Kısa süre öncesinde İstanbul’da meydana gelen deprem, hepimizi derinden sarstı. Büyük bir can ve mal kaybı yaşanmasa da depremin meydana getirdiği olumsuz etki, İstanbul halkını etkisi altına aldı. Bu tür doğal afetler, yalnızca binalarda değil insan ruhunda da yaralayıcı etkilere sebep olur. Deprem süreci, insan psikolojisinde uzun süreli yıkıcı izler bırakır. Doğal afetlerin, fiziksel görünümleri ön planda olsa da psikolojik etkileri de bir o kadar ön planda tutulmalıdır.
Depremzedelerin, deprem anında yoğun olarak hissettiği korku, stres, endişe ve kaygı gibi duygular depreme şahitlik etmiş bireylerin çoğunda, travmatik tepkiler görülme olasılığını arttırır. Hissedilen korku, panik, çaresizlik, suçluluk, öfke, ağlama nöbetleri, donakalma ya da sürekli tetikte olma hali gibi tepkiler, depremzedelerin günlük yaşamlarına devam ederken, uyuyamamasına, sürekli bir tehlikeye karşı tetikte olma durumuna, yüksek sese irkilmek gibi travmatik tepkiler geliştirmesine olanak sağlar. Doğal afetlerin ortaya çıkardığı yıkıcı etkilere karşı, zihnin ve bedenin verdiği travmatik tepkiler oldukça doğaldır ve bastırılmamalıdır. Bir ay ve birkaç hafta boyunca depremzedelerde bu tepkiler görülmeye devam edebilir. Bir aydan uzun süren ve günlük yaşantıyı olumsuz yönde etkilemeye başlayan tepkisel süreçte, depremzedenin bir uzmandan destek alması oldukça önemlidir.
Deprem sonrasında sıklıkla karşılaşılan psikolojik belirtiler şunlardır,
- Uykusuzluk ya da kâbus görme
- Yalnız kalamama, sürekli tedirginlik hali
- Odaklanmada güçlük yaşama, kararsızlık
- Aşırı sinirlilik ya da içe kapanma
Yaşanılan bu psikolojik belirtilerden en az hasarla kurtulabilmek için şu önlemler alınmalıdır;
Hissedilen Olumsuz Duyguları Baskılamaya Çalışmadan Rahatça ifade Etmek
Depremzedelerin hissettikleri duyguların üstünü örtmeye çalışıp günlük yaşantılarına devam etmeye çalışmaları, yıkıcı bir mental süreci de beraberinde getirir. Güçlü görünmek zorundayım baskısı olmadan, depremzedeler hissettikleri olumsuz duyguları dışa vurmalıdır. Bu dışavurum, bireylerin büyük ölçüde bir rahatlama ve farkındalık yaşamasını sağlar. Depremzedeler yaşadığı olumsuz duyguları, çevresinde güvenilir bulduğu kişiler veya bir ruh sağlığı uzmanı ile paylaşabilir.
Rutinlere Geri Dönmeye Çalışmak
Yaşanılan doğal afetin yıkıcı etkisinden kurtulup günlük yaşantıya devam edebilmek oldukça güç olsa da günlük yaşama devam etmek beyine, ben hala güvendeyim sinyalini vermenin en iyi yoludur. Günlük rutinler yerine getirilmediğinde, beyin kendisini tehdit altında hissedebilir. Günlük rutinlerin bireyler tarafından bilinçli bir şekilde sekteye uğratılması, depremzedelerin depremin yıkıcı etkisinden kurtulabilmesine engel olur. Günlük rutinlere örnek olarak, sabah gidilecek bir iş olmasa bile erken saatte uyanmak, yemek yeme düzenini bozmamak, evden biraz olsun uzaklaşıp kısa yürüyüşler yapmak, gibi rutinler örnek gösterilebilir.
Bilgi Kirliliğinden Uzak Durmak
Deprem süreci boyunca, sosyal medyada platformlarında, depremin yıkıcı etkilerini gözler önüne seren paylaşımlarla karşılaşılır. Bu tarzdaki olumsuz paylaşımlara maruz kalan bireylerin yaşadıkları travmanın etkisinde artış gözlemlenebilir ve bireyler günlük yaşamlarına adapte olmakta zorluk yaşarlar. Güvenilir kaynaklardan bilgi almak ve depremin olumsuz etkisi azalana kadar, bir süre sosyal medya detoksu yapmak, ruh sağlığını büyük ölçüde korur.
Toplumsal Dayanışmanın Gücü
Ben yalnız değilim hissi travmanın oluşturduğu içsel boşluğun dolmasına yardımcı olur. Deprem anında ve sonraki süreçte depremzedelerin birbirlerinden destek almaları, bireylerin yaşadıkları doğal afeti içselleştirmesine engel olur. Bireysel travmaların iyileşmesinin en temel sebeplerinden biri topluluk duygusudur. Depremzedelerin birlikte hareket etmesi, ortak acıları paylaşması, birbirlerine maddi ve manevi anlamda destek olmaları, deprem sürecinin en az yıkıcı şekilde atlatıla bilinmesi için oldukça önemlidir. Toplumsal destek süreci, depremzedelerin kendilerini psikolojik olarak yeniden güçlü hissetmesine olanak tanır. Çoğu zaman depremzedelerin, sadece birbirlerini dinlemesi bile büyük ölçüde iyileştirici olabilir.
Depremin, izlerini silmek her insan için farklılık gösterir. Her insanın doğal afetlere karşı vermiş olduğu psikolojik dayanıklılık seviyesi ve tepkileri farklıdır. Kimi birey hızlıca günlük yaşantısına devam edebilirken, kimi birey için deprem, travmatik bir olay haline dönüşebilir. Bu durumda önemli olan, depremzedelerin kendilerini yalnız hissetmemeleri ve yaşadıkları olumsuz duygularla tek başlarına mücadele etmek zorunda olmadıklarını fark edebilmeleridir.
Deprem sonrası iyileşme süreci yolculuğunda, hep birlikte dayanışmayla, iyileşebiliriz.