Bu aralar depremlere dayanıksız bir şehir gibiyim.
Tam yüreğimin ortasından geçiyor fay hatları,
En ufak bir sarsıntıda enkaz oluyorum.
Ve masumlar kalıyor yüreğimin enkazında.
Kimisi ölü, kimisi yaralı, kimisi de yaşayan ölü.
Tam bitti diyorum depremlerim,
Artçılar yerle bir ediyor kalan yanımı.
Dışarısı bir soğuk, bir fırtına, bir de kar.
Kalan tüm sakinlerim üşüyor,
Bazen de üşümekten ölüyor.
Bu aralar depremlere dayanıksız bir şehir gibiyim.
Yüreğimin malzemesinden çalmış müteahhitler,
En ufak sarsıntıda yıkılıp enkaz oluyor.
Bu enkazda nice masum ve mazlumlar.
İçim termal sular gibi kan ağlar.
Annesiz kaldı çocuklar,
Çocuksuz kaldı anne ve babalar.
Bir de bastırdı mı artçılar?
Yerle bir oluyor içimdeki inşaatlar.
Sakinlerim ölüyor.
Nerede nerede bu müteahhit ustalar(!)?
Elbet hesap verir bir yere kaçamazlar.
O kadar öldü ki sakinlerim.
Ancak yetiyor toplu mezarlar.
Günler geçtikçe cesetlerden yükseliyor kokular.
Bir tehlike ki; başlar mı salgınlar?
Bu aralar depremlere yenilmiş bir şehir gibiyim.
Yüreğimden geçiyor fay hatlar.
Sarsıldıkça birikiyor bende enkazlar.
Sakinlerim per-û perişan,
Kolay geçmez maddi ve manevi yaralar.
O kadar sarsıldım ki;
Dağlarımda bile kilometrelerce yarıklar.
Zeytinliklerimi bile yuttu koca tarlalar.
Sakinlerim bana küsmüş gibi,
Olur mu yine zeytinden barışlar?
Kimsesiz kaldı nice masumlar.
Aç sussuz kaldı hayvanlar.
Yeter mi acep bu insanî yardımlar.
Sakinlerim enkaz altında ve aşırı mağdurlar.
Bu aralar depremlere yenilmiş bir şehir gibiyim;
Yüreğimden geçiyor fay hatlar.
Sarsıldıkça yıkılıyorum.
Betonların arasından yükseliyor naralar.
Kulaklarımda tarih yazacak çığlıklar
Duyulmaz mı bu feryat-û figanlar?
İnsanlığındaki malzeme mı eksik ki?
Malzemeden çalıp sakinlerimi öldürdü.
Bu müteahhit ustalar.
Durmadan şehrime zarar üstüne zarar.
Bunlar insanlıklarını sattılar.
Mesleklerini karaladılar,
Bir de üstüne kaçtılar.