Çocuklarda Kaygı Bozuklukları

Sinem Erusta 334 Görüntüleme Yorum ekle
10 Dak. Okuma

Kaygı, korku ve endişe gibi özellikler bizim doğuştan getirdiğimiz ve bizi çevremizdeki tehlikelere karşı uyaran gerekli ve faydalı düzeneklerdir. Kaygı, korku ve endişeler yaygın, aşırı ve kontrol dışı olmaları halinde yaşam kalitemizi düşüren ve günlük yaşam işlevlerinin yerine getirilmesini engelleyen, zorlaştıran bir hal aldığında kaygı bozuklukları olarak isimlendirilen bir grup psikiyatrik bozukluk olarak karşımıza çıkar. Yetişkinlik çağında olduğu gibi çocukluk ve ergenlik döneminde de kaygı bozuklukları gözlemlenebilir.

Çocukluk çağında kaygı ve endişe kaynakları ve gösterdikleri belirtiler erişkinlerden farklı olabilir. Çocuklar normal gelişim sürecinde de bir takım korku ve kaygılar gösterebilirler. Fakat bunlar çoğunlukla geçici niteliktedir ve çocuğun hayatını fazla etkilemezler. Eğer bu kaygı ve korkular kaybolması beklenilen bir yaşta hala devam ediyor, çocuk ve ailenin hayatında zorluk yaratıyorsa kaygı bozukluğundan bahsedilebilir.

Tüm çocuklar yaşamlarının belirli dönemlerinde bazı korkular yaşarlar ve bu durum genellikle gelişimin normal bir parçası olarak değerlendirilir. Korkuların kalıcılık göstermesi veya çocuğun korktuğu şeyle ilgili aşırı takıntılı olması ve bunun normal aktivitelerini engellemesi, çocuğun sakinleştirilememesi veya korkusunu aklından çıkaramaması ya da mantıksız bir korkunun olması durumunda korkular normal dışı olarak değerlendirilmelidir. Korkunun mantıksız olarak değerlendirilmesi çocuğun yaşı ve gelişim düzeyine bağlıdır. Örneğin iki yaşındaki bir çocuğun tuvalete oturmaktan korkması normaldir ancak sekiz yaşında bir çocuğun böyle bir korkusunun olması mantık dışıdır. Ergen döneminde ise kapkaççılar, yeni ortamlar (liseye, üniversiteye başlamak, vb), savaş, boşanma ve cinsel ilişkiler gibi konularda basit korkuları olması beklenen bir durumdur. Tetikleyici bir olay sonrasında da korkular gelişebilir. Stres dönemlerinde (örneğin taşınma, boşanma, aileye yeni bir bebeğin katılması gibi) korkular artabilir.

Bazı çocuklar diğerlerine kıyasla çeşitli nesnelere karşı daha fazla korkulu olabilirler ve bu çoğunlukla çocuğun mizacından kaynaklanır. Ayrıca aşırı kaygılı ya da korkulu, olaylar karşısında aşırı tepki veren anne-babaların çocukları da benzer durumlarda benzer tepkileri gösterme eğiliminde olurlar.

Kaygı her zaman ,her koşulda görülebilen ve çoğunlukla fizyolojik belirtilerin eşlik ettiği tedirginlik biçiminde hissedilen duygusal yaşantılardır. Çocuklar normal gelişim sürecinde de bir takım korku ve kaygılar gösterebilirler.

Kaygı bozuklukları belirtilerin yoğun olarak yaşandığı alanlara göre farklı şekillerde isimlendirilirler. Bununla birlikte değişik kaygı bozuklukları hem erişkin hem de çocuklarda sıklıkla bir arada bulunabilmektedir.

Kaygı bozuklukları olan çocuklar ve ergenler yoğun korku, endişe veya tedirginlik hali içerisinde olurlar. Bu durum uzun bir süre sürebilir ve yaşamlarını önemli ölçüde etkileyebilir. Ve erken tedavi edilmediğinde;

  • Okul devamsızlığında artış veya okulu bitirememe,
  • Yaşıtlarıyla sağlıklı ilişki kuramama,
  • Öz güven eksikliği,
  • Alkol veya uyuşturucu kullanımı,
  • Çalışma koşullarına uyum sağlamakta zorlanma,
  • Yetişkinlikte kaygı bozukluğu gibi sorunlara yol açabilir.

Kaygı bozuklukları belirtilerin yoğun olarak yaşandığı alanlara göre farklı şekillerde isimlendirilirler. Bununla birlikte değişik kaygı bozuklukları hem erişkin hem de çocuklarda sıklıkla bir arada bulunabilmektedir.

Ayrılık Kaygısı

Ayrılık kaygısı bozukluğu olan çocuklar anne baba ya da sevdiği diğer insanlardan ayrı kalmakta zorlanır veya bu kişileri kaybetmekle ilgili yoğun bir endişe yaşar. Küçük çocukların anneye bağlılık göstermeleri ve yalnız kalmak istememeleri doğal bir davranıştır. Ancak çocukların 4-5 yaşlarından sonra anneden ayrı kalabilmeyi öğrenmesi ve bunun yaşattığı sıkıntıya katlanabilmesi beklenir. Ayrılık kaygısı (AK) olan çocuklar okul yaşına geldiklerinde bile anneleriyle yatmaya, adeta bir gölge gibi annelerini takip etmeye ve annelerinden ayrı kaldıklarında büyük bir sıkıntı ve huzursuzluk yaşamaya, hatta ağlayarak tepki göstermeye devam ederler. Bu durum çocuğun özellikle okula devam etmesini zorlaştırdığı gibi sosyal ilişkilerde ve aile yaşantısında ciddi zorluk ve kısıtlamalara yol açar. Ayrılık kaygısı bozukluğu depresyon, mutsuzluk, kendini soyutlama veya aile bireylerinden birinin ölebileceği korkusu ile birlikte seyredebilir.

Sosyal Kaygı Bozukluğu (Sosyal Fobi)

Sosyal kaygı bozukluğu olan çocuklar yabancı oldukları veya fazla tanımadıkları ortamlarda ya da kendi evlerinde yabancı kişilerle konuşmama, iletişim kurmakta zorlanma, çekingenlik, ürkeklik gibi davranışlar sergilerler. Bu çocuklar aynı zamanda sosyal ortamlarda kendilerini kaygılı, endişeli hissederler ve heyecan, titreme, kalp çarpıntısı, terleme gibi kaygıyla ilişkili bedensel belirtiler gösterebilirler. Sosyal fobisi olan çocuklar insanların yanında komik duruma düşecek bir davranış sergilemek ya da hata yapmak ve herkese rezil olmakla ilgili aşırı bir kaygı yaşarlar. Sosyal ortamlara girmek istemezler ya da girseler bile çabuk terk ederler. Sosyal fobisi olan bir çocuk sınıf içinde veya topluluk önünde konuşmakta, yaşıt oyunlarına katılmakta, topluma açık yerlerde yemek yemekte veya tuvalete gitmekte önemli zorluklar yaşayabilir. Bununla birlikte sosyal fobisi olan çocuklar evde kendi anne babalarıyla birlikteyken ya da yakın arkadaşlarıyla oynarken genelde normaldirler.

Eleştirilebilecekleri veya başkaları tarafından acımasızca yargılanabilecekleri düşüncesi sosyal fobileri olan çocuklar ve ergenler için dehşet vericidir. Fobileri olan genç insanlar korktukları durumlardan veya objelerden kaçınmaya çalışacaklardır, dolayısıyla bu durum yaşamlarına büyük ölçüde kısıtlamalar getirecektir.

Belirtilerden de anlaşılacağı gibi sosyal fobi, çocuğun özellikle sosyal hayatında önemli kısıtlama ve mahrumiyetlere yol açan bir sorundur ve tedavi edilmediği takdirde sıklıkla erişkin yaşamda da devam etmektedir.

Özgül Fobiler

Özgül bir nesne ya da durumun varlığı, ya da bununla karşılaşacak olma beklentisiyle başlayan aşırı ve anlamsız korkudur. Korkulan durum veya nesne ile karşılaşılınca birden başlayan kaygı tepkileri ortaya çıkar. Kişi korkunun aşırı ya da anlamsız olduğunu bilir. Yine de bu durumlarla karşılaşmamak için kaçınma davranışına girer. Korkulan durum veya nesne karşılaşma ile ilgili kaçınma, korku ya da kaygılı beklenti, olağan günlük işleri, mesleki işlevselliğini ya da toplumsal yaşamını belirgin ölçüde bozar.

Çocuklarda sıklıkla görülen özgül fobiler başta hayvanlar (kedi, köpek, kuş, sinek, böcek, yılan, vs.) olmak üzere karanlık ve kalabalık ortamları içerir. Çocuklar korkulan durum veya nesne karşılaştığında aşırı kaygı, ağlama, huysuzluk gösterme, donakalma, sıkıca anneye sarılma gibi belirtiler gösterebilirler.

Okul Fobisi

Okul çağındaki çocuklarda sık karşılaşılan çocuk, aile ve okul açısından önemli zorluklara yol açan bir sorundur. Okul fobisi olan çocuklar sıklıkla aynı zamanda ayrılık kaygısı olan çocuklardır. Okul fobisi genellikle okulun ilk yıllarında ortaya çıksa da ergenlik yaşlarında da görülebilir. Okul fobisi çocuğun okulda veya evde yaşadığı bir takım stresli durumlar varlığında bazen ani başlangıç gösterse de, bu çocuklar sıklıkla okula gitme saatinde huzursuzluk belirtileri gösteren, baş ağrısı, karın ağrısı, mide bulantısı gibi bedensel yakınmalar ve okula gitmemek için değişik bahaneler dile getiren çocuklardır. Bazı çocuklar açıkça okula gitmeyi reddedip zorlanmaları halinde ağlama, kendini yere atma veya kriz geçirme gibi tepkiler gösterebilirler. Bazı durumlarda çocuk okula gitme konusunda bir zorluk yaşamazken okula gittiğinde sınıftan içeri giremez veya okulda yalnız başına kalamaz.

Yaygın Kaygı Bozukluğu

Yaygın kaygı bozukluğu olan çocuklar sürekli huzursuz, kaygılı, gergin, çabuk öfkelenen, sinirlenen, bir türlü rahat olamayan veya rahatlatılamayan çocuklardır. Bu çocuklar aşırı alıngan ve kaygılı çocuklardır. Gündelik yaşamdaki sıradan olaylar veya haberlerde karşılaştığı bir kaza haberi bile onları kaygılandırıp huzursuz edebilir. Yaygın kaygı bozukluğu olan çocuklar kendilerinin, ailelerinin ve hatta arkadaşlarını güvenliği, sağlığı gibi konularda aşırı duyarlı ve kendilerinden beklenilenin üzerinde sorumluluk sahibi gibi davranırlar. Bu tür çocuklar aslında bu kaygılı kişilik özelliklerinden dolayı sıklıkla çevreleri tarafından olgun, yaşından büyük davranan, mükemmeliyetçi çocuklar olarak tanımlanırlar. Bu tür düşünce ve yaklaşımlar sıklıkla bu çocukların kaygılı kişilik özelliklerinin aile ve çevre tarafından pekiştirilmesine yol açmaktadır. Yaygın kaygı bozukluğu olan çocuklarda uyku ve dikkat bozuklukları, baş ağrısı, karın ağrısı gibi değişik bedensel şikayetlerde sıklıkla görülmektedir. Yaygın kaygı bozukluğu olan çocuklar aile içi ve sosyal ilişkilerde, gündelik yaşamda önemli zorluklar yaşarlar ve hayat zamanla bu çocuklar için çekilemez bir yük halini alabilir.

Panik Bozukluk

Çocuklarda Panik Atak

Panik bozukluk tekrarlayan sık panik atakların olduğu bir kaygı bozukluğudur. Panik atak sadece yetişkinleri değil, çocuk ve gençleri de etkileyebilmektedir Kişi mantıklı düşünemez her an ölecekmiş gibi bir korkuyla yaşamaya başlar. Panik atak bir takım bedensel ve duygusal belirtilerin eşlik ettiği yoğun bir kaygı halidir ve çocuklarda çarpıntı, titreme, ağlama, nefes alamama, terleme, korkma, anneye yapışma gibi belirtiler ile görülebilir. Çocuklarda görülen panik ataklar çoğunlukla bir stres ve korku durumunda tepki olarak ortaya çıkmaktadır.Çocuk panik atak geçiriyorsa sürekli huzursuz ve gergin olur. Her an kendisine zarar gelecekmiş gibi korkar. Zamanla evden dışarı çıkmak istememeye başlar ve hayatı tamamen değişir.

Gençlerde ve Çocuklarda Panik Atak Belirtileri;

  • Kalp çarpıntısı,
  • Yoğun korku, endişe,
  • Ölüm korkusu,
  • Nefes darlığı,
  • Kontrol kaybı korkusu,
  • Titreme,
  • Bulantı,
  • Sersemlik, bayılacakmış hissi,
  • Üşüme veya sıcak basması şeklinde gözlenir.

Ebeveyn olarak yaşanan süreçlerde;

  • Çocuğunuzun yaşadığı korku, endişe veya panik durumunda onu suçlamayın, eleştirmeyin. Çocuğunuzun korku, endişe veya panik belirtilerini küçümsemeyin (“korkaklık yapma, gereksiz kaygılanıyorsun, istesen korkmayabilirsin” vb.). Sizinle paylaştığı tüm duygu ve düşüncelerini yargılamadan kabul edin ve onu dinleyin.
  • Yaşadığı yoğun korku durumu için destek alırken, çocuğunuza bu durumu birlikte çözeceğinizi, onun yanında olacağınızı ona iletin.
  • Çocuğunuzun tedavi süresince sabırlı ve olumlu bir yaklaşım içinde olun.
  • Çocuğunuz ile iletişiminizi kuvvetli tutarak paylaşımlarda bulunmaya devam edin.
  • Çocuğunuzun hayat kalitesini arttırmak adına mutlaka profesyonel destek alın.
Bu İçeriği Paylaş
Yazan Sinem Erusta
Bağlantılar:
Uzman Psikolog
Yorum yap

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Exit mobile version