Düşünce ve Duygu

31 Görüntüleme
3 Dak. Okuma

Aklı ve kalp konusunu ele almak istiyorum; yani DÜŞÜNCE ve DUYGU.

Kalp kırıklıkları; insan içine ata ata önce kendi kalbini, daha sonra en sevdiklerinin kalbini kırıyor. Bir kalbi kırmak çok kolay, kazanmak çok zor ve zaman alan bir iştir. Bazen kendimi rahat hissedecek, sessiz sedasız bir yere çekilip kalbimin sesini dinliyorum. Saat gibi tik tak, tik tak atıyor ama söylediklerinden hiçbir şey anlamıyorum. Size soruyorum: İnsan kendi kalbinin sesini nasıl dinleyebiliyor? Kendisini anlamayan birisi, nasıl oluyor da bir başkası ile sohbet ederken “Seni anlayabiliyorum.” diyebiliyor?

Ünlü rap sanatçısı CEZA’nın bestesinde de belirttiği gibi: “Kazanılan zaferler hepsi kanla yazılır. Ahmak olmasaydın insan, tüm zaferler dostça kazanılırdı.” İnsan aklı ile kalbini aynı anda kullanıp yönetebilseydi, kalp kırmak nedir bilmezdi. Aklımızı başımıza toplayalım mı? Aklımız ile kalbimizi aynı ritimde mi tutalım?

“Akıllı insan başkadır.” diye bir tabir var. Peki, aklını kullanan kişi yapmış olduğu iş, hareket, duygu ve düşünceyi kalbi onaylıyor mu? Aklın ve kalbin ortak adı değil mi? (Düşünce ve Duygu) Nitekim suçlar da aklın bir parçası, ibadet de… İkisini de aynı kefeye koymak olur mu? Olmaz! Bir işi başardığımızda, bir konu hakkında bilgi sahibi olduğumuzda “Aklımı seveyim!” diye öğünürüz, değil mi? Peki, bir işte başarısız olduğumuzda ya da pişmanlık duyulan bir iş, hareket, eylem gibi olumsuz sonuçlarda “Hay ben aklımı…” diye hayıflanırız. Neden? Duygu ve düşünce aynı anda hareket etmiyor mu? Pardon… Düşünce ve duygu.

Çok sevdiğim bir söz var: “Kişi kitap okurken, o kitabı yazarın yazdığı zaman kadar okuyup bitirmeli.” Burada duygu devreye giriyor fakat düşünce onaylamak istemiyor. Çünkü yazar o kitabı belki 3 ayda, belki 6 ayda, belki bir yıl veya daha fazla zamanda yazıp tamamladı. Duygu, yazara saygı göstermek için o kitabı yazılan süre kadar okumak isterken; düşünce, uzun zaman alacağını, bu süreçte başka kitapları da bitirebileceği düşüncesini zihninde dolaştırarak düşünce ve duygunun zıt olduğunu ortaya koyuyor. Benim düşüncem o ki, her ikisinin de yeri farklı. Düşünceyi duygudan ayrı tutmak gerekir.

“Kaş yapalım derken göz çıkarma” tabiri vardır literatürümüzde. Yani yaralı bir hayvana duyguyla yaklaşarak yardım etmek isterken, o yaralı hayvan tarafından zarar göreceğini düşünemez, hazırlıksız olarak öylece yaklaşır ve zarar görür. Bazen duygu, aklın önüne geçebiliyor. Örneğin AŞK gibi. Her ikisini de dengede tutmak zor olmalı.

Bana göre Allah’ın insana verdiği en büyük nimet akıldır. İnsan aklı ile duygularını yönetebilir. Ama! Bazı rahatsızlıklar (hastalıklar) var ki, aklın engel olamadığı, bir başkasının bakış açısından akla sığmayan bir rahatsızlık olduğu, duygunun kendisini aştığı. Kişinin vücudunda hormonlarının bozulması sonucu, kişinin hemcins veya farklı canlı veya nesnelere aşırı duygu bağı hissetmesi gibi. Sizce bu durumun akıl (Düşünce) ile bağlantısı var mı?

Bu İçeriği Paylaş
Bağlantılar:
Yazar
Yorum yapılmamış

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Exit mobile version