Cinsiyet, Kadın ve Kırsal Yaşam

Turan Demir 221 Görüntüleme Yorum ekle
11 Dak. Okuma

Öncelikle merhabalar.

Kadının tanımını vermekle yazıma başlamak istiyorum. Kadın TDK’ya göre, 18 yaşına gelmiş gelişimini tamamlamış bir birey olarak kısaca tanımlanır.

Dünya üzerinde; Canlılarda çeşitlilik olduğu üzere, insanlar da doğal olarak bir canlıdır. Dolayısıyla canlıların bir türüdür.

Cinsiyeti Ebeveynler Belirler mi?

İnsanlarda bulunan; x(dişi) ve y(erkek) den oluşan uzun gen kromozomlarının kalıtımı, kız veya erkek genetiğinİ oluşturur. Genlerin oluşumunun çeşitli etkenlere bağlı olduğu vurgulanmaktadır.

İnsan oğlu; ‘’Cinsiyeti hiçbir zaman kendisi belirlemez ve belirleyemez.’’ Yani ‘’ben oğlan çocuğu istiyorum veya ben kız çocuğu istiyorum’’ demekle kız veya erkek çocuğunun cinsiyetini belirleyerek ana rahmine düşüremez gibi bir tez batılı ülkeler tarafında yapılan çalışmalar doğrultusunda farklı fikirleri de beraberinde sürüklemektedirler.

Günümüz gelişmiş toplumlarında, tıbbın ve genetik bilimlerin ilerlemiş olmasıyla birlikte, bebeklerin cinsiyetlerinin ebeveynler tarafından belirlenmesine; birçok bileşenin etken olduğu verilerde görülmektedir.

Bilimsel veriler olduğu kadar, birçok varsayımında fikir olarak ortaya atıldığını söylemek mümkün. Cinsiyetin belirlenmesi hakkında çeşitli veriler veya varsayımlar ortaya konulmuş olsa dahi, bizler bu konu hakkında iddia veya gerçeklik değeri hakkında yorum yapamayız. Ayrıca karar mercileri bizler değiliz.

Tabi bunlardan bazıları bilimin ışığında, çeşitli bilimsel veriler doğrultusunda olduğu kabul edilirken; Az gelişmiş veya gelişmemiş toplumlara göre de fikir farklılıkları ortaya çıkmaktadır.

Cinsiyet oluşumundaki etkiler arasında; Sağlıksız beslenmeyle (diyetle) ilgili olduğunu vurgulayanlar olduğu gibi, sosyal yaşamın, baba üzerindeki olumsuz etkilerinin annenin üremesi üzerinde önemli rol oynadığı dolayısıyla da kız bebek dünyaya getirmesinin zeminini hazırlamış olduğu, kadının veya erkeğin yaşlarıyla da alakalı olduğu da vurgulanmaktadır. Erkeğin yaşlı veya çok evlilik yapmış olması, bebeğin erkek olacağı görüşlerinin olduğu da mevcuttur. Bu ve buna benzer bir çok örnek verilebilir.

Şunu da belirtmek isterim ki; Cinsiyet belirlemenin, maddi veya manevi anlamda doğuracağı vahim sonuçları da gözardı edecek kadar küçümsememek gerekir diye düşünüyorum.

Bu konuda bilim adamlarının, genetik bilimcilerin, tıbbi verilerin ve sonuçlarının ışığında hareket etmek gerekir.

Burada asıl anlatmak istediğim; Bilimin gerçekliğini veya varsayımlarını yazmak değil. Sadece cinsiyet konusunda bazı bilgileri paylaşmaktı. Aksi tartışılamaz.

İnsanların düşünce yapıları,yaşam biçimleri, coğrafi şekillenmeleri, kültürel farklılıklar, bakış açıları sosyal çevre, yönelme ve yöneltme, kişilik oluşumu ve şekillenme, gelişimsel ve döngüsel hareketlilik, farkındalık yaratma özelliği, fizyolojik ve biyolojik etmenler, sosyal tabakadaki etkileşimler, bilimsel teoriler, demografik yoğunluk, kişilik akış diyagramındaki oluşum, ihtiyaçlar hiyerarşisi (Maslow) gibi etkiler canlıların oluşum özelliklerini ortaya koyarlar.

Ebeveynlerin Bebeklerdeki Cinsiyet Tercihleri

Ailelerden bazıları kız bebek isterken,bazı aileler erkek bebek isterler. Anne kız, baba erkek bebek isterken veya anne erkek, baba kız isterken; Çocuğu olmayan ailelerin de cinsiyet farkı gözetmeksizin sağlıklı doğmasından yana düşünürler. Böyle düşünen bazı ebeveynlerinde, ilk çocuktan sonra cinsiyet tercihinde ısrar etmeleri gibi çeşitli düşünceler ve talepler ortaya çıkmaktadır.

Cinsiyet ayrımcılığında rol oynayan önemli bazı faktörler nelerdir?

Birçok toplumda değerler, normlar, sayıltılar, inançlar, töreler, ananeler vs. hüküm sürmektedirler.

Bazı ülkelerde kültürel farklılıklar yaşanmaktadır. Batılı ülke toplumlarında; değerlerin, örf adet ve geleneklerin, törelerin, batıl inançların, ananelerin etkisini kaybettiği görülmektedir.

Az gelişmiş veya gelişmemiş ülkelerde: İnançların da baskın olduğu toplumlarda; kızların, kadınların ne derece değersizleştirildikleri, toplumdan soyutlandırıldıkları, itibarsızlaştırıldıkları aşikardır.

Geçmişte ve günümüzde kadınların; cinsel bir obje olarak görülmeleri, kadınlar üzerinde çeşitli rantlar elde edilmesi yıllar yılı devam etmiş ve de devam etmektedir.

Bu ve buna benzer bir çok ayır edici özellikler, cinsiyet ayrımcılığının bariz örnekleri olarak karşımıza çıkmaktadır.

Kızlarımızın ve Kadınlarımızın Kırsal Yaşamı:

Cinsiyet farklılığının ortadan kalkmasına,kızların gelişimini sağlayarak toplumda yer edinmelerine, istikballerini kazanmalarına vb. gibi birçok önemli konuda ülkemizde; kurum, kuruluş, dernek, vakıf, özel vs. gibi yerler özellikle destek sağlamışlardır.

Kızlarımızın yaşamları hakkında kırsal kesimlerde karşılaştığımız izlenimlerden bazı örnekler:

  • Kırsal kesimlerde büyüyen kızların vücut endeksleri daha gelişkin görülmektedir.
  • Kızların okumayı istemelerine rağmen; Ailelerin farklı bakış açıları ve çeşitli ön yargıları, okuldan uzak tutmaları.
  • Kızların aile içinde, ev işlerinde daha verimli ve faydalı oldukları görüşünün hüküm sürmekte olması,
  • İl dışına çalışmak için yerleşmiş ailelerin: Kız çocuklarından birini ev işlerine yardımcı olmaları için; Dede, anneanne veya babaannenin yanında bırakmaları,
  • Ailenin bütüncül yapıda devam edememesi; Erkek bireylerin (baba, amca, dayı, kardeş gibi dönüşümlü büyük şehirlere giderek çalışması ve aile hayatına destek sağlamasına istinaden kızlar da dahil bütün aile fertlerinin psikolojikmen etkilenmesi, iş yükünün ve sorumlulukların kadınlar üzerinde yoğunlaşması,
  • Yeni evlenen çiftin; geride bekar kardeşi varsa, o evlenene kadar eşini ailesinin yanında bırakarak, il dışına (yanına) büyüklerin izni olmadan götürememesi…
  • Kızlarımızın sosyal aktivitelere katılma gibi taleplerinin bertaraf edilmesi,
  • Evlilik aşamasındaki kararı, aile büyüklerinin vermesi,
  • Çocuk yaşta evliliklerin az da olsa devam ediyor olması; Dolayısıyla, küçük gelinlerin var olması,
  • Kızların; Evlilik öncesi, her ne kadar azalmış da olsa ana sütü adı altında, başlık parası alınmasının bazı yerlerde devam etmesi,
  • Kız evlatların, ebeveynlerin üzerinde doğan miras haklarında gayri resmi olarak mahrum ettirilmeleri,
  • Çocuk sayılarını belirtirlerken; Çocuk sayısına kızların sayısının dahil edilmeden telaffuz edilmesi,
  • Bu ve bunun gibi birçok konunun vesile olduğu durumlar neticesinde evliliklerin acı bir sonla sonuçlandığı,
  • Erkeklerde çoğul evliliğin bazı kesimlerde devam ediyor olması ve dolayısıyla; kadının yaşam felsefesine paylaşımcı eş olarak nüksetmesine yol açması. (Kuma)
  • Gelinlerin; Aile büyüklerinin yanında oturamaması, yemek yiyememesi, konuşamaması, serbest hareket edememesi,
  • Ayrılmalar, boşanmalar, cinsel saldırı ve taciz olayları, intiharlar, öldürülmeler, kaçırılmalar, fiziki ve psikolojik güç, sindirilme, darp etme, çocukların ebeveynsiz büyümeleri ve olumsuz etkileri, eşlerin, çocukların depresif çöküntüleri gibi olumsuz gelişmeler bir çok toplumda olduğu gibi, kırsal toplumda da mevcut sayılabilir.

Kızlarımızın yaşam alanlarının sadece dört duvar arası olmayacağı, yıllardır yapılan çalışmalar netice itibariyle olumlu sonuç vermiştir. Onların da duygu ve düşünceleri önemsenerek gerektiği doğrultusunda güçlü adımların atılması sağlandığı gibi daha da güçlendirilmeli. Kızlarımızın kalemi de güçlü, yüreklerinin güçlü olduğunu biliyoruz. Seçme ve seçilme haklarını özgürce kullanan kadınlarımız, gerektiğinde kalemini kıran bir kadın hakim olarak toplumda yerlerini almışlardır. Dahası haklarını arayan, kendisini savunmasını bilen, sindirilmenin esiri altından kurtulmayı başaran kadınlarımız yetişti.

Bir çok istisnai durumları ve toplumun önemli bir bölümünü tenzih ederim. Bölgesel yaşam tarzından gelişebilen farklılıklar ortadan kalkmalı. Doğudan batıya, kuzeyden güneye kadın erkek eşit haklar doğrultusunda yaşamalı. Geleceğin kadınları, anneleri olacak kızlarımız önemsenmeli. Onların eğitim almaları ve her türlü gelişimlerinin sağlanması için daha da özverili çalışmalar devam etmeli.

Cinsiyet farklılığı yolunda yıllardır atılan adımların, çabaların boşa gitmediği gibi; eğitim ve diğer kişisel hak ve özgürlükleri elinde alınan kızlarımıza, kadınlarımıza gereken her türlü desteğin sağlanması gerekir. Onların da her anlamda hak ve özgürlüklerinin olması ve güvenceli bir bakış açısıyla hayata bakmaları gerekir. Yine bir doktor, bir öğretmen, bir mühendis gibi çeşitli meslekleri kazanmaları ve mevki sahibi olmaları hepimizin gururudur. Daha da etkin olarak farkındalık yaratılması gerekir. Güçlü birey, güçlü toplum demektir.

Güzel ülkemizin güzel insanları, daha müreffeh, daha yaklaşımcı, daha etik kurallar dahilinde; Kadın erkek haklarının çerçevesinin oluşturulduğu, sosyal temeller üzerinde bir yaşama kavuşurlar.

Şunu bilmeliyiz ki; kızlarımız geleceğin kadınları; anneleri, kardeşleri ablaları…

Onların güvence altında geleceğe bakmaları gerekir. Neslimiz, onların varlığıyla hükmünü sürdürecektir. Kadınlara karşı bakış profillerimizi sağlıklı bir şekilde resetlememiz gerekir.

Bir Öğrenci Hikayesi

Unutamadığım bir örnek: Yaklaşık yirmi iki yıl öncesiydi; Mevcudu yüz yirmi kişiye yakın bir köy okulunda görev yapmaktaydım. Üçüncü sınıfta okumakta olan bir kız öğrencimin velisi (dedesi) okula gelerek, torununun kaydını il dışına ….. a’ aldırmak istediğini belirtti. (Ancak öğrenci nakil dönemi olmadığını da belirtmek isterim.) Velimiz olan dedeye nakil götürmek hakkınızdır ancak gerkçesini öğrenmek istediğimde, biraz ezilip bozularak cevap verdi:

‘’Oğlum ve gelinim il dışında çalışıyorlar. Çocuğu anne babasının yayına göndermek istiyorum.‘’ deyince açıkçası sevindim. Çünkü; Bir çocuğun, her daim ebeveynlerinin yanında büyümesi kanati bende güçlü idi. Fakat konuştukça dedemiz çözülmeye başladı. Tabi konuşmalarını can kulağıyla dinlemeye ve anlamaya çalışıyorum. Zaman belirterek; il dışına nakil gidecek okulun bilgilerini öğrenmek istediğimde aldığım cevap: ‘’……’da çocuğu okula göndermeyeceğiz. Sadece herhangi bir okula kaydını aldırıp, o okuldan da kaydını sildirip Kur’an Kursu’na göndereceğiz’’ dedi. Saygı duyduğumu belirterek; Çocuğun ebeveynlerinin ne iş yaptıklarını öğrenmeye çalıştığımda, her ikisinin de resmi bir kurumda devlet memuru olarak çalıştıklarını öğrendim. Daha sonra velimiz olan dedeye ‘’Amca; çocukların ne güzel en azında okumuşlar devlet memuru olmuşlar. Peki bu çocuğu neden bilimde, teknolojide uzaklaştırmaya çalışıyorsunuz? Öğrenim hayatına engel oluyorsunuz?‘’ dedim ve
ekledim: ‘’Bak amca, sizlere önerim, bu çocuk il dışına götürüldüğünde sakın eğitim hayatından uzaklaştırmayınız. Çocuğu yazları Kuran Kursu’na gönderiniz, dini eğitiminden geri kalmasın, normal eğitiminden de mahrum bırakmayın.’’ dedim ve düşünmeleri için zaman verdim.

Sonuç olarak, doğru olduğunu aile kararıyla onaylayarak dönüş yaptılar. Bu kız çocuğu kim bilir hayatın hangi noktasında….

Kadın Etimolojisi

Bakış açıları Çekicilik özelliği Akıl ve zeka durumları,
Yorumlama gücü Düşünce yapısı Giyim şekli,
Konuşma üslubu ve dili Yetişme tarzı Fiziki görünümü,
Aldığı eğitimi Çevre özellikleri Coğrafi yaşamı,
Diksiyonu Beceri Beslenme şekilleri Kabiliyet

gibi özelliklerle şekillendirilir ve çeşitlilik kazanır.

Nazım Hikmet Gözüyle Kadın!

Kimi der ki kadın,
Uzun kış gecelerinde yatmak içindir.
Kimi der ki kadın,
Yeşil bir harman yerinde,
Dokuz zilli köçek gibi oynatmak içindir.
Kimi der ki ayalimdir,
Boynumda taşıdığım vebalimdir.
Kimi der ki hamur yoğuran.
Kimi der ki çocuk doğuran.
Ne o, ne bu, ne döşek, ne köçek, ne ayal, ne vebal.
O benim kollarım, bacaklarım, başımdır.
Yavrum, annem, karım, kız kardeşim,
Hayat arkadaşımdır.

Nazım Hikmet Ran’ın ‘’Kadın’’adlı şiiriyle kadın birkaç şekille tanımlanmıştır. Kızlarımızın, kadınlarımızın kişisel benliğinin oluşumunda ve kimliğinin sadece bir cinsel objeden ibaret olmadığını ve kendi hakimiyetlerini sağlamalarında her türlü katkıda bulunan herkesi; yürekten kutluyorum.

Kızlarımız ve kadınlarımız için sayfalar dolusu yazılar yazılır. Ancak yazımda kadınlar üzerinde bazı kesitlere yer verdim.

SAYGILARIMLA.

Bu İçeriği Paylaş
Yazan Turan Demir
Bağlantılar:
Yazar
Yorum yap

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Exit mobile version