Ne kadar yorgun olursan ol, odağını kaybetmiş olursan ol, yapman gereken işi yapmaya disiplin diyoruz. Bir örnek vereyim: Kışın sabah 6’da kalktın ve spor yapıyorsun. Ne kadar yorgun olduğunun bir önemi yok; o gün o sporu yapacaksın, işte bu bir insanın kendine verebileceği en büyük hediye. Bunu yapamıyorsan, zaten sen yoksun.
Şahsen, disiplinli insanlara çok saygı duyuyorum. Kim olursa olsun… Bugün dünya üzerinde disiplin denilince öne çıkan bir millet var. Kim o millet? Almanlar. Alman milleti, içlerinde saklı o disiplinle iki dünya savaşını kaybetmelerine rağmen bugün hâlâ dünyanın en güçlü ülkelerinden biri. Bunu onlara sağlayan, disiplin.
Bugün hangi alanda olursa olsun, çok büyük bir disiplinle o işi yaparsan mutlaka başarılı olursun. Bir müzik aleti çalmak, bir spor yapmak, yabancı dil öğrenmek veya başka bir yeteneğini geliştirmek…
Sabah 9, akşam 5 çalışan bir kişinin asıl işi mesai bitince başlar. Çünkü sen o zamana kadar başkaları için çalışıyordun; o saatten sonra kendin için çalışacaksın.
Asıl başarı geri planda yaptıklarında, insanların seni izlemediği zaman sen neler yapıyorsun? Bugün İngilizce kursuna gittin. 2 saat İngilizce dersi gördün. Eve geldin. Ertesi güne kadar 20 saatin var, o kalan zamanda sen ne yapacaksın İngilizce öğrenmek adına, asıl o önemli. Gerçek anlamda ilerleme kameralar önünde değil, kendi içinde ve sessiz bir şekilde olur.
Bunu söylerken güzel ama uygularken yapılamıyor. Niye yapılamıyor? Yorgun olabiliyoruz. İş ya da ilişkinle ilgili aklına taktığın bir şey olabiliyor. Mekân olarak yanlış yerde bulunuyorsundur. Hava çok soğuktur ya da çok sıcaktır; etrafında odaklanmanı engelleyecek kişiler vardır. Bir gece kulübünde takılırken disiplini sağlayamazsın. Zaten gece hayatın varsa, disiplinde olmaz. Birçok yetenekli futbolcu, gece hayatı yüzünden erken yaşta alt liglere düşmüştür. Niye herkes Ronaldo olamıyor? Bir düşünün… Adam ne kadar disiplinli ve sağlıklı yaşıyor.
Şöyle bir sahne düşünün: Karnın aç, öğün atlamışsın, yorgunsun fakat buna rağmen yapman gerekeni yapıyorsun. Spor yapman gerekiyor ve sen onu yapıyorsun, işte bu disiplindir. Ya da bağlama çalışıyorsun, parmakların acımaya başladı ama azimle devam ediyorsun.
Bu disiplin olayını çok geç öğrendim ama öğrendikten sonra da hayatımdaki vazgeçilmezlerden oldu.
Yatırım yapmak, zengin olmak da böyle. Sen hangi kişisel keyiflerinden vazgeçip o parayı yatırım için ayırabiliyorsun? Belki o gün arkadaşlarınla dışarı çıkamayacaksın, belki akşam sadece ekmek yiyeceksin ya da yarı aç uyuyacaksın; ama o yatırım disiplini sana ileride ne kazandıracak? Gereksiz harcamalarından ne kadar fazla kendini kurtarabiliyorsun?
Disiplin, iş bittikten sonra başlar. “Ya, bugün de dinleneyim,” o zaman o her gün dinleneyime dönüşür. Bir olaya başlamak önemli ama disiplin, onu düzenli devam ettirebilmektir. Hatta düzenli yemek yemek bile bir disiplindir. Disiplin olmazsa, her aklına geldiği zaman yemek yersin. Örneğin diyet yapıyorsun, boş bulundun bir tane çikolata yedin. Olabilir, moralini bozma; ertesi gün kaldığın yerden devam et.
Zaman kontrolü çok önemli. “Zamanımız yok” diye bir olaya ben inanmıyorum. Sen 24 saat boyunca ne yapıyorsun? Eline bir kâğıt kalem al yaz; gece 2’ye, 3’e kadar uyanık kalıp ertesi gün saat 11’de kalkıyorsan sende zaman sorunu var.
Erken uyumak önemli. Gecenin karanlığından faydalanman lazım. Kendinize basit bir zaman çizelgesi yapabilirsiniz; o programa çok uyman gerekmiyor. “Saat 3’te bilmem ne yapacağım” ama yapamayabilirsin; yani kendinizi robot hâline getirmeyin.
Zaman çizelgesinin iki yönü vardır: Kısa vadeli program ve uzun vadeli program. Kısa vadede “Ben bugün saat 2’de yüzmeye gideceğim.” Uzun vadede “Ben 1 sene sonra şu yabancı dili öğrenmiş olacağım,” ya da “5 sene sonra şunu yapacağım.”
Bugün saat 4’te spora gitmen gerekiyor. Arkadaşın geldi: “Gel abi kafeye gidelim.” Orada “Hayır, benim bugün spor yapmam gerekiyor.” Bunu diyebilmen lazım.