Bir gün Kadri komşusuna der ki:
“ Buralarda hayat yok bize, çalışmaya gidelim gurbet ele,
Birkaç kuruş toplayıp döneriz memlekete …”
Sabah oldu nihayet, helalleşip aileleriyle,
Yola çıktılar…
Dere tepe aştılar,
Sonunda şehre vardılar,
İş aramaya koyuldular.
En sonunda bir iş buldular.
Kadri itiraz etti bu işe,
Bu paraya çalışmam, diye,
Ali ise razı oldu…
Kadri başka bir iş aramaya koyuldu…
Sonunda bir iş buldu.
Her ikisi de ayrı ayı işlerde başladılar çalışmaya…
Kadri ailesini düşünmeden; ağustos böceği gibi eğlenip,
Gününü gün etti.
Kazandığı paraların hepsini yedi.
Ali’nin ise tek isteği vardı;
Birkaç kuruş toplayıp ailesine dönmekti.
Çok çalıştı, çile çekti.
Yemedi içmedi, yoksul ailesi için para biriktirdi.
Aradan bir yıl geçti.
Ali epey para biriktirmişti, Kadri ise parasını çar çur etti.
Kadri arkadaşına dedi ki:
“Kalmadı bende hiç para, ne olur biraz borç ver bana,
Seninle beraber döneyim kasabaya .”
Ali kırmaz Kadri’yi verir ona borç para.
Ali ile Kadri koyulurlar kasaba yoluna..
Yağıyordu yağmur bardaktan boşalırcasına,
Yolda giderken sığındılar bir mağaraya.
Ali dedi ki:
Bu gün burada konaklayalım,
Yarın devam ederiz yolumuza.
“Tamam,”dedi Kadri.
Karşı karşıya oturdular,
Kadri, sinsice baktı Ali’ye.
Sonra ona dedi ki;
“Çuvaldaki paraları vereceksin bana,
Vermezsen canını alacam.”
Ali dedi ki Kadir’e:
“Birazcık insaf et! Yemedim, içmedim bu paraları biriktirdim…
Benden nasıl almak istersin?!”
Kadri ondan biraz daha iriceydi, ona şunu söyledi:
“Artık yeter, şimdi ben seni öldürürsem,
Paraları alırsam ellerinden,
Beni kim görecek, kim bilecek!”
Konuşurken Kadri, yağıyordu yağmur,
Çakıyordu şimşek.
Ali ise cevap verdi Kadri’ye:
“Beni öldürürsen, bir gün;
Bu yağmur, bu şimşek,
Seni ele verecek…”
Kadri, bıçağı Ali’nin bağrına sapladı,
Irmak misali kızıl kanlar aktı…
Sonra mağarayı taşlarla kapattı.
Hemen paraları alıp uzaklaştı oradan.
Evine geldikten birkaç gün sonra:
Ali’nin karısı geldi Kadri’nin yanına :
“Beraber gitmiştiniz kocamla,
Beraber dönecektiniz hani ya?dedi.
Kadri:
“Evet beraber gitmiştik ama o başka yere gitti çalışmaya,
görmedim onu bir daha.”
Yıllar sonra…
Yağmurlu bir günde, otururken Kadri karısıyla,
Öldürdüğü Ali geldi aklına, attı sinsice bir kahkaha …
Bunu üzerine karısı sordu ona:
“Kadri, kendi kendine ne gülüyorsun delirdin mi?”
Olur ya kimi zaman,
İnsan farkına varmadan, başkalarına sırını açıklar…
Dedi ki karısına:
“Bir zamanlar komşumla gitmiştik ya gurbette çalışmaya..
paralara konmak için Ali’yi öldürdüm.
Ölmeden önce, demişti ki bana:
“Bir gün gelecek bu yağmur, bu şimşek seni ele verecek…
Ha, ha, konuşabilir mi yağmur ve şimşek?
Aman hanım sakın ha, söyleme kimselere!”
Diken ekenin gül biçtiği görülmüş mü?..
Eden bulur,
Bir gün geldi,
Karısıyla tartıştı kadri, öfkeli bir halde karısına:
“ Seni öldüreceğim!”dedi.
Ondan korkan karısı hemen dışarıya fırladı ve bağırmaya başladı:
“Aman yetişin komşular, Ali’yi öldürmüş kocam, beni de öldürecek!”
Bunları duyan komşular,
Kadri’nin kolundan tutup, adalete teslim ettiler,
Sonra onu idam ettiler.
İşte böyle…
Kimsenin ahı kalmaz yerde,
Yağmur yağdı, çaktı şimşek,
İstemeyerek de olsa Kadri, kendi kendini ele verdi…