Toplumların gelişmişlik düzeyini belirleyen en önemli unsurlardan biri, bireylerin eşit haklara sahip olmasıdır. Ancak tarih boyunca kadın ve erkek arasında sosyal, ekonomik ve kültürel farklılıklar oluşturulmuş, bu da toplumsal yapıyı derinden etkilemiştir. Oysa cinsiyet eşitliği sadece kadınların ya da erkeklerin meselesi değil, hepimizin ortak sorumluluğudur.
Cinsiyet eşitliği, bireyin doğuştan sahip olduğu haklardan ödün vermeden toplum içinde adil bir şekilde yer almasını sağlar. Bir bireyin yetenekleri, hedefleri ve hayalleri, cinsiyetine göre sınırlandırılmamalıdır. Ancak ne yazık ki günümüzde hâlâ birçok alanda kadın ve erkek arasında fırsat eşitsizlikleri yaşanmakta, bu durum sosyal ve ekonomik ilerlemeyi de sekteye uğratmaktadır. Kadınların eğitimde, iş gücünde ve karar alma mekanizmalarında daha az yer alması, yalnızca bireylerin değil, toplumun bütününün potansiyelini sınırlandırmaktadır.
Oysa yapılan araştırmalar, kadınların ekonomik ve sosyal hayata eşit şekilde katılım sağladığı toplumların daha sürdürülebilir bir kalkınma gösterdiğini ortaya koymaktadır. Kadın ve erkek herkesin eğitim, iş, siyaset ve günlük yaşamda eşit haklara sahip olması, yalnızca bireylerin değil, toplumların da güçlenmesini sağlar. Çünkü eşitliğin olduğu yerde adalet, adaletin olduğu yerde de gerçek bir ilerleme vardır.
Ancak cinsiyet eşitliği, yalnızca yasalarla sağlanabilecek bir durum değildir. Gerçek eşitlik, zihinlerde başlar. Çocukluktan itibaren öğretilen kalıplar, toplumun şekillenmesinde büyük bir rol oynar. Bir kız çocuğunun “Bunu yapamazsın” cümlesiyle büyüdüğü bir ortamda, onun potansiyelini gerçekleştirmesi beklenemez. Aynı şekilde, erkek çocuklarına da duygularını bastırmaları gerektiği öğretildiğinde, gelecekte sağlıklı bireyler yetiştirmek zorlaşır. Bu nedenle cinsiyet eşitliği yalnızca kadınları değil, erkekleri de özgürleştiren bir kavramdır.
Bugün, bizlere düşen görev; kalıpları yıkmak, farkındalık oluşturmak ve her bireyin hak ettiği değeri görmesini sağlamaktır. İş yerinde, evde, okulda ve sosyal yaşamda cinsiyet ayrımcılığına karşı durarak, çocuklarımıza daha eşit ve adil bir gelecek bırakabiliriz. Çünkü güçlü toplumlar, güçlü bireylerle inşa edilir ve gelişen bir toplum, ancak eşitlik temelinde yükselir.
Eşitlik sadece bir kavram değil, yaşanması ve savunulması gereken bir gerçekliktir. Bugün atacağımız adımlar, yarının daha adil ve umut dolu bir dünyasını inşa edecektir. Çünkü bir toplum ancak bütün bireyleriyle eşit olduğunda gerçekten ilerleyebilir.