Düşüncelerimiz görülmeyen, duyulmayan, dokunulmayan bir şey olmalarına rağmen bize hükmedebilecek güçtedirler. “Ne düşünüyorsan sen aslında osun” sözünün de anlatmak istediği tam olarak budur. Gün içinde yaşadığımız tek bir hayal kırıklığı günün geri kalan kısmındaki ruh halimizi bütünüyle belirlemeye yeter. “Yaşadığımız durumu yorumlama şeklimiz; affetmemizi ya da intikam almamızı, katılmamızı ya da geri planda kalmamızı, dirayetimizi ya da pes etmemizi sağlayarak davranışlarımızı da etkiler.” Olumsuz olarak yorumladığımız olaylar karşısında bizi strese sokan bu düşüncelere olumsuz otomatik düşünceler denir. Otomatik düşünce olarak adlandırılmasının sebebi biz herhangi bir çaba göstermeden kendiliğinden en kötü haliyle ortaya çıkmalarıdır. Yaşanan olaylar karşısında ilk verilen tepkileri oluşturan da bu düşüncelerdir.
Birçok araştırma sonucu gösteriyor ki insan ruhunda sayısız önyargı mevcuttur. Bu önyargılı düşünceler özellikle öfkeli ve depresif olunan zamanlarda ortaya çıkarlar. Ortada hiçbir sebep yokken bir yakınımızın bizi küçük düşürmeye çalıştığını düşünebiliriz. Bu tip düşünce hatalarının sıklık derecesi artıkça anksiyete eğilimi de artar. Yani bu düşünce yapısı benimsendikçe ruh hali üzerindeki olumsuz etkisi de daha şiddetli hale gelir.
Düşüncelerimiz, olumsuz haliyle kullandığımız zaman gereksiz yere canımızı sıkmamıza sebep oluyorken lehimize çevirmeyi başarabilirsek kendimizi daha iyi hissetmemize yardımcı olabilirler. Mesela düşüncelerimiz sayesinde daha iyi kararlar alabiliriz. Çünkü düşüncelerimiz içinde bulunduğumuz durumu başka boyutlarda değerlendirerek kendimize en çok fayda sağlayacak adımları atmamıza hizmet ederler. Olumsuz düşünce yapısını kırmak için atılması gereken ilk adım düşüncelerimizle gerçeği kıyaslamak olmalıdır. Bir durum karşısında kendimize söylediklerimiz mantıklı mı, yoksa gerçeğin saptırılmış bir yansıması mı? Bunu yapmaktaki amacımız düşüncelerimizin gerçekle ne derece tutarlı olduğunu anlamaktır. Olumsuz düşüncemizi destekleyen ve desteklemeyen somut kanıtlar bulmalıyız. Bu kanıtları değerlendirirken olabildiğince objektif olmalıyız. Bilmeliyiz ki düşüncelerimiz zihnimizle güçlü bir etkileşim halindedir. Zihnimiz reddedilme, başarı, başarısızlık gibi olası duygusal durumlarla baş etmek için zihinsel yapılar geliştirir. Örneğin; bir iş toplantısına geç kaldığımızda sorumsuz olduğumuz için utanmamız gerektiği düşüncesine kapılabiliriz. O gün boyunca aklımızdaki tek şey iş arkadaşlarımızın hakkımızdaki düşünceleri olacaktır ve genelde en olumsuz olanları düşünüyor olacağız. Oysa belki de ne yaşadığımızı bilmedikleri için yorumlama şekillerini dikkate almamamız gerektiğini düşünmek daha iyi hissetmemizi sağlayacaktır.
Öyle ki düşüncelerimizi doğru yönetmeyi öğrendiğimizde hayat kalitemizin yükseldiğini, iletişimimizin güçlendiğini ve kendimizi ifade etmekte zorlanmadığımızı görürüz.
Clement Stone’un dediği gibi: “İnsanlar arasındaki fark ufaktır. Ancak bu ufak fark büyük farklılığa neden olur. Ufak fark düşüncelerdir. Büyük farklılık ise bu düşüncelerin olumlu veya olumsuz olmasıdır.”