Duygusal yeme davranışı, son dönemde sıkça karşılaşılan bir durum haline gelmiştir. Duygusal yemek yeme döngüsü, duygusal ihtiyaçların karşılanamaması ile ortaya çıkar. Besinler, rahatsız edici duyguları bastırabilmek adına bir kaçış yöntemi olarak kullanılır. Duygusal yeme davranışı, bireyin kendisini kaygılı, stresli, depresif, yalnız ve değersiz hissetmesi durumunda gözlemlenen bir yeme davranışıdır. Depresif ve stresli hissedilen dönemde, olumsuz duygular ile başa çıkmak için yiyeceklerden destek alınır. Duygusal yeme döngüsünün temelinde, duygusal boşlukları doldurma ihtiyacı vardır. Manevi olarak, duygusal ihtiyaçların karşılanamaması durumunda, çözüm yolu olarak yiyecekler kullanılır.
Duygusal yeme davranışı, geçmiş deneyimlerimizle ve çevresel faktörler ile bağlantılıdır. Çocukluk ya da ergenlik döneminde, yiyecekler ile duygusal bir bağ kurmak, yetişkinlikte de duygusal problemleri yemek yiyerek çözülmeye çalışılmasıyla sonuçlanır. Bu noktada, ebeveynlerinde çocuklarına kendilerini daha iyi hissetmesi için çikolata, kek ya da en sevilen yemeği ödül olarak sunması çocuğun yiyeceklere olan bakış açısını duygusal anlamda değiştirir. Örneğin, bir annenin üniversite sınavına hazırlanan ve sınav kaygısı yaşayan çocuğuna, ders çalışırken en sevdiği tatlıyı götürmesi, çocuğun yediği tatlıyı duygusal olarak içselleştirmesine neden olur. Çocuk ve ergen bireylerin, kaygılı dönemlerinde, ebeveynleri tarafından sevdikleri yiyecekleri yemeye teşvik edilmeleri, kısa süreli bir rahatlama sağlar. Bu rahatlama, çocukların farkında olmadan besinleri duygusal boşluklarını doldurmak için bir araç olarak algılamasına neden olur.
Duygusal yeme davranışında, bireyin yaşadığı sosyal ve kültürel çevre de etkilidir. Geleneksel aile yemeklerinde, sosyal etkinliklerde ve kültür buluşmaları gibi sosyal faaliyetlerde beraber yenilen yemekler, bireyin yediği yemeği duygusal bir bağlılık kurma aracı olarak algılamasına neden olur. Özellikle, düzenli olarak yenilen aile yemekleri, aile bireyleri arasındaki duygusal bağlılığın güçlenmesine yönelik bir araç kullanılır. Bu noktada, birey ailesiyle beraber yediği yemeğin ardından, kendisini daha güvende ve huzurlu hisseder. Sosyal bir etkinlik haricinde yemeği, bir kaçış aracı olarak görmeye başlayan birey için duygusal yeme döngüsü başlar.
Duygusal yeme davranışının, ortaya çıkmasına neden olan başlıca sebepler vardır. En önemli ve birinci sıraya koyabileceğimiz tetikleyici, stres ve kaygı durumundaki artıştır. Zorlu ve stresli bir yaşam şeklinin oluşturduğu rahatlama ve huzurlu hissetme ihtiyacı, yiyeceklerle olan bağın sağlıksız bir hal almasına neden olur. Yediği yemekten sonra, kısa süreli rahatlama yaşayan birey, yiyecekleri yaşadığı stresli durumları görmezden gelebilmesi adına, bir araç olarak kullanır. Bu durum, kısa vadede rahatlama sağlarken uzun vadede fiziksel sağlık sorunlarının görülmesine ve kilo alımına neden olur.
Diğer önemli tetikleyici, depresyondur. Depresyon, duygusal yeme davranışının yaşanmasının en belirgin nedenlerinden biridir. Kendisini tükenmiş, umutsuz, değersiz ve yetersiz olarak algılayan birey, depresif duygu durumundan kurtulabilmek için fiziksel bir açlık hissetmese bile, sürekli olarak yemek yeme ihtiyacı hissedebilir. Özellikle tatlı, yağlı ve sağlıksız besinlerin tercih edilmesi kısa süreli mutluluk ve enerjik hissi oluşturur. Fakat, bu duygusal yeme düzeni bireyin uzun vadede depresyondan kurtulabilmesi için bir fayda sağlamaz.
Hissedilen yalnızlık ve izolasyon durumu da duygusal yeme şekli üzerinde etkilidir. Kendisini yaşadığı çevreden ve toplumdan soyutlanmış gibi hisseden birey, hissettiği yalnızlığı gidermek için çözümü yiyeceklerde arar. Yenilen yiyecekler, yalnızlık hissiyatını azaltır. Yenen yiyecek, duygusal boşluğu ve yalnızlığı doldurma stratejisi olarak kullanılır.
Son olarak, hissedilen bazı duygu durumlar, duygusal yemeyi büyük oranda tetikler. Bu duygulara örnek olarak öfke, kıskançlık, anksiyete örnek verilebilir. Birey yaşadığı duyguları kontrol altında almak da zorluk yaşadığında, duygularının kontrolünü tekrardan eline almak ve duygularını bastırabilmek için yemek yemeğe yönelir. Yemek yerken daha sakin hissedilebilir. Fakat, bu olumsuz duygulardan kısa süreli bir kaçıştır.
Duygusal Yeme Durumu ile başa çıkmak mümkündür, bu davranışı yönetebilmek için;
İlk olarak, bireyin duygusal yemesiyle ilgili bir farkındalığa sahip olması gerekir. Duygusal farkındalığa sahip olmak, duygusal yeme döngüsünden kurtulabilmek adına atılan ilk adımdır. Hangi durumlarda yemek yemeğe yönelindiğinin farkına varılması, hangi süreçlerin tetikleyici bir etki meydana getirdiğini ve yemek yeme ihtiyacı oluşmasını sağladığının kavranması, yiyeceklerle olan ilişkiyi büyük ölçüde değiştirir. Bireyin fiziksel bir açlık yaşamasından ziyade, duygusal bir boşluğu kapatmaya çalıştığını fark etmesi, duygusal yeme döngüsüyle başa çıkabilmek için önem taşır.
Bastırılan duyguların gün yüzüne çıkması ve bu duyguları bastırmaktan vazgeçmek yiyeceklerin oluşturduğu rahatlama hissini ortadan kaldırır. Birey, kendisini kötü hissettiren, yalnızlık, değersizlik, yetersizlik gibi duygularla baş edebilmek için, yiyeceklere yönelmek yerine yoga, meditasyon, mindfulness gibi farklı çözüm yolları bulmalıdır.
Ayrıca yiyeceklerle sağlıklı bir ilişki kurabilmek, duygusal yeme döngüsüyle baş edebilmek için fayda sağlar. Besin kaynaklarını keyif verici kaynaklar olarak algılamak yerine, vücudumuzu ve ruh sağlığımızı olumlu yönde etkileyecek kaynaklar olarak yorumlamak, yiyeceklerle olan ilişkimizin sağlıklı bir boyuta ulaşmasını sağlayacaktır. Beslenme sürecini, sadece açlığımızı giderme ya da ruh sağlığımıza iyi gelen haz verici bir alternatif olarak görmek, duygusal yeme döngüsünü ortaya çıkarır. Beslenme, vücut enerjimizi ve genel yaşam kalitemizi etkileyen bir süreçtir.
Bireyin, duygusal yeme döngüsüyle mücadele ederken kendine şefkatle yaklaşması, sürecin daha az psikolojik hasar alınarak atlatılmasını sağlar. Duygusal yeme ataklarından sonra, suçluluk ve pişmanlık duygularıyla şefkatli bir şekilde baş etmeye çalışılması oldukça önemlidir. Böylelikle içsel bir çatışmaya girmek yerine, duygusal ihtiyaçların karşılanmadığı bir dönemin içinde bulunulduğu durumu kabullenilir. Kendisine şefkatle yaklaşan birey, duygusal yeme döngüsü ile baş etmeye çalışırken sabırlı ve benliğine karşı saygılı bir tutum geliştirir.
Son olarak, duygusal ihtiyaçlarını yiyeceklerle doldurmaya çalışan bireyler, yiyecekler harici alternatif seçenekler geliştirmelidir. Bu alternatif seçenekler, yapmaktan zevk alınan aktivitelerden oluşabilir. Örnek olarak, yürüyüşe çıkmak, bisiklete binmek, meditasyon yapmak, bir arkadaş ile sohbet etmek… yapmak için vakit ayırılamayan aktivitelere yönelmek, duygusal ihtiyaçları karşılayabilmek için alternatif seçenekler oluşturur. Böylelikle yapmaktan zevk alınan aktiviteler yapılırken de duygusal ihtiyaçların karşılanabileceğinin farkındalığına varılır.
Duygusal yeme oldukça sık rastlanılan bir yeme davranışıdır. İlk olarak, kısa süreli haz veren duygusal yeme davranışı, ilerleyen süreçlerde bireylerin uzun vadede kendisini mutsuz ve depresif hissetmesine neden olur. Ayrıca, bireylerde fiziksel sağlık sorunlarının görülmesine ve kilo alımına yol açar. Duygusal yeme döngüsünü kırabilmek mümkündür. Bunun için atılacak ilk adım, duygusal ihtiyaçların farkındalığına varmaktır. Yiyecekleri duygusal boşluklarımızı doldurmak için bir araç olarak görmek yerine, sağlığımızı ve bedenimizi beslemek amacıyla kullanırsak, duygusal yeme döngüsüyle başa çıkmayı başarabiliriz.