Psikolojide “Halo Etkisi” diye bir şey var… Dışı güzel olanın içinin de güzel olacağı varsayılır! Dışı villa ama içi gecekondu olan ne çok insan tanıdım… Janjanlı ambalajların içinden ne tarihi geçmiş ama acısı hâlâ taze olan çıktı.
Hazmedemeyiş, kabullenemeyiş ve üstesinden gelinememiş duygu seline kürek sallayış bunun adı, ya da yüzme bilmeyip bodoslama dalma, intihar edercesine… Siz ne isim koyarsanız koyun bunun adına. Belki bundan, hep dış süslenir de unutulur iç. Hep sanırız ki dışımızı süsledikçe güzelleşecek içimiz de. Harabe eve boya sürmek gibiydi, yıkılacağını bile bile… Belki de çatlaklara boya vururken altında kalacaktık üzerimize yıkılanların!
İçimiz yarım, içimiz küf kokusu, içimiz bir yanardağ sonrası küllük, içimiz afet sonrası yıkık dökük… Dışına aldanıp içi güllük gülistanlık sanılanlar, gül kokusu bekler, ister ki açsın gönül bahçesi renk renk! Bilmez ki kalmadı kurşuniden başka renk.
Aldatmasın sizi içi kan ağlarken dışına gülücük saçanlar. Hep ağlayanın yanına koşulur da ya ağlayamayan? Boğulana can simidi atılır da ya boğulduğunun farkına varılmayan? Elinden tuttuklarımız bir yana, ya yüreğinden tut(a)madıklarımız? Ah edene acınır da, güçlü durma pahasına içindeki tufanla boğuşan hep görmezden gelinir. Karda tatlı uykuya dalarak ölüme gitmek gibidir bazı acıların üstüne uyumak!
İçimizi gören sensin Allah’ım, sen tut yüreğimizden, zira elini tuttuklarımız hep yara, hep gözyaşı…