futbol dünyamızda sular bir türlü durulmuyor.
İşin en vahim olan taraflarından biri de, tüm kulüplerin bir arada olup seçtiği başkanla yönetilen, Kulüpler Birliği diye bir oluşum da varken bunların olması, olayın vahametini daha da arttırıyor.
Kulüpler Birliği Başkanı sayın Ali KOÇ bir TV programında, TFF’nin bir türlü çalıştırmadığı ETİK kurulundan bahsetti ve onları göreve davet etti, ama yok…
Geçtiğimiz yıl, MHK Başkanı Lale Orta hanımefendiye edilen küfürler ve hakaretler, ETİK kurulunun çalıştırılmamasından sessiz kalınırken, kendisine edilen benzer sinkaflara stattan ayrılarak tepki veren Federasyon Başkanının ne yapmak istediğini de anlamak zor.
Daha dün, Türkiye’nin birçok yerinde antrenör olarak çalışmış ve çalışan arkadaşlarının karın topluğuna, hatta maaş almadan çalıştıkları dönemde, bizler ALTYAPI diye kendimizi parçalıyorken, işin kaymağını yiyen en tepedekilerin savurganlıklarına da şahit oluyoruz.
Marka değeri her geçen gün hızla aşağı doğru giden futbol dünyamızda, ne gariptir ki, büyük başarıları, amatör branş olarak adlandırılan Voleybol, Basketbol, Güreş, Okçuluk, Judo, Boks, gibi spor dallarında elde etmemiz de ne tezat!!!
Oysa baktığımızda o branşları yönetenlerin, belli bir sistem ve disiplin yanında, istikrar ile başarıya ulaştıklarını görüyor ve işin başında, dallarında eski spor insanlarının görev yaptıklarını da görüyoruz.
Başlıkta da dediğim gibi, futbol dünyamızda malzeme o kadar çok ki.
Tepeden tırnağa yazmaya kalksam kitap olur ki, yazılanlarda yok değil.