Değişecektim, az yol kaldı, değiştim sanki…
Kendimizi kandırmak mı, avutmak mı? Ne derseniz deyin, bunda çok ustayız. Değişim için çabaladım ve yola çıktım. Yolda çalışmalar vardı, geriye döndüm, başka geliş yolu yoktu, ben de beklemeye aldım. Ama bu değişeceğimin işaretidir, hemen bir anda değişmiş olmasam da… Geç kalmayı bana sormayın. Bu hayatın, zamanın önüme getirmesiyle alakalı, ben her zaman hazırdım zaten. Umursamayan birisi varsa zaman ve kaderin suçudur, bende aramayın. Ne kadar ustayız farkında mısınız? Bakın, kalbimde yeni çiçeklerin açması için tohumları ektim, lakin zamanı gelmeyince bana, “Bekle, zamanı gelince bilirsin” dediler. Ben hala bekliyorum ve gönlümde çiçekler açmadan soldu. Yani ziyaret ederek bana geleceklerdi ben, “buyurun, gelin” dedim her zaman gelmediler, beni beklettiler bana da acımadılar. Bak şiir de yazdım bunun için, bende suç aramayın artık.
Sen gel ey değişimin rüzgârı sen çabuk gel.
O yârim değişim için beni zorlar, buz gibi sabahlarda kalkmaktan yoruldum.
Ne zaman yüreğimden sevdiğimi yüzüne söylesem hep hayal kırıklığı.
Bana avuç avuç değişim gönder ey rüzgâr, değişim dünyasında al getir bana…
Ah ah, kendimizi kandırdığımızın farkına bir varabilsek, karşımızdaki insanın kurnaz olabileceğini hesaba katsak o zaman her şey değişecek gibi olur sanki! Olmaz mı? “Olur, olur, bal gibi olur…” diye bir şarkı vardı, evet bence de olur, sizce de olur.