Depresyon ve Bilişsel Davranışçı Terapi

Erdoğan Buhurci 535 Görüntüleme Yorum ekle
4 Dak. Okuma

Depresyon

Depresyon, bireyin kendisini sürekli bir şekilde, üzgün, kederli ve mutsuz hissettiği, bulunduğu pozisyona karşı kararsızlık, çaresizlik ve ümitsizlik içinde olduğu ve bunların yanında kendisini yetersiz, suçlu ve değersiz olarak algıladığı bir duygudurum bozukluğudur. Bu tip olumsuz duygu ve düşünce yapılarını da genelde iştahta değişme, uyku bozuklukları, odaklanma veya karar alma güçlüğü gibi kişinin yaşam kalitesini derinden etkileyen belirtiler izlemektedir. Bu belirtilerin de önüne geçilmez ise depresyonun ilerleyen safhalarında özkıyım ve intihar düşünceleri, hatta faaliyetleri gözlemlenebilmektedir.

Günümüzde bütün ruh sağlığı dünyasının ortakça kabul ettiği DSM-5 (The Diagnostic and Statistical Manual of Mental Disorders) Tanı Kitabında depresyon, duygudurum bozuklukları başlığı altında tanımlanmıştır. Genelde halk arasında depresyon olarak dile getirilen bozukluk, bu başlıkta majör depresif bozukluğa karşılık gelmektedir. Depresif bozukluklar bozukluğun şiddeti, süresi vb. kriterlerin farklılığına göre Süreğen Depresif Bozukluk(distimi), Adet Öncesi Disforik Bozukluk ve Yıkıcı Duygudurum Düzensizlik Bozukluğu olmak üzere birbirinden ayırt edilmiştir.

Bilişsel Davranışçı Terapi ve Depresyon

Aaron T. Beck’ in kurduğuBilişsel Davranışçı Terapi günümüzde gerek işlevselliği gerekse bilimselliğinden ötürü kullanımı en çok tercih edilen psikoterapi ekolüdür. Bu ekol bireyin, bilişsel yapısına yani düşüncelerine, inançlarına ve söz konusu bilişler doğrultusunda hayata geçirdiği davranışlara odaklanmaktadır. Kişiye yaşamı süresince zihninde gelişen olumsuz koşullanmalar ve bunun sonucunda oluşan inanç sistemini fark ettirerek bunun duygu ve davranışlara yansımasını göstermeyi hedefler. Ayrıca diğer birçok psikoterapi ekolünden farklı olarak terapi süreci boyunca danışana çeşitli baş etme yolları öğretilir. Böylece kişinin işlevsiz düşünce ve davranış örüntülerinin önüne geçmek amaçlanır.

Terapi odasında işlevsiz ve iyi gelmeyen düşünceler ile gerçekçi düşüncelerin değişimlenmesi temel amaçtır. Bilişsel Davranışçı ekol, tam bu noktada eğer düşünce düzeyindeki bu değişimleme sağlanabilirse bireyin duygularının da aynı minvalde düzeleceğini anlatmak istemektedir. Depresyondaki özellikle kararsızlık, ümitsizlik, çaresizlik duygularını ve kendini yetersiz, suçlu ve değersiz hissetme şikâyetlerini göz önünde bulundurduğumuzda Bilişsel Davranışçı Terapiyi bu bozukluğun tedavisinde kullanmanın ne kadar makul olacağını fark edebilmekteyiz.

Bilişsel Davranışçı Terapi’nin Etkililiği

Bilişsel Davranışçı Terapi bilimselliğe ve kanıta dayalı bulguların uygulamaya aktarılmasına büyük önem vermektedir. Bu yazımızın son başlığında da bilimsel araştırmalar doğrultusunda BDT’nin kanser hastalarının depresyon ve anksiyete düzeylerine işe yararlılığının test edildiği çalışmaların derlemesinden oluşan bir bilimsel makaleden örnekler vermek istiyoruz (SOYLU, C. Bilişsel Davranışçı Terapi Tekniklerinin Kanser Hastalarında Depresyon ve Anksiyete Üzerindeki Etkinliği).

Bu yazıda işlediğimiz depresyon konusunun en yakın alakadarları hiç şüphesiz ölüm gerçeğiyle yüz yüze gelen kanser hastalarıdır. Bu derleme çalışmasında BDT’nin kanser hastaları üzerinde uygulanması sonucunda kişilerin depresyon ve anksiyete düzeylerindeki iyileşmelere net bilimsel kanıtlar gözlemlemekteyiz. Şimdi çalışmadaki bazı verilere göz atalım.

Kanser hastalarında depresyon oranlarının %8 ile %24 arasında değiştiği gözlemlenmiştir. Bu kişilerdeki majör depresyonun ve depresif belirtilerin ise %10 ile %25 arasında değiştiği belirtilmiştir. Yeni tanı alan meme kanseri hastalarının majör depresyon tanısının %11 olduğu, ileri evre kanser hastalarında ise %5 ile %26 arasında değiştiği belirtilmiştir.

Edelman ve arkadaşlarının 1999’da yaptığı çalışmada ileri evre meme kanseri hastası 62 kadına 8 hafta boyunca Bilişsel Davranışçı Terapi ile grup terapisi uygulanmış ve tedavi sonrası BDT tedavisi alan hastalarının depresyon düzeylerinde azalma gözlemlenmiştir.

Evans ve Connis’in 1995’te yaptıkları bir çalışmada 72 depresif kanser hastası BDT, sosyal destek grubu ve tedavi almayan olmak üzere üç gruba seçkisiz olarak atanmıştır. Uygulama sonunda BDT ve sosyal destek grubundaki katılımcılarda depresif semptomlarının azaldığı belgelenmiştir.

Son olarak ülkemizde yapılan bir araştırmanın bulgularına göz atalım istiyorum. Yavuzşen ve arkadaşları 2012’de meme kanseri hastalarının üzerinde, tedavi ekibi tarafından stres yönetimi, problem çözme, bilişsel yeniden yapılandırma vb. tekniklerle yürüttüğü çalışmada grup terapisi şeklindeki uygulamanın sonucunda anksiyete ve depresyonda anlamlı ölçüde pozitif anlamda iyileşme meydana geldiği gözlemlenmiştir.


Kaynak:

(SOYLU, C. Bilişsel Davranışçı Terapi Tekniklerinin Kanser Hastalarında Depresyon ve Anksiyete Üzerindeki Etkinliği)
https://www.jcbpr.org/fulltext/77-1402424616.pdf

Bu İçeriği Paylaş
Bağlantılar:
Psikolog
Yorum yap

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Exit mobile version