Domuzlar Yukarı Bakamazlar

Ömer Özen 161 Görüntüleme Yorum ekle
9 Dak. Okuma

…bahar ha geldi geliyor
ama bu gece de ıska
gözler öylesine komşu ışıklarda… 

VEGA

İnsan konuşurken değil susarken öğrenir. Bu Sedef’in en sevdiği sözlerden biriydi. Tabii komşusu Ferhunde zaten konuşmasına izin vermediği için konuşamıyordu belki ve de Ferhunde’nin konuştuklarından artık ne öğrenebilir ve öğrendikleri ne işe yarardı ama onlar ayrı konuydu; yine de insan konuşurken değil susarken öğrenirdi.

Sedeflerin sitedeki yeni evlerine taşınalı çok olmamıştı aslında. Bir akşamüstü çocuğuna göz kulak olurken bir yerde gruplaşan komşularından ayrı olarak tek başına dikilen ve arada cep telefonuyla oynayan Ferhunde’ye yaklaşmak daha kolayına gelmişti. Sessiz ve belki de biraz soğuk gibi duran Ferhunde merhabalaşmalarının ardından ona gösterilen sıcaklığa cevap vermiş ve kısa sürede ilişkilerini evde beraber kahve içme mertebesine kadar yükseltmişlerdi.

Yalnız samimiyetleri arttıkça Ferhunde’nin içinden susmak bilmeyen bir kadın çıkmıştı. Sedef ise zaten çok da girişken bir kadın değilken birkaç deneme sonrası iyice konuşmaktan vazgeçmiş, onun söylediklerine odaklanmaya başlamıştı. Tabii ki ikisi de erkek çocuk annesi olduklarından uzun süre çocuğu hakkında konuşmuştu. Hatta çocuğunu o kadar abartmıştı ki bir ara üçüncü veya dördüncü kez su getirmeye kalkan Sedef içeride kendi oğluyla beraber oturan çocuğa bakmak gereği hissetmişti. Yani o kadar da muhteşem bir çocuk gibi görünmemişti. Hatta kendi çocuğunun bilgisayar başında anlattıklarını sessizce dinliyor gibiydi. Sonrasında ise çocuğunun okulunu ve öğretmenlerini kötülemeye başlamıştı. Yakaladığı küçük bir fırsatta okulun adını öğrenen Sedef ise aslında çocuklarını göndermeyi hayal ettikleri ama maddi olarak karşılayamayacakları için görüşmeye bile gitmedikleri okulun adını duymuştu. Aslında bir yandan kedi uzanamadığı ciğere mundar der mantığıyla sevinecek gibi oluyordu ama bir yandan da nedense anlattığı her olayda okulu haklı görüyordu.

Sonradan konu ailelere gelince önce kendi ailesinin abisini sonra da eşinin ailesinin eşinin abisini ne kadar kayırdıklarını anlatmaya başladı. Bu arada kurduğu bir cümle Sedef’in tıkanıp kalmasına ve bir süre dediklerini duymamasına yol açtı. “Gerçi buradaki evi onlar aldı!” demişti. Kısacık bir cümle ile yapılan işi ne kadar küçümsüyordu. Oysa aynı sitede ve belki de aynı miktardaki parayı toplayabilmek için Sedefler kenardaki birikmişleri dışında şimdiye kadar biriken bireysel emeklilik birikimlerini bozdurmuş. Üstüne on sene boyunca ödeyecekleri bir kredi çekmişlerdi. Geriye kalan miktarı da ailelerinden “borç” olarak almışlardı ki yine de bu desteklerinden çok mutlu olmuşlardı. Az sonra Ferhunde, eşinin ailesinin de neredeyse arabalarını aldığını duyunca o kadar şaşıramamış, hızlıca olayları benimsemesine daha çok şaşırmıştı.

Ferhunde bir bardak daha su isteyince Sedef o ünlü kocaman motivasyon şişesine kısa bir bakış attıktan sonra kalkıp daha büyük bir bardak su ile geri döndü.

Bu arada Sedef konuşmak ve ne konuşacağını düşünmek için enerji harcamayınca aklı başka yerlere kaymaya başladı. Geçenlerde telefonunda gezinirken önünde “domuzların ilginç özellikleri” başlığında bir liste düşmüştü. Orada bir maddede domuzların günde 14 litre su içebildiklerini görmüştü. Yüzünde istemsizce oluşan gülümsemeyi şakaklarını sıkarak bastırmaya çalıştı.

Ferhunde bu aralıkta simlerle süslenmiş telefonunu almış ve hemen tıkır tıkır yazışmaya başlamıştı.  Sedef’in aklına bu sefer de domuzların sürekli birbiri ile iletişim halinde olduğu madde gelince tekrar kendini tutmaya çalıştı. O da fırsat bu fırsat tekrar aynı listeye ulaştı. Bir iki madde de domuzların burun ile ilgiliydi. Vücutlarında en hassas yerin burunları olduğu yazılıydı. Ayrıca koku alma duygularının da çok gelişmiş olduğunu yazıyordu. Bu sırada Ferhunde tekrar konuşmaya başlamıştı. Görümcesinin geçirdiği estetikler hakkında konuşurken Ferhunde’nin burnunu kısa süre inceleyen Sedef bir operasyon geçirdiğine o kadar emindi ki ne üzerine iddiaya girebileceğini düşündü.

Bir süre sonra Ferhunde başını sallaya sallaya “yılan” diye hitap ettiği eltisi hakkında konuşmaya başladı. İkisinin de yaptığı entrikalar bir süre dikkatini çekse de bir süre sonra Sedef listeye dönüp bir madde aradı ve buldu. Domuzlar yılanlardan hiç korkmuyorlardı, onları ezip yiyorlardı. Sedef bu kelimeleri okumasının üstünden saniyeler geçmişken Ferhunde de eltisini nasıl alt ettiğini anlatınca yine Sedef kendini tutmakta zorlandı. Bu sefer o istemeden su bardağını kapıp doldurmayı teklif etti ve sakinleşinceye kadar mutfakta kaldı.

Bu arada çocukların olduğu odadan hafifçe sesler yükselince Ferhunde Sedef’i de yerinde sıçratacak kadar yükseklikte oğlunu uyarma ihtiyacı duydu. Öncelikle sağ elinin başparmağı ile dişini yukarı doğru ittiren Sedef sonrasına ister istemez listeye geri döndü ve domuzların seslerinin 115 desibele ulaşabildiklerini, jet motorunun sesinin ise 112 desibel olduğunu okuyunca kıkırdama süresi biraz daha uzadığı için mutfakta kalma süresini de uzattı.

Sonunda içeriye geçip Ferhunde’nin telefonunu bırakmasını bekledikten sonra Ferhunde kocasından bahsetmeye başladı. Evet, bunu nasıl atlamıştı. Ne kadar da geç kalmıştı. Bir süre sonra kendisi çalışmayan Ferhunde’nin işten gelen kocasına çocuğu nasıl kilitlediğini gururla anlatınca Sedef tekrar ve tekrar neredeyse hiç ortak noktalarının olmadığını anladı. Sedef kendisi de çalışıyordu ve işten geldiğinde de yine de elinden geliyorsa eşine dinlenmesi için fırsat yaratmaya çalışıyordu.

Ferhunde kocasını şikayet etmeye devam ederken Sedef bir anda bir farkındalık yaşadı. Bu ilişkileri nereye gidecekti? Yani az önce tekrar fark ettiği üzere pek ortak noktaları bulunmuyordu ama evine kahve içmeye çağırdığı komşusu bir süre sonra onu telefondan da darlamaya başlayacak ve tabii ki o da onu kahve içmeye çağıracaktı. Yani telefonundan geç ve yavaş cevap vererek hevesini kırabilirdi ama kırılır mıydı? Ya davet ederse? O daveti reddedecek ya da erteleyecek şeyleri batırmadan söyleyebilir miydi? Sonra bir farkındalık daha yaşadı; belki de şu ana kadar çok da ses çıkmadığına göre oğulları iyi arkadaş olmuş olabilir miydi? Hem öyle olmasa bile aynı sitede oturuyorlardı ve illa ki karşılaşacaklardı.

Kurtuluşu olmadığını görünce bu dostluktan zevk alabilir mi diye düşünmeye başladı. Sonuçta ilişkiler hep yakın karakterli insanlar arasında olmazdı. Özellikle de onu olduğu gibi kabul ederse arkadaşlıklarının gelişme şansı var mıydı acaba? Belki de bugün böyle içini fazla dökmek istemişti! Belki de başka bir gün o da onu dinlerdi…

Düşünceleri içersinde kaybolan Sedef biraz sonra Ferhunde’nin ve kendi oğlunun da salona geldiklerini fark etti. İnşallah arada söylediği bir şeyleri kaçırmamıştı. Ferhunde’nin yüzüne bakınca böyle bir talihsizliğinin izini bulamadı. Hepsi beraber kapıya doğru ilerledikten sonra vedalaştılar. Ferhundeler asansöre doğru ilerlerken Sedefler de onları çıkışta görecekleri pencereye doğru ilerlediler. Birkaç dakika sonra Ferhundeler aşağıdan yukarı bakıp onlara el sallayınca vedalaşma kısmı tamamlanmış oldu.

Sedef biraz başını yukarı kaldırınca birkaç komşunun ışıkları yaktığını gördü ama daha güzeli kapalı cam balkonlara da yansıyan çok farklı bir tondaki turuncu bulutların görüntüsüydü. Böylece aklına listedeki son bir madde daha geldi; “domuzlar yukarı bakamazlar!” Ama keşke Ferhunde biraz yukarıya bakıp hayatındakiler için şikayet etmek yerine şükretseydi. Sonra o yapmasa bile Sedef’in yapmaması için hiçbir engel olmadığını fark etti. Böylece yüzünü iyice yukarı doğru kaldırdıktan sonra şükretmeye başladı. Öncelikle sağlıklı ve mutlu eşi ve çocuğu için, onlarla neredeyse sorunsuz anlaşabildikleri için Allah’a şükretti. Sonrasında hem kendi hem de eşinin ailelerinin öncelikle hayatta oldukları için daha sonra da onlara ev, araba almasalar bile sadece manevi olarak bile desteklemelerinin ne kadar değerli olduğunu bildiği için, böyle sağlıklı bir ilişkileri olduğu için şükretti. Sonrasında Ferhunde’nin şikayet ettiği birçok konu hakkında daha şükürlerini kalben iletti. En son da yine Ferhunde’nin hiç beğenmediği ve huzursuz olduğu sitede ve Ferhunde dahil içinde bir yerlerde iyilik olan insanlarla beraber yaşadıkları için şükretti. Sonra yukarı tekrar baktı ve oğlu ile içeri girip eşini beklemeye başladı.

Bu İçeriği Paylaş
Yazan Ömer Özen
Bağlantılar:
Yazar
Yorum yap

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Exit mobile version