6 Şubat Kahramanmaraş depreminden sonra hiç kuşkusuz hepimizin hayatında değişiklikler oldu. Depremzede vatandaşlarımız hepimizin gündemi, önceliği haline geldi. Gardıroplarımızın, ayakkabılıklarımızın, buzdolaplarımızın ne kadar dolu olduğunun idrakine vardık, aldığımız bir şeyi hemen onlara gönderme derdine düştük ya da bilhassa onlar için aldık. Dualarımızda onlara da yer verir olduk.
Yoğun çalışma hayatımdan ve eğitimini aldığım birkaç programın derslerini çalıştığımdan dolayı bünyesinde bulunduğum siyasi partinin ve vakıfın yardım etkinliklerine pek katılamıyordum, bu da beni çok üzüyordu. Bir depremzede ile konuşmak da nasip olmamıştı. Her şeyin bir zamanı olduğu gibi bunun da bir zamanı vardı elbet.
Bir gün arkadaşla işe gitmek üzere yola çıktık. Otobüsten indiğimiz yerde de birkaç köpek vardı ve etrafta dolanıyorlardı. Çevredeki insanlar koktuğumuzu anlamışlardı, “Bir şey yapmazlar” telkinleriyle bizi sakinleştirmeye çalışsalar da tedirginliğimiz geçmiyordu. Okulumuz 100 metre kadar uzakta olsa da gidemiyor, öylece durup yardım bekliyorduk. Tam o esnada önümüzden arabayla bir kadın geçiyordu, içinde de iki tane kız çocuğu vardı.
Biz hemen el ettik ve kadın da hemen durdu ve “sizi dinliyorum” der gibi yüzümüze tebessüm ederek baktı. “Merhaba, 100 metre ilerideki okula gideceğiz ama köpeklerden gidemiyoruz. Bizi bırakabilir misiniz?” dedik, “Tabii ki ne demek, buyurun lütfen” dedi. Teşekkür ederek arkadaşla arka koltuğa geçtik. Çok tatlı, nur yüzlü bir hanımefendiydi ve kendisi gibi de çok tatlı iki kızı vardı. Bu kısacık yolda hemen de tanışmıştık. Kendileri Malatya’dan Mudanya’ya yeni gelmişler, depremzedelermiş.
Kendilerine duacı olduk, teşekkür ettik, onlar da aynı şekilde bize dua ettiler. Okulun önüne geldik ve vedalaşarak aşağı indik. Bir süre arkalarından bakıp kaldım.
O bayanın ve kızların bambaşka, ulvi bir havaları vardı ve bu beni çok etkilemişti. Aynı zamanda arkadaş ta bundan etkilenmişti. Sabahın erken saatlerinde sanki bir kurtarıcı gibi gelmişler ve gitmişlerdi…
Cuma günü sınıfıma, adını ilk kez duyduğum, kendisini de ilk kez gördüğüm bir öğrenci geldi. Güler yüzlü, güzel bir kız çocuğuydu fakat gözlerinde garip bir hüzün vardı. Adıyaman’dan deprem nedeniyle Bursa’ya yeni gelmişler ailecek. Uzun uzun konuştuk, sohbet ettik. 12 yaşındaydı ama yaşadıkları durum belli ki onu olgunlaştırmıştı. Yüzünde, gözlerinde şokun etkisi hala vardı. Bazen duygusuzca, donuk ifadelerle konuşuyordu. Deprem günü yaşadıklarını kendi ağzından anlatayım:
“Deprem anında ablam, kardeşimle benim üzerime kapandı. Babam da o anda daha odamızdaydı. Annem bile babamın ne zaman gittiğini anlamamış. Ailecek tam balkondan atlayacaktık ki o anda sarsıntı bitti. Kendimizi hemen dışarı attık. Apartmanımız yıkılmamıştı ama etrafta çok yıkılan apartman vardı ve birçok kişi de göçük altında kalmıştı. Akrabalarımızdan, tanıdıklarımızdan kurtarılanlar, vefat edenler oldu. Birkaç gün AFAD çadırında kaldık ve sonra Bursa’da yaşayan amcamların yanına taşınmaya karar verdik.”
Anlatırken uzaklara dalıyor, zaman zaman iç geçiriyor ve ağlamamak için de gülümsemeyi tercih ediyordu. Belki de böyle davranmak ona güç veriyordu. Evini, arkadaşlarını, memleketini acı bir şekilde bırakıp hiç bilmediği, tanımadığı bir memlekete ve insanların içine gelmek ve hayata kaldığı yerden devam etmek kolay mıydı!
Büyüdüğünde ne olmak istediğini sorduğumda, öncelikli olarak AFAD görevlisi olmak istediğini söyledi. Gönüllülerin onlara yardım etmeleri belli ki onu çok etkilemişti ve o da aynı şekilde insanlara yardımcı olmak istiyordu. Onu dinledikten sonra ben de 1999 Marmara Depreminde yaşadıklarımızdan bahsettim. Deprem ülkesi olduğumuz için her an başımıza gelebileceğini söyledim.
Küçük Eda’nın dersten çok konuşmaya ihtiyacı vardı. Biraz ders çalışıp biraz muhabbet ettik, 40 dakika ne ara geçmiş anlayamadık. Haftaya görüşmek üzere vedalaştık.
Bu konuştuğum iki depremzede beni üzmüştü ama aynı zamanda çok da mutlu olmuştum. Belki bir nebze de olsa yüreklere dokunmuştum, belki hayır dua almıştım. Rabbim onlara da, devletimize de bizlere de kolaylıklar versin her zaman yanlarında olabilmeyi nasip etsin inşallah…