Eğitimde, özellikle aydınlanma çağı olarak ifade edilen 19.yy sonrasında özgürlükçü bakış hakim olmaya ve geleneksel inançlar göz ardı edilmeye başlandı. Her ne kadar mutlak manada bir özgürlük ne eğitimde ne de hayatın diğer dinamiklerinde uygulanamasa da böyle bir istenç kendini göstermeye başlamıştı. Schopenhauer ve tımarhanede ölmeden önce Nietzsche bunun mümkün olamayacağını sıklıkla ifade ediyorlardı. Sartre Varoluşçuluk adlı eserinde ‘‘İnsan özgür olmaya mahkumdur’’ derken aslında insanın özgür olduğundan değil, olması gerektiğinden bahsetmekteydi. Kaldı ki Rousseau onu Toplum Sözleşmesi’nde ‘‘İnsan özgürdür ancak her yerinden zincire vurulmuştur. Bazı kişiler başkalarının efendisi olduğuna inanmalarına rağmen aslında herkesten daha fazla köledir’’ diyerek hırpalamıştı.
Özgürlüğün ne olduğunu bilmeyenler romantik bir ukalalıkla ona sarılmakta her işlerinin ana sebebi olarak onu göstermektedirler. Geleneğe ‘‘eski’’ damgasını vuran romantikler onun tüm imkanlarını da öteki ve köhne olarak görmekten de geri durmamaktadırlar. Tabi benim burada kastım mutlak determinizmi savunmak ya da tüm geleneği mucizevi bir reçete olarak sunmak değil. Kaldı ki böyle bir yetkinliğimin olmadığına da şüphem yok. Tüm kararları çocuğa bırakan, dinden, tabiattan, tüm diğer metafizikten ve içinde yaşanılan kültürden soyutlanmış her türlü idealizme aklım yatmıyor sadece. Kendi kültüründen ve toplum dinamiklerinden uzak her türlü ithal akımın sakat doğduğuna çok kez şahit olmuşken her yeni fikre toplumsal bir çare olarak yapışılması beyhude bir çabadan başka bir şey değil benim için.
Hem özgürlükçülük ya da diğer pozitivist akımlar hem de geleneksel yollar, hemen yapışılması ya da nefretle bakılması gerekmeyen şeylerdir. Onlar sadece fikir olarak doğar ve çağın ihtiyaçlarına göre şekillenirler. Eğitimde yenilikçi, pozitivist ve seküler ya da gelenekçi, radikal ve daimici olunabilir. Zannımca asıl mesele körü körüne fanatiklik yapılmasının yanlış olmasıdır. Bir çay demlemiyorsun ki döküp yenisini yapacaksın. Belki bir gelecek belki bir fikir büyütüyorsun. Dolayısıyla her şey siyah ya da beyaz olmaz, bi ortası vardır elbet.