Tarih, milletlerin hafızasıdır. Geçmişin izlerini taşımayan bir millet, geleceğe güvenle bakamaz. Türk milleti, şanlı tarihini kanıyla, canıyla yazmış ve her dönemde bağımsızlık uğruna büyük bedeller ödemiştir. İşte bu destanların en büyüğünden biri de 18 Mart 1915’te Çanakkale’de yazıldı. Bugün, Çanakkale Deniz Zaferi’nin 110. yıl dönümünde, o kahramanları bir kez daha anıyor, onların destansı direnişini hatırlıyoruz.
Çanakkale, yalnızca bir savaş değil, bir milletin iradesinin, azminin ve inancının yankılandığı destandır. Kan kırmızı bayrağımızın dalgalanmasını sağlayan o büyük ruh, düşmana karşı imanla çarpışan Mehmetçiklerin fedakârlığında saklıdır.
Kimi, vatan için canını feda ederken gözünü bile kırpmadı; kimi, bir bardak suya muhtaç hâlde son nefesini dua ile verdi. Çünkü bu topraklar, sadece bir kara parçası değil, ecdadın kanıyla mühürlenmiş bir emanettir.
110 yıl önce, dünyanın en güçlü donanmalarına karşı imanla direnen o kahramanlar, bugün hâlâ yüreklerimizde yaşamaktadır. Çanakkale, geçilmezdi; çünkü orada, sıradan bir ordu değil, vatanı uğruna ölüme tebessüm eden bir millet vardı!
Çanakkale Savaşı’nın Önemi
Birinci Dünya Savaşı’nın en kritik cephelerinden biri olan Çanakkale, sıradan bir savaş alanı değildi. İtilaf Devletleri, Osmanlı Devleti’ni zayıflatmak, İstanbul’u ele geçirerek Osmanlı’yı savaş dışı bırakmak istiyordu. Ancak unuttukları bir şey vardı: Türk milletinin vatan aşkı ve iman gücü.
Çanakkale, yalnızca silahların ve askerlerin savaşı değil, inancın, fedakârlığın ve vatan sevgisinin meydan okumasıydı. Mehmetçik, cephanesi bitse de göğsünü siper etti. Aç susuz kaldı ama geri adım atmadı. Analar, “Oğlum ya şehit ol ya gazi!” diyerek evlatlarını cepheye gönderdi. İşte bu ruh, Çanakkale’yi “geçilmez” kıldı.
Denizden Gelen Tehdit ve Zafer
İtilaf Devletleri, güçlü donanmalarıyla 18 Mart 1915’te Çanakkale Boğazı’na dayandı. İngiltere ve Fransa’nın en büyük savaş gemileri, Osmanlı savunmasını kırmak için saldırıya geçti. Ancak Nusret Mayın Gemisi’nin döşediği mayınlar, düşman gemilerini boğazın karanlık sularına gömdü.
“Oceans”, “Bouvet”, “Irresistible” gibi dev savaş gemileri, Osmanlı topçusunun ve denizdeki mayınların karşısında birer birer battı. İtilaf kuvvetleri, beklemedikleri bir yenilgiyle karşı karşıya kaldı. Türk askerinin cesareti, düşmanı geri püskürttü ve Çanakkale Boğazı geçilemedi.
Kara Savaşları ve Destansı Direniş
Denizden geçemeyen düşman, 25 Nisan 1915’te Gelibolu Yarımadası’na çıkarma yaparak kara savaşlarını başlattı. İşte burada, Mehmetçiğin kahramanlığı tarihe altın harflerle yazıldı. 57. Alay, “Ben size taarruzu değil, ölmeyi emrediyorum” diyen Mustafa Kemal’in komutasında destan yazdı. Açlık, susuzluk ve cephane yetersizliğine rağmen Türk askeri, siperleri asla terk etmedi.
Düşman askerleri bile bu fedakârlığa hayran kalmıştı. Yaralanan düşman askerlerine su veren Mehmetçik, savaş meydanında bile insanlığın ne olduğunu dünyaya gösterdi. Çanakkale, sadece bir askeri zafer değil, aynı zamanda Türk milletinin merhamet ve asaletinin de bir göstergesiydi.
Çanakkale Ruhu ve Günümüz
Çanakkale, bir neslin kanıyla yoğrulmuş bir emanettir. O gün, gözünü kırpmadan vatanı için can veren şehitlerimiz, bize bağımsız bir Türkiye bırakmanın bedelini ödediler. Bugün, bizlere düşen görev, bu emanete sahip çıkmak, birlik ve beraberlik içinde vatanımızı korumaktır.
Çanakkale ruhu, sadece bir savaşın hatırası değil, milletimizin karakterini şekillendiren bir mirastır. O ruhu yaşamak ve yaşatmak, vatan sevgisini her şeyin üstünde tutmakla mümkündür. Gençlerimize, bu şanlı zaferin değerini anlatmalı, Çanakkale’nin sadece bir coğrafi bölge değil, bir milletin varoluş mücadelesinin simgesi olduğunu unutmamalıyız.
Bugün, 110 yıl sonra bile Çanakkale’nin yankısı kulaklarımızda. O gün destan yazan kahramanlar, bizlere sesleniyor: “Bu vatan size emanet!” Emanete sahip çıkmak, onların fedakârlıklarını unutmamak demektir.
Ruhunuz şad olsun, ey Çanakkale’nin yiğitleri! Sizler, bu milletin gönlünde ebediyen yaşayacaksınız. Çanakkale geçilmez, Türk milleti yenilmez!
Kıymetli yazar/şair Amine Çalışkan hocam tarihin derin sularından endam eden çanakkale geçilmez dedirten kahramanl şehitlerimizi gazilerimizi rahmetle minnetle anmanın onur ve mutluluğunu kaleme aldığınız yazınız ile yaşamamıza vesile oldunuz teşekkür ederim iyiki varsınız
Kıymetli hocam, bu destanı anlatmaya ne kalemin, ne de kelâmın gücü yeter. Ancak kısa, öz ve rikkate dokunacak ifadelerle tekrar bize o hüznü, bir yönüyle sevinci tattırmış oldunuz. Emeğinize sağlık diyor, teşekkür ediyorum!..
Harika bir yazı değerli hocam ve dostum ne yazık ki tarihini unutan toplumlarda tarih tekerrür ediyor.