Merhabalar,
İlk yazımda sizlerle hayatın içine girelim istedim. Konumuz biz olsun. Konumuz insan olsun. Konumuz toplumun temeli olan çocuk olsun. Sorsalar çocuklarında derdi mi olur deriz. Hiçbir sorumlulukları yok deriz. Peki gerçekten öyle mi? Biz yetişkinler bazen bilerek bazen bilmeyerek, bazen isteyerek bazen istemeyerek çocuklarımızın o küçücük omuzlarına o kadar büyük yükler yüklüyoruz ki. Çoğu zaman kendimiz bile farkına varamıyoruz. Çocuklarımız omuzlarında ki o koca koca yüklerin altında ezilirken ise bizler, sadece kendi yaşadıklarımıza bakıyor ve onları görmüyor, onları görmezden geliyoruz. Ve ne yazık ki çocuklarımızın o küçücük kalplerinde ve iç dünyalarında muhtemelen ömürleri boyu kalacak olan o derin yaraları oluşturuyoruz. Evet bir çoğunuzun anladığı üzere bugün sizler ile parçalanmış aileleri ve onların çocuklarını konuşacağız. Anne baba arasında çekiştirilen ve nereye gideceğini, nasıl davranacağını bilemeyen çocuklar. Bütün hayatları aniden değişmek zorunda kalan çocuklar.
Çocuklar toplumun temelini oluştururlar. Çocukluk ve ergenlik dönemlerinin ardından kişilik gelişimlerini tamamlayarak yeni yetişkinler olarak toplumun inşasında görev alırlar. Anne ve babaların bazen bir tanesi bazen de her ikisi birden çocuk üzerinden eski eşleri ile olan sorunlarını çözmeye çalışırlar. Belki de eski eşleri üzerinde olan ve boşanma ile birlikte kaybettikleri onlara müdahale etme hakkını çocuk üzerinden yeniden kullanma yoluna giderler.
Evlilik hayatın akışında gayet doğal bir süreçtir. Bazı insanların kabullenmekte zorlandıkları şey ise boşanmanın da en az evlilik kadar doğal bir durum olduğu gerçeğidir. Eşlerden bazen biri bazen de her ikisi birden boşanma ile kaybettikleri evli statülerini ve bir diğer insanın hayatına müdahale hakkını çocuklar üzerinden ellerinde tutmaya çalışırlar. Boşanmayı kabullenememiş olan taraf çocuğu kullanarak diğer tarafın üzerinde baskı oluşturmaya çalışır. Hatta eski eş çocuğun ondan nefret etmesi sağlanarak cezalandırılmaya çalışılır. Bazen de çocuk kullanılarak eski eş üzerinde kaybedilmiş olan hakimiyet yeniden kazanılmaya çalışılır.
Sonuç olarak eski eşler bir gün ayrıldıklarını ve bunun normal bir süreç olduğunu belli bir süre sonunda idrak ederler. Artık eski eş olarak diğer tarafın hayatına karışamayacaklarını da her iki taraf eninde sonunda kabullenir. Ancak onların bu kabullenmeleri esnasında geçen süreç çocuklar için nerede ise tam bir kabus olabilmektedir. Ebeveynler çocuklardan kendi aralarında bir tercih yapmasını isteme durumuna kadar ileri gidebilmektedirler. Çocuğa illa bir tarafı seçmesi gerektiği empoze edilebilmektedir. Biri haklı olmalı ve diğeri haksız olmalıdır. Annen bizi sevseydi gitmezdi. Bak baban bizi hiç önemsemiyor gibi başlayan ve gittikçe dozu arttırılan konuşmalar hatta kavgalar yaşanmaya başlanır.
Oysa biten sadece evliliktir. Eşlerden en az birinin diğerine olan tahammül süresi bitmiştir sadece. Artık paylaşacak bir şey kalmamıştır. Ama çocuklar…
Boşanma gerçekleştiğinde eşler artık eski eştir. Hiç birinin bir diğeri üzerinde her hangi bir hakkı ya da ona karşı herhangi bir sorumluluğu kalmamış olur. Ancak boşanma sadece evliliği bitirir. Yani literatürde eski çocuk gibi bir kavram bulunmamaktadır. Siz her ne kadar boşansanız da hala o çocuğun annesi ya da babası olursunuz. Bu durumu hiçbir şey değiştiremez. Ancak boşanma durumunu kabullenemeyen taraf karşı taraf ile olan gönül yarasını bazen ne yazık ki çocuk ya da çocuklar üzerinden kapatmaya çalışır. Kendi yaraları ile o kadar meşguldür ki çocuğuna ne yaptığını genellikle anlamaz. Bazen de anlar ama çocuk üzerinde yaratılmış olan travma o denli büyüktür ki anladığında çok geç olabilmektedir. En kötü yanı ise eski eşin bazen bile isteye çocuğu bu amaç ile kullanmasıdır. Evet bu en tehlikeli boyuttur aslında. Çocuğun diğer taraf ile hesaplaşmada bir silah olarak kullanılması.
Ebeveynler çocuğun bir birey olduğunu kabul etmelidir. Üstelik çocuğun yaşı kaç olur ise olsun. Çocukların toplumu oluşturacağını bilmeli ona göre davranmalıdır. Eski eşler çocuğun boşanma ile birlikte yaşadığı travmanın boyutlarını da anlayabilmelidir. Çocuk için zaten süreç oldukça zor ve anlaşılmaz bir süreçtir. Çocuk hangi taraf ile yaşıyor olur ise olsun kafasında her hangi bir tarafı haklı görecektir. Diğer tarafı ise suçlayacaktır. Yani günün sonunda çocuk kendisini ya annesini ya da babasını seçmek zorunda hissedecektir. Bazı ebeveynler ise çocuğu ne yazık ki böyle bir seçimi yapmaya zorlamaktadır. Her çocuğun sadece bir annesi ve bir tane de babası bulunur aslında. Boşanma ile de bu durum değişmez. Ancak yaşanılan ev ve evdeki dengeler değişir. Bu yaşadıklarını kabullenmek çocuk için hiç de kolay bir süreç değildir. Dünyaya geldiği ilk andan itibaren alışkın olduğu durum değişmiştir. Yeni dengeler kurulmaya çalışılmaktadır. Ve çocuk genellikle bu süreçte edilgen bir rol oynar. Aileler son derece bilinçli dahi olsa boşanma süreci çocuğun içinde fırtınalar koparabilmektedir. Bir de bu duruma eşlerden birinin ya da her ikisinin birden karşı tarafı suçlaması durumları eklendiğinde çocuk başa çıkamadığı sorunlar arasında kaybolur. Kişilik oluşturma, bir birey olma çabası içerisindeki çocuk birden bire sanki bir savaşta imiş gibi taraf seçme ve taraf tutma gibi bir zor durumun içerisinde kalır. Çocuktan ya annen ya da baban gibi bir seçim beklemek…
Bizim toplumumuzda her şeyin bir okulu, bir eğitim var aslında. Ama sağlıklı toplum nasıl oluşur gibi bir eğitim yok. Kanımca böyle bir eğitim daha ilkokul müfredatında başlamalı ve eğitimin her kademesinde çocuğun yaşına uygun olarak verilmeye devam etmelidir. Bu denli önemli bir konuda insanlar bilinçsiz bırakılmakta, sadece toplumun yönlendirmesi ile bazı dengeler kurulmaya çalışılmaktadır. Bizler eş nasıl olunur bilmiyoruz. Bizler genel olarak anne ya da baba nasıl olunur bilmiyoruz. Hayatın gerçeklerini kabullenme ile ilgili sorunlar yaşıyoruz. Evlenecek olan çiftlere evlilik konusunda bilgiler verilmeli diye düşünüyorum. Evlilik nedir? Nasıl olmalıdır? Eşlerin birbirleri üzerindeki hakları, sorumlulukları gibi konular hakkında henüz evlenmeden önce bireylere bilgi verilmelidir. Kişi evliliğe hazır mı değil mi araştırılmalıdır. Sonra sadece evlilik mi? Aile içerisinde toplumun temeli olan çocuk dünyaya gelmekte ve yetişmektedir. Çocuğun sağlıklı bir gelişim sağlaması ile ancak sağlıklı toplumlar oluşabilecektir. Ancak bu durum göz ardı edilmektedir. Kişiler henüz kendi karakterleri tam oluşmadan evlenmekte ve henüz kendileri olamamışken bir eş ve bir ebeveyn olmaları kendilerinden beklenmektedir. Oysa ki ehliyet almadan araba kullanamazsınız. Ama ehliyet almadan evlenebilmekte ve çocuk sahibi olarak toplumu inşa etmekteyiz.