Şu an gündemimizde olan, içimizi yaralayan ve kanatan, aslında yüzyıllardır suret değiştirerek ara ara duraksayıp devam eden insanlığın utancı ve dramı olan soykırım… Güçlünün güçsüzü daima ezdiği ve hepimizin üzülerek izlediği, elimizden hiçbir şey gelmediği için yakındığımız insanlık tarihinin bu zamana kadar daha kötüsünü görmediği kelimelerle ifade etmesi zor olan bir imtihandayız dünya olarak. Gündemin en kötüsü içimizi parçalayan Filistin olsa da, bu durum Doğu Türkistan için de geçerli; bu durumu yaşayan benzer ülkeler için de geçerli. Bu imtihan sadece bu durumu yaşayan ülkelerin değil, bütün dünya insanlığının imtihanı.
Bir de yaşanılan içler acısı durumların bizim imtihanımız olan tarafı var. Çok üzülüyoruz, evet, o halde biz ne yapabiliriz? Üzerimize düşen ne olabilir? Birçoğumuz “boykot” yaparak, sosyal medyada paylaşım yaparak üzerimize düşen bütün görevleri yerine getirmiş edasıyla vicdanlarımızı rahatlattığımızı düşünüyoruz. Böylelikle, üstüne düşen görevi yerine getirmenin haklı huzurunu yaşıyoruz. Birçoğumuzun düşünmediği ya da düşünmek istemediği kendimizi sorgulamak fikri zihnimizi hiç meşgul ediyor mu? “Ben ne yapabilirim ki? Kendi başıma bir insanım, elimden geleni yapıyorum ya işte.” Bu düşünceyle yaşamaya devam ettiğimiz sürece, yarın komşudaki durum belki de daha kötü bir şekilde bizleri de vuracak.
Bir söz vardır ya: Herkes kendi kapısının önünü temizlerse dünya tertemiz bir yer olur. Bizler insan olarak, öncelikle ailemizden, kendimizden ve çevremizdekilerle ilişkilerimizden sorumlu değil miyiz? Göstermelik boykotta en önde giden, ama oyunun arka yüzüne baktığımızda; kendi ailesini görmezden gelen, onların yaşamını zorlaştırıp psikolojik ve fiziki şiddet uygulayan, bencilce davranan, hak yiyen, imkanları üst düzey olmasına rağmen kendinden başka kimseyi gözetmeyen, hayvanlara ve diğer canlılara eziyet eden, toplumun ortak alanlarını hoyratça kullanan biri olarak uzayıp giden bir liste var. Kısacası, ailemize ve çevremize karşı sorumluluklarımızı yerine getirirken vicdanımız rahat mı? Bu soruya gönül rahatlığıyla cevap verebiliyorsak, ancak o zaman gerçekten duyarlı ve ahlak sahibi insan olabilmişizdir. Sorgulamak ve muhasebe edebilmek gerçek mesele bu. Belki de bu kadar tutarsız olduğumuz için Allah birleşip de diğer kardeş ülkelerimize faydamız dokunmasını bizlere nasip etmiyordur. Peki, sizin bu konuda yorumunuz nasıl?