Editörün Adı Neden Yok?

Sibel Çelikel 286 Görüntüleme 1 Yorum
4 Dak. Okuma

Bir kitabın başarısı, yazarın yeteneği kadar, onu şekillendiren editörün becerisine de bağlıdır. Editörlük, bir kitabın yayımlanabilir hale gelmesi sürecinde sadece metni düzeltmekle sınırlı kalmaz; aynı zamanda eserin genel yapısını, akıcılığını ve tutarlılığını gözden geçirir. O halde bildiğimiz sevdiğimiz eserlerin editörlerinin adını neden bilmiyoruz? Bu önemli görevi yerine getirenlere neden dikkat etme gereği duymuyoruz? Oysa Türk Edebiyatı’na olan katkıları saymakla bitmez.

Editörlerin görevleri, yazının dil ve anlatım açısından doğru, etkili ve akıcı olmasını sağlamaktır. Yazar hata yapmaz, demeyin; bu, “yazar körlüğü” olarak bilinen bir durumdur. Kendi zihninizden çıkan bir metnin hatalarını fark etmek kimi zaman zordur. Yazarların gözden kaçırdığı dilbilgisi hataları, anlatım bozuklukları veya tutarsızlıklar, editörlerin dikkatli incelemesi sayesinde düzeltilir. Böylece, okuyucuya ulaşacak eser, teknik anlamda kusursuz bir hale gelir. Bunun için editörlerin Türk Dili ve Edebiyatı’na hakim, alanında uzman kişilerden seçilmesi gerekir.

Editörler ayrıca eserin içeriği üzerinde de önemli bir etkiye sahiptir. Metnin anlatım yapısını, karakter gelişimini, olay örgüsünü ve tematik bütünlüğünü değerlendirerek, gerektiğinde yazarla birlikte çalışır ve iyileştirmeler önerir. Bu süreç, eserin daha derinlikli ve etkileyici bir hale gelmesini sağlar. Bu yönüyle editörün sanatsal bakış açısına sahip biri olması gerektiğini unutmamak gerekir.

Editörler ayrıca, bir eserin hedef kitleye uygunluğunu da değerlendirir. Bir kitabın doğru bir şekilde pazarlanabilmesi ve okuyucuya hitap edebilmesi için, içeriğin hedeflenen okuyucu kitlesine uygun olması gerekir. Bu noktada editör, eserin içeriğini gözden geçirir ve gerektiğinde uyarlamalar önerir.

Yazara destek sunan bu meslektaşlarımızın yeterince bilinmesi ve değerlerinin fark edilmesi, kitaba ve okumaya verilen değerle ilişkilidir. Çevirmenler de neredeyse bir eseri yeniden yazan, her iki dile de edebi düzeyde hakim edebiyatın gölgede kalmış kahramanlarıdır. Onlar da ilgiyi hak eder. Peki, bu kimlikler daha ne kadar sahne arkasında kalacak? Neden alkışlanmasınlar?

Editör kimliğim üzerinden yaşadığım kişisel deneyimlere gelirsek, destek olduğum her yazarla profesyonel iletişimin yanı sıra duygusal bağ kurduğumu, onun eseri yazma motivasyonunu yakından takip ettiğimi ve kişinin kendini gerçekleştirme sürecinde yanında olmaya çalıştığımı içtenlikle belirtebilirim. Bireyin kendini yeni bir kimlikle ifade edebileceği, yani kendini yazar olarak tanımlayacağı hayata ilk adımını atarken, onun hayalini gerçekleştirmesine yardım etmenin gurur ve onurunu yaşıyorum. Bu manevi tatmin elbette ki paha biçilemez, ancak yayın dünyasında editörün öneminin yeterince fark edilmediğini de gözlemliyorum. Esere katkıları göz ardı edilen yazarlar olabildiği gibi, okurlar da bu konuda yeterince duyarlı değil. Yazar olarak, ilk romanımın yazma sürecinde editörümün katkılarını her söyleşide, sosyal medyada, teşekkür sayfasında kısaca mümkün olan her ortamda dile getirdim ve bunu devam ettireceğim.

Sonuç olarak, yayınevi editörlüğü, bir kitabın yayımlanma sürecindeki en kritik aşamalardan biridir. İyi bir editör, yazarla işbirliği yaparak eserin en iyi haliyle okuyucuyla buluşmasını sağlar. Bu süreç, kitabın hem sanatsal değerini artırır hem de ticari başarısını etkiler. Editörün yaptığı her bir dokunuş, kitabın genel kalitesine ve okuyucu üzerindeki etkisine doğrudan yansır. Ülkemizde nice iyi editörlerin yetişmesi ve onların kulis karanlığından çıkıp sahnede gerçek değerinin fark edilmesi dileğiyle tüm editörleri alkışlıyorum.

Bu İçeriği Paylaş
Bağlantılar:
Yazar
1 Yorum

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Exit mobile version