Dudak Payı

Hasan Danlı 566 Görüntüleme Yorum ekle
5 Dak. Okuma

‘‘Çay dediğinin usulü üçtür,
Üç şeyden yapılır: çay, su, şeker.
Üç şeyde yapılır: ateş, semaver, demlik.
Üç şeyde ikram edilir: tepsi, tabak, bardak.
Birçok dilde çayın karşılığı üç harftir.
Bir de çay üç ‘ün olduğu yerde içilir: Bir sen, bir seni Yaradan, bir de seni seven…’’

(Selman Kayabaşı)

Rivayet odur ki, ömür dediği altmış yılın yarısından bir kış fazlasını alıp götüren amansız hastalık derisini pul pul dökmüş, soluğunu kesmiş, dizlerini dermansız bırakmıştı. Son umut kıvılcımı da sönmek üzereyken, teslimiyetle kapattı gözlerini. Oysa umut kıvılcım olarak gitmiş, bir kırlangıç olarak dönmüştü. Gagasındaki çay yapraklarını usulca bıraktı avucuna.

– İç, dedi. İç de şifa bulasın.

Yıllarca nefes alıp vermeye bile mecali olmayan ağzından döküldü kelimeler:

– Var olasın.

Filizdir çay. Tazeliktir, diriliktir, gençliktir. Bizim Yunus’un “Her DEM yeniden doğarız, bizden kim usanası” dediği doğuştur, başlangıçtır, varoluştur.

Demdir çay. Bütün çiğlikleri atıp olgunlaşmaktır. Kemale ermektir, mutmain olmaktır. Hamken yanmak, pişmektir. Emeğin sonundaki yemektir. Ölmeden ölmek, görmeden bilmektir. Ömrün ahiri, gaybın zahiridir. Hayat merdiveninin son basamağında durup etrafa huzurla bakış, gergefi bitiren son nakıştır. Sen, ben ve dahi her şey oturmuştur yerli yerine.

Harmandır çay. Yiğide er meydanı, mazluma Kerbeladır. Toplanmak, birken bin olmaktır. Halaya durmaktır, zeybekte diz vurmaktır meydanın orta yerinde. Sapla samanı, külle dumanı, gülle dikeni ayırmaktır.

Mevsimdir çay. Yedi iklim, dört kıtada gün doğumudur. Zemherinin ayazında, kuzeyin poyrazında kış çayı namıyla içimizi ısıtmaktır. Nevruz’un baharı kucaklayan muştusudur. Ağustosun hararetini alan ılık rüzgarlardır. Ve dökülen yapraklardır sonbaharın gözü yaşlı hoşça kalında.

Arkadaştır çay. İhtiyaç duymak, tamamlanmak, yoldaş olmak, sırt sırta vermek, bölüşmektir. Simitle olan arkadaşlığıyla öğretir bunu. Biri olmadan diğerinin yarım kalmışlığıyla, eksik olmuşluğuyla öğretir.

Sabahçı kahvesidir çay. Kimsesizlerin kimsesi, yalnızların kendilerini yalnız hissetmedikleri yerdir. Gün ağarmamışken ve dünya uyanmamışken uykusuz gözlerin durak yeridir. Buğulu camlarla çevrili sırça köşklerdir. Ferdi Tayfur’un “Sen rüyalar aleminde, yeni aşklar hevesinde. Bense yine uykusuzum bir sabahçı kahvesinde” şarkısının hep bir ağızdan söylendiği yerdir.

Yolculuktur çay. Bir otobüs camına el sallayan mola yeridir. Ya da bir vapur güvertesinde çığlık çığlığa martı sesidir. Ya da bir tren garında hareket memurunun kulakları sağır eden düdüğüdür. Ürkek, korkak, telaşlı, geç kalmış, erken gelmiş, yeniye merhaba geçmişe elveda diyen insanların hayata sarılır gibi sarıldıkları bardakların güç veren sıcaklığıdır.

Zarafettir çay. Naif yüreklerin hayata karşı duruşudur. Kırmadan, incitmeden ince belli bardak inceliğinde yaşamaktır her şeyi.

– Çay alır mısınız efendim?

– Aman efendim, zahmet buyurmayınız.

– Ziyade olsun, elinize sağlık.

– Afiyet olsun azizim. Şifa olsun.

Başlangıçtır çay. Uyanmaktır. Güne merhaba, hayata merhabadır. Hele bir çay koyayım ile başlayan uzun bir yolculuktur. Yad edilecek hatıraların, aşikâr edilecek sırların, tanışılacak insanların, verilecek sözlerin arifesidir.

Mesafedir çay. Hasret kokar, gurbet tüter. Umuda, kavuşmaya, dosta, sevgiliye ulaşmak dudak payı mesafesindedir. Uzansan dokunacak, yetişsen buluşacak kadar yakındır özlenen ne varsa.

Muhasebedir çay. Kötünün iyiye, uzağın yakına, kışın yaza, düşün gerçeğe süzülmesidir. Çayın süzgeçten geçmesi gibi geçmelidir hayat gönül süzgecinden.

İdare etmektir çay. Bir de bini, az da çoğu, izde yolu görmektir. Yetinmektir. Kıtlama içer gibi yudum yudum, zerre zerre tadına varmaktır güzelliklerin.

Misafirliktir çay. Yer sofrasına ya da gönül sofrasına oturtulan Tanrı misafiridir. Kısmetini bereketiyle getirip birini yiyip dokuzunu bırakmaktır. Verenin cömert hissettiği, alanın minnet duyduğu ne güzel bir paylaşmaktır çay.

Buluşmaktır çay. Tabağın bardakla, bardağın kaşıkla, kaşığın çayla, çayın dudakla, dudağın muhabbetle, muhabbetin sevgiyle, sevginin insanla buluşmasıdır. Hepsi bir diğerine davettir. Davete icabetse sünnettir.

Doğudur çay. Asya’dır, bozkırdır, kopuzdur, tezenedir, ata yurdudur. Türk’ün kültür mirasıdır. Uygur, Kaşgar, Semerkand, Buhara, Horasan, Anadolu diyarlarıyla bezenmiş İpek Yolu’dur.

Aile ilişkisidir çay. Eskiler derler ki, kaynana çaydanlık gibidir; fokur fokur kaynar…
Gelin demlik gibidir; usul usul demlenir…
Oğlan bardak gibidir; bir gelin doldurur, bir de kaynana…
Görümce çay kaşığı gibidir; arada bir gelir, ortalığı karıştırır…
Çocuk şeker gibidir; her şeyi tatlandırır…
Kayınpeder de çay tabağı gibidir; dökülenleri toplar, okkalıca oturur…

Uzun lafın kısası, sözün özüdür çay. Afiyet olsun.

Bu İçeriği Paylaş
Yazan Hasan Danlı
Bağlantılar:
Yazar & Şair
Yorum yap

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Exit mobile version