Yazıyorrrr…
Yazıyorrrrrrr…
Sosyolojik göstergeleri içeren raporun, kervan geçmez ormanda düzenlenen konferansta sunulduğunu yazıyor. Raporun temel sonuçları; “Dışlamalar %0, Saygılar %100” olarak açıklandı…
x, y koordinatları;
– Geri zekalıya bak, babasının yoluymuş gibi.
– Dingil misin ulan, geç sağ şeride!
– Bunamış işte.
– Ne yese yaramaz, bi de ukalalık peşinde.
– Bedelini ödeyecek!..
– O zaman konuşmayı kes…
Toplantıya tüm endemik türlerden bilim bitkileri katıldı. Araştırma bulguları, katılımcılara kutsal doğa seremonisi eşliğinde sunuldu…
Evrenin tüm diğer işlek enlem ve boylamları;
– Kesin yeterince ilgi göstermemiştir, ne diye gitsin başka karıya.
– Çeneni kapatacak mısın?
– Beceriksizlerle dolu burası.
– Bas git!
– Münafık, cehennemliksin sen gavurun kızı.
…
Açılış konuşmasını yapan toprak, yalın ve saf evrensel bir dille öz sevgi ve varoluş potansiyelinin keşfi konusunda fotosentezli bilgiler verdi. Işığın, havanın, bulutların ve ağaçların bir bütün olarak ele alındığı sunumda, sayısız çeşitliliği olan canlı türlerinin karşılıklı olarak birbiriyle etkileşerek nasıl birlik oluşturduklarından bahsetti…
Farkında olunan ya da olunmayan önyargıların sağır edici cehennemi;
Şimşekler çakıyor; yollarda, evlerde, ülkelerde, kıtaların her yerinde yüksek gerilimle.
Kimi telefonda, kimi araçta, kimi okulda, kimi hastanede öfke kükrüyor, lanet okuyor.
Kimi mutfakta, kimi markette, kimi işyerinde kin kusuyor, nefret haykırıyor
ve nedense hep yanlış anlıyor. Ekilmiş önyargı tohumları, kalıplaşmış aşağılayıcı tutumlar,
tedavülden kalkmış saygın kelimeler, albümlerde pula dönüşmüş hoşgörüler…
İkinci konuşmacı, rüzgârın ağaçlara sunduğu sonsuz hareket ile dalların ritmik dansı ve farklı canlı türlerinin………………………………………………………………………..
– Bitkisel hayatta kal da aklın başına gelsin, hay asi!
– Amma uzattın, boş boş konuşma.
Duyamıyor, algılayamıyor. Zavallı bitap atmosferin kulağı, artık o ağır işitme engelli…
…
Son dakika haberi: “Geçen hafta yapılan kervan geçmez konferansın koordinatörü, insansal saldırı sonucu bitkisel hayata girdi.”
Kökleri toprağa karışırken son cümleleri şunlardı;
Hani birikimler, yüreklerden coşarak ırmak ırmak çoğalıyordu. Ha taştı ha taşacak diye beklenirken sağduyular, neden bacalardan tüten duman duman önyargılar! Tek suçlu hatalı ölçüm raporları. Öyle mi?
Düşünceler kutuplaşmasaydı, karşı ve komşu açıları hiçe sayarcasına, biter miydi trigonometrik kaoslar, hipotenüsleri kısarcasına. “Dünya aklı selim ve birikimli insanlarla dolu endişelenme!” diye avuturken kendini birkaçı, niçin sokaklardan işitilen medeniyet atığı kabalık ve küstahlık! Gözünden bile sakınırken birkaçı beş parantez sonrasını, neden çoğunluk hâlâ toprağı talan eden ayrık otları misali.
Makam, mevki, itibar farklılıklarına rağmen gerçekleşen sayısız hava, deniz ve karayolu taşımacılığı, açıklayabilir mi, mesafeler azaldıkça çoğalan didişmeleri. Bir yandan insanları sınıflandırma, önyargılar oluşturma ve bireyler arasında sosyal uzaklıklar meydana getirme sanatı icra edilirken muazzam bir hızla. Açıklanabilir mi?
Dil, din, ırk ayrımı yapılmaksızın düzenlenen ulusal ya da uluslararası katılımlı prestijli konferanslar ve seminerler, sıfırlayabilir mi sokaklardaki ağır tahripleri. Ellerine koca koca fırçalar alıp, üstlerine çizik atarak “hepsi aynı” varsayımıyla hareket etmeyi davranış haline getiren yabancılaştırma kuralları devam ederken olanca ivmesiyle. Sıfırlanabilir mi?
Medeniyetlere takılıp kalmayan uzaktan ya da yüz yüze eğitimler, ideolojilere aldırmaksızın kitleleri coşturan müzik festivalleri, konserler ve futbol müsabakaları, çözebilir mi bu tutarsız cebirleri. Dünyayı bir bütün olarak gören biz odaklı aksiyonlar yerine ben merkezli stratejilerin benimsenmesi devam ederken var gücüyle. Çözülebilir mi?
Sayısız fikri, verileri kuşaktan kuşağa aktaran sosyal ağlar, evreni, daha basit ve anlaşılır kılmak adına azaltabilir mi beşerî hata yapma olasılıklarını. Bilgi bombardımanı altında bu denli ezilirken etkileşim çeşitlilikleri. Azaltılabilir mi?
Yaşamsal köprülerin akışını sonlandıran kişisel önyargılar, bireyler arasındaki basmakalıp inanışlar, komşular, akrabalar ve kardeşler arasında dahi ayrımcılığa yönlendiren eğilimleri inşa ediyorken, Newton ne kadar da haklıymış- Pek çok duvar örüyor, pek az köprü kuruyoruz. Haklıydı zira, örülen sevgi bağları değil, ötekileştirme duvarlarıydı.
Uzaklıkların enine boyuna evrenselliği doğrularcasına girift olduğu tüm enlem ve boylamların tek hatalısı da ölçüm raporlarıydı. Öyle ya! Açıklanamayan, sıfırlanamayan, çözülemeyen ve azaltılamayan geri dönüşsüz kâğıtlar. Atomu parçalamıştı insanoğlu, lakin önyargıları güvenilir ölçüm seviyesine getirememişti. Hayata akut açıyla bakanların, çevresindeki bilgileri kategorize etme eğilimine duydukları aşırı meraktan kaynaklanan tarumarı da yüzyıllardır önleyememişti.
Velhasıl kervan geçmez konferansta sunulan veriler ile beşerî hakikat arasında ciddi farklılık olması da kaçınılmazdı…
Kaçınılmazdı, fakat bundan birileri rahatsız olmuştu. Neymiş;
– Utanmadan raporları çarpıtmışım ve insanoğlunu dışlamışım konferansın içeriğinden. Bir de neden bitkilerin görüş düzlemi ile insani bakış açıları arasında farklılıklar varmış. Yanıltıyormuşum. Ben alelade bir karahindibayım. Görevim sunumu koordine etmekti o kadar.
-Bitkisel hayatta kal da aklın başına gelsin, hay asi!” diyerek bu hale getirildim.
…
Hay aksi. Bir son dakika yanlışlığı. Kayıtlardan silinsin yazılanlar…
Düzeltiyorum trigonometrik kuralları alt üst eden karşı/komşu açıları. Ve geliyorum önyargıların hiç var olmadığı portatif dünyaya;
– Aslında ne kadar iyilermiş, hiç görememişim…
Harika bir bakış gerçekten farklı ve çarpıcı bir yazın olmuş.Gönülden kutluyorum hocam
Değişik bir bakış açısı ile insanı sarsan bir çekicilikle içine çeken bir yazı. Çok hoşuma gitti. Kaleminiz hiç usanmasın.