Düşüncelerimizin bir geçmişi var her şeyin bir geçmişi olduğu gibi. Düşüncelerimizin günümüzü şekillendirmesinde çokça etkili faktörler bulunmaktadır. Bu etkiler hayatı algılama biçimimiz, durumlara göstermiş olduğumuz yorumlamalar, geleneklerimiz, göreneklerimiz, kültürlere yerleşen dil kullanımlarıdır. Kulaktan kulağa yayılan yaptırımlar, tavsiyeler, gördüklerimiz, duyduklarımız düşünce ağımıza yerleşiyor ve bir durum-olaylara karşı bir düşünce geliştiriyoruz. Geliştirdiğimiz düşünceyle tepki gösteriyoruz. Tepkinin sonucunda bu aldığımız geri dönütler düşünceyi sürdürüp sürmemiz üzerinde etkili olmaktadır.
Düşüncelerimize yön veren sadece algılar ve yorumlamalar değildir. Beynimizin bölümleri ve beynimiz ürettiği hormonlar. Beynimizin frontal korteks (bilinçli düşünme bölgesi) bölümünde hayata karşı bir duruş sergilememize yön veriyor. Peki frontal korteksin görevleri neler? Dikkatin sürdürülebilmesi, plan yapabilme, dürtülerin kontrol edilmesi, kişinin öz eleştiri yapabilmesi, problem çözebilme yeteneği, ileriye yönelik düşünebilme, deneyim kazanma ve hatalardan ders çıkarma, duyguları tanımlama ve yaşama ve empati’dir. Frontal korteksin bu fonksiyonları yaşamı sağlıklı yürütebilmemizde etkilidir. Frontal korteksimizin fonksiyonları sağlıklı bir şekilde görevini yerine getiriyorsa sağlıklı düşünebilen bir bireyler olabiliriz. Frontal korteks bu görevi tek başına yerine getirmiyor. Kendisine yardımcı olarak eşlik eden hipakampüstür. Hipakampüsün görevi deneyimlerimizi depolamak ve gerektiği zaman gerekli olan bilgileri kullanımımıza sunmaktır. Kısaca hayatımızın arşiv görevini üstlenmiştir. Eğer hikampüs görevini yerine getiremezse Alzheimer hastalığı ( geçmişteki bilgileri şu ana getirememesine beraberinde getirdiği işlev kayıpları) görülmektedir. Bir düşüncenin beynin yeşerebilmesi ve hızlıca hareket edebilmesi için milyarlarca nöronlara ihtiyaç duymaktadır. Tüm bu işçiler bir araya gelmesi ve görevini yerine getirmesi düşünce üretilmesini sağlamaktadır.
Düşüncelerimin kısaca gelişimi yukarıdaki gibidir. Düşüncelerimizin kökenini şemalar oluşturmaktadır. Şemalar; ara inançları doğurur; ara inançlar da otomatik düşünceleri doğurur. Otomatik düşünceler şemanın günümüzdeki ilkel olarak yansımasıdır.
Şemalar geçmişteki deneyim tecrübelerimiz sonucunda geliştirdiğimiz düşünce sistemidir. İnsanlar şemaların oluşumunu anlık olarak tespit etmesi oldukça güçtür. Şemalar yaşantılar sonunda elde ettiğimiz kazanımlar sonucunda geliştirdiğimiz bir yapıdır. Beynimiz her defasında olayları aynı düşünce süzgeçten geçirmez benzer durumlara geliştirdikleri düşünce tepkileri vermektedir. Bu şekilde hızlı karar verebilir. Ve beynimiz enerjiden tasarruf yapar. Şemalar kısaca bizim hayat felsefimizdir. Hayata karşı insanlara karşı takındığımız bir duruştur. Nasıl düşünmemiz gerektiğinin özünü oluşturur.
Ara inançlar; kendi içinde varsayımlar, kurallar ve tutumlar olarak alt kategorilere ayrılır. Ara inançlar, şemayı hayata geçirmek için gerekli olan araç ve gereçlerdir. Felsefenin uygulayıcısı. Varsayımlar yaşanan olaylar gerçekleşmeden önce tahminde bulunup ona göre davranılması. Varsayımlar, geleceğe dönük tahminlerini oluşturmadan önce bunu tahminlerini yapı taşlarını gözlemleriyle, duyumlarıyla şekillenmesiyle oluşturabilmektedir. Varsayımlar olumlu veya olumsuz olabilir. Kurallar ise şemayı hayatımıza entegre ederken bir sistematik bir yapı oluşturmasına katkı sağlamaktadır. Neden, niçin ve nasıl sorularına sorup cevap bulmak olarak düşünülebilir. Yaşamımızı sürdürürken mantıklı ve sürdürülebilir olması için kurallara göre yaşamalıyız eğer kurallar olmasa dağınık görünürüz. Ve bu dağınıklık yaşamımızı öngörülemez yapar. Gelecekte bu öngörülememezlik hatalar yapmamıza neden olabilir. Kurallar düşüncelerimiz arasında tutarlı olmamızda katkı sağlamaktadır. Önemli olan kuralları inşa ederken mantıklı kanıta dayalı kurmaktır. Mantıklı ve kanıta dair kurulan kurallar yanlış bir yapı oluşturmadan doğru düşünmemizi sağlamaktadır. Tutumlar, insanların, nesnelerin, olayların, etkinliklerin ve fikirlerin olumlu ya da olumsuz değerlendirilmesi olabilir. İnsanları, yerleri, olayları veya nesneleri düşünmenin, hissetmenin veya gözlemlemenin yerleşik ve değişmeyen bir yolu olarak tanımlanabileceği konusunda hemfikirdir. Somut veya soyut bir şey hakkında olabilir.
Ara inançlar düşünme sistemimize bir çerçeve çizer. Bu çerçeve içinde bulunmak insana kendisini rahat ve güvende olduğunu düşündürtür. Ara inançlarınızı keşfetmek otomatik düşüncelerinizi keşfetmekle başlar. Ara inançları değiştirmek ve yenisini inşa etmek zaman olabilir. Değiştirilmek istenen bir ara inanç varsa (varsayım, kurallar ve tutumlar) yerine bir ara inanç yerleştirmelisiniz. Yerine konan ara inanç için neden sonuç ortaya koymalısınız. Başka insanların size dayatması ara inancın sürdürülebilir kılmaz.
Otomatik düşünce; anlık olarak keşfedebildiğimiz düşünce parçacıklarıdır. Anlık tepki vermemize yardımcı olur. En sık gözlemleyebildiğimiz ve hızlı sonuç alabilmek adına değiştirebildiğimiz bir yapıdır. Başka insanların yönlendirmeleri ile de değiştirebiliriz. Karşımızdaki insanların bizi kolayca ikna edebildiği düşünce sistematiğidir. Şemaya en uzak yerdir. Şemanın meyveleridir. Zaman zaman üretim hataları da meydana gelebilmektedir bu düşünce sistematiğinde. Eğer Şema’yı keşfetmek ve değiştirmek istiyorsak otomatik düşüncelerden başlamak gerekir. Önce ona neden, nasıl ve niçin sorularını sorarız. Verilen cevaplar bizi şemaya götürmektedir.
OTOMATİK DÜŞÜNCE: | ARA İNANÇLAR: | ŞEMALAR: |
* Danışanım kesin benden memnun değil. * Danışanım benim yüzümden mutsuz görünüyor. |
* Eğer danışanım benden memnun değilse o zaman ben başarısız bir insanım. * Danışanı mutsuz etmek beni kötü bir insan yapar. |
* Başarısızlık bana kendimi yetersizlik olduğumu düşündürüyor. * Kötü insan olmak bana kendimi yalnız olduğumu gösterir. |
Anlatılanları kısaca göstermek istersek şöyle bir örnek verilebilir;
Durum veya Olay: Seansımızda danışanın mutsuz görünmesi.