Cahit Zarifoğlu’nun “…Ve oturdu mu bir masaya, hakkını verir çay içmenin.” dediği mahzara layık bir milletiz. Pek tabii, her milletin kendine has bir içeceği vardır. Türk milletinin içeceği de tavşan kanı çaydır.
Anadolu’da çaysız ne sofra kurulur, ne de masa! Gün beş vakte ayrılır, çay da bu vakitlerin içindedir. Güne çaysız başlamak şöyle dursun, bir vakti çaysız geçirmek bile mümkün olmaz bizim için. İki eli darda olsa Türk milletinin, bağdaş kurduğu yerde çayını da yudumlar oracıkta. Çay derde derman olamasa da, dertliye en güzel yaren olur.
Öyle ki, millet olarak misafiri ağırlama şeklimizin en saygın ve en kafa şekli de bir bardak demli çaydır. İster yer masası olsun, ister yemek masası. Sofraların ve meclislerin baş tacı çaydır. Hiçbir lezzet ocakta demlenen çayın yerini tutamaz. Demli bir çayın kokusu bir evi sardı mı, o evin muhabbetinden geçilmez. Sabah kahvaltısının adı çaydır. Sıcak bir simidin ve birkaç kurabiyenin tadı çay ile çıkar. İkindi vakitlerinin, arkadaş meclislerinin, kız istemelerinin, alışveriş ortamlarının ve dost ziyaretlerinin şanı çaydan sorulur.
Canım memleketimde her bir yörenin çaya olan müptelalığı, sevgisi de farklıdır. Kimi bir demli çay ile kışa meydan okur, kimi yazın sıcağına, çil çil yağmura… Kimi de tarlada yorgunluğa, bağ bahçede dur durak bilmeden telaşa meydan okur onunla! Kimi akşam sefasına ve gün batımına dost eder. Kimi denize, kimi yeşile ve güneşe nazır, kimi bir dal ağacının altında, kimi mahalle arasında iki tabure üzerinde misafir eder.
İş başında, inşaatta, ocakta, usta yanında, kursta, kürsüde, kantinde, kafede, ofiste her ne meclis varsa çaysız olmaz! Çoluğu çocuğu, hocası paşası, reisi ehli, patronu işçisi, konu komşusu, Âdemi Havası her kim varsa, ondan rızıklanmadan yolcu edilmez. Hem misafir, Türk milleti için berekettir. Sofranın bereketini de çay getirir.
Dünya yansa ki; öyle falandı filandı, ecnebi içecekleri enterese etmez bu milleti. Çünkü bir yudum demli çay bize kafi gelir. Her ne varsa içecek, hepsinden geçer, ancak çaydan geçmeyiz.
Bir de arz-u muhabbetimizin olmasa olmazı bir demli çaya atfettiğimiz anlamlara bakın hele!
‘Hadi bir çay koy içelim’ demek, muhabbetimiz daim olsun, yuvamız daim olsun demektir.
‘Bir çay koy, yoldayım geliyorum’ demek, derdime derman ol, sırdaşım ol demektir.
‘Vakitlice bir çay koy içelim’ demek, gündüzün hayrı üzerimize olsun demektir.
‘Bir çayınızı içeriz’ demek, iadeyi ziyaretin gönül hoşluğu demektir.
‘Bir bardak çay yeterli’ demek, komşu komşunun külünde tüten çaya muhtaçtır demektir.
‘Çayın kaç şekerli olsun’ demek, seni senden daha çok düşünüyor, önemsiyorum demektir.
‘Bir demli çay koy bakarız’ demek, dost alışverişinde sıkı pazarlığın Hak katında helal sayılması demektir.
‘Akşam bir çay koy’ demek, vaktin azametine gelen rahmetin bekçisi demektir de.
Velhasıl ‘Bir çay içelim’ demek, aşk demektir, nasip demektir.
Yalnızlığı tercih edenler için de kadim bir dosttur çay. Onlar için çay, yalnızlığın dem almış halidir. İçe dönüşün ilacıdır. Kendiyle dertleşmenin şeklidir.
Hülasa, çaysız olmuyor dediğinizi duyar gibiyim! 🙂
Eee o zaman gelsin, Nazım Hikmet’ten bir şiir yanında da demli bir çay hatırına,
“Basit yaşayacaksın, basit.
Sanki bir gün yaşamın sona erecekmiş gibi basit.
Çay, simit ve peynirle!”
Değerli kardeşim, rahmetli babaanneniz de çayı çok severdi. Ama limonlusunu, belki bu yazıya limonu da eklemek gerekmez miydi? Yazılarınızı ilgi ile takip etmekteyim. Başarınız daim olsun. Allah emanet.
Ayhan bey yada Ayhan abi 😊,öncelikle yorumunuz için çok teşekkür ederim. Pek tabi eski insanlar çayı demlemekle kalmazdı, bir çay nasıl keyifli içilir iyi bilirlerdi. Rahmetli babaannem de bunlardan biriydi. İlginiz alakanız için çok teşekkür ederim. Sevgiler, saygılar 🌸