Çağımızın en büyük hastalığı, birçok hastalığın da yapı taşı olarak ifade edeceğimiz stres konusunu bu ayki yazımızda ele aldım.
Yüzyılımızın en önemli sorunlarından biri olan stres, insan yaşamında ciddi sıkıntılara sebep olmakla tüm hayat akışını olumsuz etkileyerek yaşam kalitesini düşürmektedir.
Stres sözcüğü Latince “Estrictia” fiilinden türetilmiş olup kelime anlamına baktığımızda; “Kişide bir takım sorunların yol açtığı fiziksel ve psikolojik etkiye sahip ruhsal gerilim, bir baskı altında oluşan tepkinin dışarıya yansıması” anlamı taşımaktadır .
Her yüzyılda strese toplumlar tarafından farklı anlamlar yüklenmiştir.
Stres konusunda çalışmalar yapan bilim insanlarının tariflerine de değinerek daha aydınlatıcı olacağı kanısındayım.
Schermerborn’a göre; “Stres; bireyin karşılaştığı olağanüstü talepler, tehditler ve fırsatlar ortaya çıktığı zaman oluşan bir gelinim durumudur.”
Paksoy’a göre; “Stres; bireyin çevreden gelen talepleri karşılama durumunda kendini yetersiz hissetmesi ve bunun sonucunda bireyde oluşan kaygı ve gerilim durumudur.”
Birey karşılaştığı durum karşısında yaşadığı durumdan dolayı duygusal, psikolojik, fiziksel tepkimeler verir.
Stresi iki şekilde ifade etmek mümkündür: Yararlı ve Zararlı Stres
Yararlı Stres: İnsan için tehlike oluşturmayacak şekilde yaşanan stres. Bireyi motivasyon konusunda yararlı bir etki yapabilir.
Örneğin; Sınava hazırlanan öğrencinin düşük puan almamak için kaygı duyup stresi yaşaması sonucu derslerine çalışması ve iyi bir not alması.
Zararlı Stres ise; insanın hayatını olumsuz etkileyerek ortaya çıkması sonucudur.
Örneğin; Ev sahibinin kirayı %250 (yüzdeikiyuzelli) fazla etmesi sonucu kirayı ödeyememe kaygısı içerisine giren kiracının yaşadığı stres sonucu ev sahibi ile kavga edip istenmeyen sonuçlarını meydana gelmesi durumu.
Stresin yoğun bir şekilde yaşanması sonucu birçok organın yıpranmasına neden olacağı gibi, kalp, solunum sistemi, bağışıklık sisteminde düzensizlik, karaciğer ve midede büyük oranda tahribatına yol açmaktadır.
Yaşamımızda stresten kaçınmak mümkün olmadığından en asgari düzeyde stresi yaşamak için gereken yapılmalıdır.
Şehir ve kırsal alanda stres karşılaştırılması yapıldığında şehirde yaşayan bireylerin strese daha fazla maruz kaldığı görülmektedir.
Toplumda birey stresi: fizyolojik ,psikolojik duygusal şekilde yaşadığını belirtmiştik.
Childre ve Rossman’a göre vücudumuz stresi algıladığında 1400 farklı biyokimyasal salgılar. Kalp atışı, solunumda dengesizlik, kan basıncının artması, baş ağrısı, mide ağrısı ve midede kramp oluşumu, yüksek tansiyon veya tansiyon düşüklüğü, uykusuzluk gibi fizyolojik yaşanan durumlar yaşanmaktadır.
Psikolojik olarak ifade edeceğimiz durumlar; Hayatın anlamsızlaştırılması, nefret, suçluluk, kin, hiçlik duygusu, değersiz hissetme, intihar duygusunun yaşanması gibi ifade edebiliriz.
Stresin kaynaklarına baktığımızda çağımızın bilgi ve teknoloji yüzyılı olması nedeniyle; teknolojik durumlar, ekonomik sebepler, sosyal ve çevresel durumlar, siyasi ve politik durumlar başta gelen sebepler olarak ifade edebiliriz.
Hayatımızın her anında yaşadığımız bu stresi en askeri düzeyde nasıl yaşayabilir ve bununla nasıl başa çıkabiliriz?
En önemli husus burada yatmaktadır.
Kısaca bunlara bir bakalım.
- Stresi yaşadığımız anda öfke kontrolü yapıp öfkemize hakim olmak,
- Gevşemek,
- İçinde bulunduğumuz çevreyi değiştirmek,
- Yakın ve güvendiğimiz dostlardan yardım almak,
- Vücut ve nefes egzersizleri yapmak,
- Stres anında sakin olmaya çalışıp sorunu çözme odaklı davranmak,
- Yaratana sığınmak,
- Dua etmek,
- Namaz kılmak,
- Yürüyüş yapmak.
“Zorluklarla beraber kolaylık vardır. Evet zorluklarla beraber kolaylık vardır.”
İnşirah Suresi’nin 5. ve 6 ayetini stresli durumlarda bu ayeti akıldan çıkarmamak.
Hans Selye’nin bir sözü ile yazımı sonlandırmak isterim.
“Her stres bir yara bırakır ve organizma stresli bir durumdan sağ çıkmanın bedelini biraz daha yaşlanarak öder.”
Bir sonraki yazımızda görüşmek dileğiyle…