İnsanlar yaratılışlarından dolayı birçok duygu yaşar ve bu duygular sonucunda tepkiler verirler. Bazen de yaşamış oldukları olaylar sonucunda çıkmazlara girip bocalamaya başlar, bocaladıkça da balçıklı bir alanda en dibe doğru batmaya başlarlar.
Yaşadığı zaman diliminde bazen de insanlar ilkbahar mevsimi gibi hayata yeniden doğmuş, mutlu ve neşe içinde duygusal anlar yaşarlar. İnsanların yaşadıkları zaman diliminde hem hüzün hem de mutluluk dediğimiz duyguları yaşadıkları bu iki durumda, bazen çıkmaza girip hüzne boğulurken bazen de hiç yok olmayacak mutluluk içinde kalacaklarını zannedip yaşamaya devam ederler.
Bireyin ruh dünyasının sağlam bir şekilde hayatta kalabilmesi için tutunabileceği bir ipin olması gerekir ki bireyin bütünlüğünde bir sorun yaşanmasın ve hayata devam edebilsin. Bazen bu bir kelime, bazen de bu bir cümle olabilir ve bu kelime/cümle, onun bütünlüğüne ve ruhsal dünyasında dayanağı olup hayata daha sıkı sıkı sarılmasına neden olabilir. “Bu da Geçer” cümlesi, bu bütünlüğü içerisinde barındıran en önemli cümlelerin başında gelir. Okyanusun ortasında, dalgaların arasında kalan bir bireyin boğulmak üzereyken bir ağaç gövdesini görüp ona sarılması gibi…
İdris Şah’ın Sufi’nin Yolu eserinin 80. sayfasında geçen bir hikâye ile bu olayı daha da zenginleştirmek isterim.
Birçok ülkenin hakimi olan güçlü bir hükümdar, öyle muhteşem durumdaydı ki yüce ve bilgin insanlar onun sadece memurlarıydılar. Ancak kafası çok karıştı ve bilginleri yanına çağırdı.
Şöyle dedi:
“Sebebini bilmiyorum ama bir ses hâkimiyetimi kalıcı kılmam için bana bir yüzük yaptırmamı söylüyor ve öyle bir yüzük olmalı ki mutsuz olduğumda beni neşelendirsin, aynı şekilde mutluyken ona baktığımda beni hüzünlendirsin.”
Bilge kişiler birbirine danıştılar ve derin derin düşündüler. Nihayet hükümdara uygun gelecek yüzüğün nasıl olması gerektiği konusunda bir karara vardılar. Tasarladıkları yüzüğün üstünde şu yazıyordu:
Bu da Geçer.
Toplumların ve bireylerin hayatlarında çok zor anları olmuştur. Bu içinde bulundukları anlar, o toplumu ve toplumun içinde yaşayan bireyleri derinden sarsan olaylar yaşatmıştır. Günümüzde de an itibariyle yaşanan ve tüm vicdanlı bireylerin yüreklerini yaralayan Siyonist İsrail’in başta Gazze olmak üzere Lübnan ve Filistin Devleti’nin hemen hemen tüm şehirlerinde vahşice; çocuk, yaşlı, kadın, hayvan, canlı demeden kimyasal, biyolojik ve konvansiyonel silahlarla yapmış olduğu soykırım neticesinde, bunu yaşayan Filistin ve Lübnan halkının bir gün zulmün sonunun geleceğini bilerek Yüce Yaratan’a sığınarak:
“Allah bize yeter, O ne güzel vekildir. O ne güzel Mevlâdır, O ne güzel yardımcıdır!” (Âl-i İmrân, 173; Enfâl, 40)
mutlaka bir gün “Bu da Geçer” diyerek toplumların ve bireylerin ruhsal dünyalarındaki yıkıntısını bir nebze de olsa azaltmasına neden olacaktır.
Siyonist İsrail’in bugüne kadar yapmış olduğu cinayetlerin ve soykırımın hesabını vermeyeceğini, sürecin hep böyle süreceğine inanıp cinayetler ve soykırım suçunu işlemeye devam edip güvendiği ağababalarının hep onları kollayacağına, ses çıkarmayıp destekleyeceğine hayal etmektedir. Bir gün gelecek, bu da geçecek; güvendiği ağababaları tarihten silinip yok olup gidecek ve bu Siyonist Yahudiler bunların hesabını mutlaka verecektir.
Bir sonraki yazımızda görüşmek üzere…