O gider, bu gider, şu gider,
Dostluk sen yanı başımızda kalırsın.
Dostluk çok ciddi bir iştir. Öyle herkesle dost olunmaz. Olunmamalı zaten diye düşünüyorum. Ancak görür görmez dost olduğumuz kimseler yok mu? O sıcaklığı, samimiyeti hissettiğimiz, kalbimizin kaynadığı kimseler… Elbette var. Bu şekilde, aniden sorgusuz sualsiz başlayan dostluklar için de “dostlaşmak” kelimesini kullanmayı tercih ediyorum. Gerçekleşen eylemin açıklamasını ise “…Allah onların kalplerini birleştirdi/ısındırdı…” Ayeti yapıyor bizlere. (Ayrıntılı bilgi için bknz Enfal Suresi 63. Ayet) Yani birini tanıyıp, kaynaşıp, zamanla dost olabileceğimiz gibi aniden böyle bir dostluk bağı da kurabiliriz. Tıpkı ilk görüşte aşık olmak gibi.
Dostluk kavramının, “dostluk müessesesinin” günümüzde biraz zarar gördüğü kanısındayım. Peki ne oldu da böyle değerli bir kavramı alelade bir kelimeye dönüştürdük? Ne oldu da altı boş, samimiyetten uzak dostluklar kurmaya başladık. Ne oldu da görüşürken iyi, görüşme bitince kötü olduk? Ne oldu da dostluğumuzu sosyal medyanın zulmüne uğrattık?
Post modernizm hayatımızın her alanına girdiği gibi sosyal yaşantımızın da ortasında girip hükümdarlığını ilan etti. Hayatımızdan bazı değerleri çıkartırken başka “değersiz değerleri” hayatımıza dahil etti. İkili ilişkilerimizi de bir tuhaflaştırdı. Her şeyi sosyal medyaya taşır olduk. Yetmedi sosyal medyadan birbirine meydan okur (challenge) olduk! bu meydan okumalar zamanla ileri bir boyuta taşındı. Kocaman bir gösteriye döndü. Canımlar, cicimler havalarda uçuştu. Öyle ki, “biz şov seviyoruz” diye bir cümle dolandı dilimize. Kalabalıklar içinde “yalnızlaşmaya, yabancılaşmaya” başladık. Ben duygumuzu besleyip bencilleştik.
Oysaki çayını, kahveni birlikte içtiğin, çekirdeğini birlikte çitlediğin “dost terapisi” nerede var? Ya da bu hazzı hangi sosyal medya platformunda bulabilirsin. Derdini, tasanı koşulsuz, şartsız “beni yargılamaz” düşüncesi ile kime anlatabilirsin? Dostluk tam olarak böyle güzel müessesedir. Sen kendini düşünmediğinde, seni düşünen, gözeten ve arkanı kollayan bir müessesedir. Yani “dostluk müessesesi” bir başka güzeldir.
Dost ise sebepsizce seni çaya davet edendir. Okuduğu kitabı sana anlatandır. Beğendiği filmi “hadi sen de izle” diyendir. Nazım Hikmet’in “yedi yıllık yoldan kuş kanadıyla gelirsin” dediğidir.
Selam olsun tüm güzel dostlara ve dostluklara…
Kelimelerin özenle seçilmesi, okuyucusuna verdiği değer, düşüncelerini cesurca bizimle paylaşması…. Yazınızı okuduğumda aklıma gelenler.. Kalbinize sağlık efenim.. 💐🍀🌻
Çok doğru bir bakış açısı. Kalemine sağlık yazarımızın. 👏👏👏💐
ama bazı dostlar da vardır uzun yıllar görüşmesende gördüğün anda yılların uzaklığını kaldıran hiç ayrılmmamişçasına kucaklayan dostlar
nekadar ayrı kalsak görüşmesek te kalpten kalbe bir yol oluşturduğumuz dostlar
kalemine gönlüne sağlık canım
kalplerin yozlaşmış yanlızlaştığı şu günlerde okuyana ilaç gibi gelir inşallah
Ve aleyküm selam… kalemi de kendi de güzel insan🥰
Çok güzel bir yazı olmuş Zehra Hanım kaleminize sağlık 🌸
Ne mutlu dost kalabilenlere
Güzel yürekli zehra’m
Allah’ ım yolunu bahtını açık kılsın.
Dostlarımız dostluklarımız bâki olsun🤲🏻
Önemli müesseselerden biri de dostluk müessesesi. Dostluğu “müessese” kavramı ile betimlemeniz mükemmel ve aslında dostluğun ne kadar da değerli olduğunu, ve olması gerektiğini bir kez daha anlıyoruz.
Var olan ancak unutulmuş, “değersiz değerlerle” değiştirilmiş, tüm bunlara rağmen yeniden doğup yaşayabileceğine inandırdığınız , yeni bir bakış açısıyla bu önemli değeri yeniden gün yüzüne çıkardığınız için insanlık ve kalem size müteşekkirdir, müteşekkir kalacaktır.
Hayatın koşturmacası içinde bir an durup etrafımıza bakmamız gerekiyor bazen. Bunu okurken tam da o an yaşandı benim için. Emeğinize sağlık.
Güzel kalpler güzel dostluklar yaratır ve yıllar boyu eskimez güçlenerek devam ederler yollarına 😇 çok güzel bir yazıydı hissederek okudum 😊
O kadar güzel noktalara değinmişsiniz ki kaleminize sağlık Zehra Hanım🙂
İçinde bulunduğumuz çağın dostluk kavramını ve bu kavramın handikaplarını vede aslında gerçekte nasıl sıcak gerçekçi bir kavram olduğunu bize anımsatan güzel bir yazı olmuş kaleminize sağlık Zehra hanım.