Dört Duvar İçinde “Aile” Olmak

Lale Turak 584 Görüntüleme 2 Yorum
7 Dak. Okuma

“Dünyadaki en yaygın şiddet şekli aile içi şiddettir. Ancak çoğu halde bu şiddet gizli ve cezasız kalır; çünkü evin ve özel hayatın “mahrem” ve dokunulmaz duvarları içinde vuku bulur.” (Aliya izzetbegoviç – Özgürlüğe Kaçışım)

***

“Aynı hanede yaşayan bireyler, aile cüzdanı ile bir aile olarak nitelendirilebilir ama “AİLE” olmayabilirler.”
Toplumun en küçük basamağını oluşturan aile; sevgi ve saygıyı, yaşamda düzeni, sağlıklı ilişkilerin yaşandığı birlikteliği, sakinliği, içerisindeki bireyleri huzur ile sarmalayarak birlikte yaşamı mutlu kılan topluluktur.
Dünyanın her yerinde kendi içinde kurallara ve kaidelere sahip olsa da temelde “sevgi ve saygı” üzerine inşa edilen aile birlikteliği zamanla kendi içinde bireylerin ihtiyaçları, birlikte yapmaktan keyif alınan aktiviteleri, kuralları, alışkanlıkları vb. ile şekillenir, kendine özgü bir hal alır.

Kendi içindeki her bireyin söz sahibi olduğu yani demokrasi üzerine kurulduğunda daha da sağlam bir ilişki bağı ile kenetlenir.

Zaman zaman tartışmaların, fikir ayrılıkların olması oldukça normaldir önemli olan bunları çözüme ulaştırırken kişilerin birbirleri ile değil yaşanan durum üzerinde iletişimde kalarak saygı sınırlarını zorlamadan sonuçlandırmalarıdır.

Gözlemlediğim ve görüşme sağladığım aile yapılarında temel sorunların ; görünmezlik, duyulmazlık, değersizlik hissi, ilgisizlik ve bencillik olduğunu ifade edebilirim.

Bunlar konuşulup (eğer kişilerde isterse) aşılabilir sorunlarken hiç görüşme sağlamadığım fakat kulak misafiri olarak şahit olduğum “geçimsizlikten beslenen” yani tartışmanın dozajını bilmeyen, tartışmayı bilmeyen, öfke kontrolsüz, benmerkezci, hakaret dili yaygın, küçümser ve nihayetinde şiddete yönelik bir kavganın dış mağduru olmaktan da ciddi anlamda rahatsızlık duymuyor değilim!

Ne kadar işin mutfağından şöyle bir geçmiş olursanız olun insan tarafınız o ev içindeki tüm bireyleri ayrı ayrı düşündüğünde en çok o ev koşullarında yaşayan çocuk ya da çocuklar için üzülüyor.

Nihayetinde yetişkinler tartışabilir çözüm bulabilir, bulamazlarsa saygısız seviyesiz ve sevgisiz bir hayat yaşamak yerine ayrı ayrı hayatlarını yaşama seçeneğini kullanabilirler fakat çocukların kendilerince “evde yaşanan saygısızlık, sevgisizlik, seviyesizlik ve şiddet için” bir seçim hakkı yoktur.

O olumsuz duyguların en çok ezileni, filizlenmeye başlayan kişiliğine aldığı bıçak darbeleri, hayata bakışının umutsuzluğu, kendisine olan güvenin buz gibi kırılganlığı, sosyal ilişkilerinde başarısız ve seçimlerinde hep yanlış olana yönelme eğilimi kazandığından kimin haberi var ya da kimin umurunda!?

Kadın açısından yaşadığı travmaların, eşiyle olan bitmez tükenmez kavgasının kendine olan saygısını, hayata olan bağlılığını, alacağı keyfi, körelen farkındalıkları ve anne olmaya harcayacağı zamanı sonuçsuz bir savaşın içinde erittiğini daha da vahimi kendisi olmaktan vazgeçerek bambaşka bir kişiliğe ki bu kişilik; sürekli mağdur, acılarından beslenen, ağır sözcüklerin diline yerleşmesine izin veren, mutsuz, huzursuz sürekli cümlelerin içindeki kelimelere algısını açık tutarak savaş sebebi arayan, asık suratlı, iç dünyasında tükenen biri haline getiriyor. Fiziksel şiddetin yaralarını, acısını anlatmaya gerek yok.

Peki neden buna katlanmak zorunda hissediyor?

Ya da o ortamda bulunma şartlanmasının sebebi nedir?

Bir hayvana dahi şiddet ya da zorbalık uygulanırken gördüğünde yüzü asılarak üzülen ve belki de tepki verecek kadar yürekli biri iken söz konusu kendisi olduğunda aynı duyarlılık neden yok?

Erkek tarafından değerlendirmeye çalıştığımda; saygın bir kişiliğe sahip olduğunu düşünen bir adam hangi sebeple olursa olsun hayat arkadaşına psikolojik şiddet uygulayarak bu da yetmeksizin bunu fiziksel şiddete dönüştürecek kadar kendini kaybederek gözü hiçbir şey görmez hale nasıl gelebilir?

Bunları yaptığınız kişi, hani o çok sevdiğiniz, değer vererek aile olmayı seçtiğiniz insan değil mi?

Değişen duygular, değişen davranışlar olması normal sizinle uyuşmadığını düşündüğünüz noktada uzman bir destek almak varken ya da siz değişen duygularınızı kontrol etmekte zorlanıyorsanız profesyonel bir yardım alarak kendinizi iyileştirmek varken neden zorbalık?!

Bu yaşanılanlar baz alınarak bir bütün halinde bakıldığında ortada bir aile göremiyorum, aile değeri göremiyorum, aile saygısı göremiyorum; savaş meydanı bir “aile ortamı” değildir!

Şimdi okurlarıma bu yaşanan olayın şahitliğini yaptığım yer; kırsal bir bölge ve cahil insanların olduğu, törelerle aile büyüklerinden gelen tutumlarla devam eden bir (şiddet ve psikolojik şiddet içeren) kısır döngü desem, yorum olarak muhtemelen “O zaman kısmen normal, bu insanların yetiştikleri ortam ve yetiştirilme tarzları (kabul edilemez) bu durumları normalleştirmiş onların gözünde.” diyebilirsiniz.

Peki size bu yaşanan olayların ve fazlasının büyük bir şehrin göbeğinde, eğitimli (!) eğitimci insanların sergilediğini söylesem!

Buradaki niyetim ne kimseyi küçümsemek ne de kimseyi yermek fakat mütemadiyen yaşanılan hatta bizlere, çevresindeki insanlara yaşatılan bu durumun normal olmadığı, normalleşmeyeceği, bunun görmezden duymazdan gelinemeyeceği, her ne olursa olsun ne o evdeki çocuğu ne de bunlara şahitlik etmek zorunda kalan diğer aileleri ve çocukları böyle bir üslupsuzluğa, hakaret diline, yüksek çıkan sese tahammül etmek zorunda olmadıklarını ifade etmektir.

Teknik bilgilerin okulda, terbiye kısmının evde başladığını varsayarsak; evinde bu bütünü oluşturmayan insanların en azından bu yanlış tutumlarında gösterdikleri istikrar açısından söyleyebilirim ki bireysel olarak hiç bir çocuğa eğitim verecek potansiyelde oldukları kanısında değilim, aksine zarar vermeleri endişesini hep taşırım.
Kimse kimseyi sevmek zorunda değil ama “SAYGI “duymak zorundadır!

Sessiz kalmak!

Tepkisiz şekilde bu şiddetin dış mağduru ve tanığı olmak!

Kendi sınırlarını aşarak sınırlarınızı ihlal eden davranışların, devam etmesine imkan vermemek adına sizin de çevrenizde varsa böyle insanlar lütfen ;

“Zaten böyleler, kaç defa şu ya da bu şekilde uyardık!” klişe sözlerini bırakarak mücadele etmek zorundasınız!
Sizin, eşinizin, çocuklarınızın ki bunlar küçük de olabilir yetişkin de, fark etmeksizin ne kadar zarar gördüklerini bugün anlayamayabilirsiniz ama emin olun eninde sonunda bunun zararını almış olduklarını tanık olacaksınız.
Şiddete, saygısızlığa ve sizinle hiç bir bağı olmayan insanların negatif alanında olduğunuzu kabul etmenize ısrarla karşı çıkıyorum çünkü;

TOPLUM KURALLARI, BİREYLERİN KENDİ KURALLARININ ÜSTÜNDEDİR!

Bu yasalarla da korunan hakları içerir, kullanmaktan korkmayın!

Sonuç olarak her dört duvar kendi içinde “Aile” barındırmaz!

Bu İçeriği Paylaş
Yazan Lale Turak
Bağlantılar:
Yazar
2 Yorum
  • Emeğinize sağlık Lale hanım. Ne yazık ki toplumda en çok hasarı çoçuklar görüyor. Keşke evlenen çiftlere evlilik ve ebebeyn olana ehliyeti verilse sınavı gecemiyene de evlilik izni verilmese sadece bir fikir💐💐💐💐

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Exit mobile version