Deli Dumrullar

Yılmaz İmanlık 550 Görüntüleme Yorum ekle
3 Dak. Okuma

Deli Dumrullar Biter mi?

Duruş, bir insanın karakterinin en önemli göstergesidir. Bir insanı tanımak istiyorsanız önce olaylar ve kişiler karşısındaki duruşuna bakınız.

Kararlı bir duruş sergileyemediğimizde hep başkalarının çizdiği yolda yürümek zorunda kalırız. Yol onlarındır ve yolu kendi çıkarları doğrultusunda dizayn ederler. Size, daha kolay bir yolda yürüme şansı bırakmazlar. Bir başka deyişle Deli Dumrullar her devirde vardır.

Modern zamanlar ve kapitalist sistemin bize dayattığı yaşam şekli karşısında kararlı bir tavır sergilemek yerine kolay kabullenişi tercih ettiğimizde çağımızın Deli Dumrulları bize söz hakkı bırakmazlar. Onlar bilirler ki bu insanlar bu parayı verecek ve bu köprüden geçecek. Halbuki o köprüden tek tek geçmek yerine birlikte bir dik duruş sergilersek o köprüyü de yıkarız Deli Dumrullar da böyle bir köprü yapmaya bir daha cesaret edemez.

Kararlı duruş konusunda en büyük sorunumuz birlikte hareket edememek. Maalesef bireysel çıkarlar bu duruşu engelliyor. Tuzu kuru olanlar ezilen çoğunluğun yanında yer almak istemiyor. Ama unuttukları bir şey var: Hepimiz aynı gemideyiz, gemi battığında herkesin tuzu ıslanacak.

Bazen kararlı duruşumuzu göstermek için Deli Dumrullara cezalar vermemiz gerekir. Bunun çeşitli yolları vardır. Mesela bize sunulan hizmet pahalı ise biz belli bir süre o hizmetten yararlanmayabiliriz. Ya da ihtiyaç maddelerinin fiyatını sırf birileri kesesini doldursun diye yükseltip büyük çoğunluğu eziliyorlarsa ezilen çoğunluğun toplu bir dik duruş sergilemesi köprü başlarını tutan kodamanlara geri adım atılabilir.

Ama bunları yapamıyoruz. Bana dokunmayan yılan bin yaşasın mantığı bizi engelliyor. Deli Dumrullar da bunu bildiği için bizi limon gibi sıktıkça sıkıyor.

Merak ediyorum, birileri hayat pahalılığı ile mücadele ederken daha fazla kazanmak isteyen o insanlar, kazandıkları paraları ne yapacak acaba? İnsanın ortalama ömrü az çok belli, içeceği-yiyeceği şeyler de bellidir. Daha fazlası her iki dünya için sırtımızda büyük bir yük değil mi? Ne kadar çok paramız, malımız mülkümüz varsa hesabını vermek de o kadar zor olacak. Bunun bilincinde mi o insanlar? Öyleyse kendimize ve başkalarına zulmü reva görmek nedendir?

Okuyanlar bilir Halit Yazıcı’nın “Doğmadan Ölenler” isimli romanında Samsun’daki eski bir gelenekten bahsedilir. Bu gelenek şöyledir: Ölen bir insan dünyada çokça zulüm yapmışsa, kul hakkına girmişse, insanlarla helalleşmeden ölmüşse onun mezarına o insanlar kazık çakar, üstüne de köpek ya da domuz gibi hayvan leşi asarlarmış. Dolayısıyla kokudan o mezarın yanına kimse yanaşamazmış. Ne zaman ki ölen insanın yakınları, alacaklılarla el sıkışır, helalleşir o zaman o kazıklar mezarın üstünden sökülürmüş.

Bu gelenek, günümüzde devam ettirilirse özellikle kul hakkı yiyen, insanlara zulüm yapan, mazlumları ezen insanlar öldüğünde mezarlarının üstünde o kadar çok kazık olur ki çiçek dikmeye bir santim bile yer kalmaz.

Dünyada gözü doymayan insanların mezarına bir de bir çuval para koymak lazım. Bakalım o para uğuruna insanlığını kaybedenlerin mezarda işine yarayacak mı?

Bu İçeriği Paylaş
Bağlantılar:
Yazar
Yorum yap

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Exit mobile version