Türklerin İslamiyet’i kabul etmelerinden sonra Anadolu’da 13-19. yüzyıllar arasında oluşturdukları bir edebiyattır. Kendine has ve halktan kopuk bir sanat anlayışına sahip olan divan edebiyatı, “Klasik Edebiyat, Saray Edebiyatı ve Yüksek Zümre Edebiyatı” gibi çeşitli isimlerle de anılmıştır. Şairlerin şiirlerini bir araya getirip topladıkları kitaplara “divan” adının verilmesi geleneğe dayanır. Bu edebiyat geleneğinin ilk temsilcisi Hoca Dehhani’dir. Temsilcilere örnek ise Şeyhi, Süleyman Çelebi, Bağdatlı Ruhi, Fuzuli, Baki, Nefi, Nabi, Nedim, Şeyh Galip…
Güncel Türkçe Sözlük’te mazmun;
1.Anlam.
2.Divan Edebiyatı’nda bazı kavramları dolaylı anlatmak için kullanılan nükteli ve sanatlı söz.
Divan Edebiyatı’nda divan şairi tarafından sıkça kullanılan bir kavramdır.
Çeşitli mazmunlar mevcuttur. Çoğu şairin zihninde oluşturduğu sevgili içindir. O sevgili, var ya da yoktur. Ve ya manevi ya da fiziksel bir varlıktır. Fakat divan şiirindeki mazmunların çok büyük bir bölümü güzelin (sevgilinin) uzuvlarıyla ilgilidir. Birkaç örnek verecek olursak;
- AĞIZ (dehân/dehen) ve DUDAK (leb)
Küçük, tatlı, taze ve kırmızı olmalıdır. Âşığın canına can katacak güce ve kudrete sahiptir. - SAÇ (zülf, kâkül, perçem)
Güzel kokulu, uzun ve siyahtır. Büyüleyici güzelliğine karşın pek acımasız, anlayışsız ve merhametsizdir. - YÜZ (rû, sîmâ, sûret, cemâl) ve YANAK (ruh, arız)
Parlak, diri, duru, hassas ve yumuşaktır. Güzellik, yüzdedir. Göz, kirpik, kaş, saç, ağız, dudak, ben, ayva tüyleri yüzde bulunur. Böylece yüzün değerine değer katılır. - GÖZ (çeşm, dîde) ve BAKIŞ (gamze, nigâh/nigeh)
Etkileyici, büyük ve siyahtır. Aldatıcı, acımasız ve baygın, büyüleyicidir. - BOY (kadd, kâmet, endâm)
Uzun, düzgün ve salınır olmalıdır. Servi, sevgilinin boyunu temsil eder.
SEVGİLİNİN DUDAĞINA VERİLEN MANALAR:
Beyitleri okurken bu manaların hem tasavvufi hem de beşeri manalara geleceğini göreceksiniz. Divan Edebiyatı’nın derinliklerine inildikçe bu konuda ince zevkler edineceğinize eminim. “Şu ne demek”, “bunun da manasını araştırayım” derken estetiğinin ne demek olduğunu atalarımız sayesinde görmüş oluruz.
Sevgilinin kırmızı lal renkli dudağı ile şarap kadehi arasında ilişki kurulur. Şarap kadehi ile şarap anlatılır. Sevgilinin dudakları şarap kadar kırmızıdır. Şarap insanları sarhoş ediyorsa aşığı da sevgilisinin kırmızı dudaklarında oluşan gülümsemesi kendisinden geçirir. Şunu da unutmamak gerekir aşığın sarhoş olmak için şarap kadehine ihtiyacı yoktur. Zaten aşkından sarhoştur.
Sevgilinin dudağının âşıklara can verdiği için dudak ve âb-ı hayât yan yana gelir. Âşık öyle susamıştır ki aldığı öpücük sayesinde berrak, tatlı bir su içmiş gibi olur adeta canlanır, ömrüne ömür katar. Aşığın bu canlı halini görenler onun ölümsüzlük suyu olan âb-ı hayât içtiğini zannederler.
Tasavvufi açıdan şu açıdan bakabiliriz: Kevser Suresi, Kur’an-ı Kerim’in ayetleri, Hz. İsa’nın nefesiyle ölüleri diriltmesi mucizesi vb. benzetmeler kullanılmaktadır. Yok, kadar küçük olan dudak, ölümdür. Ona kavuşunca tasavvufta fenafillah (ölmeden önce ölmek) makamını ulaşılır. Böylece âşık, ölmeyi diler. Çünkü o, dudak sebebiyle yeniden hayata kavuşacaktır.
Dudak, mim harfine benzetilir. Açılamamış gül tanesi olan gonca, mim harfinin yazılışı gibidir. Sevgilinin dudağı, her zaman açılmaz. Onu yakalamak için yıllarca beklenir.
Mim harfi ile gül, tasavvufta Hz. Muhammed (s.a.v.) temsil eder. Zaten en sevgili o’dur.
SEVGİLİ
Lebinin kıyısından bakıp geçtim şeb-i âleme
Bülbüller öttü, subh-ı saba vurdu suz-ı dilime
Dönüp bir bakmadın ardında bıraktığın izlerine
Zencire vurdu zülfün, oldu çeşmime kepenk
Yıktın geçtin, ettin perişan ey cengâver-i peri
Kapında oldu asuman-ı tarumar, kaldım bi-mecal
(Özgündür)