Eğitim, bir toplumun geleceğini şekillendiren, bireylerin hayatlarını köklü bir şekilde değiştiren, kişisel gelişimlerini her yönden destekleyen bir güçtür. Ancak eğitimin gücünü yalnızca akademik başarılarla sınırlamak, onun gerçek potansiyelini göz ardı etmek olur. Bir öğretmen olarak, bizler sadece bilgiyi aktarmıyoruz; aynı zamanda öğrencilerimizin sosyal, duygusal ve ahlaki gelişimlerine de rehberlik ediyoruz. Bir çocuğun zihinsel gelişiminin yanında, duygusal zekâsının ve sosyal becerilerinin de gelişmesi gerektiğine inanan bir öğretmenim. Çünkü biliyorum ki, bir öğrencinin başarısı sadece sınavlardaki puanıyla değil, aynı zamanda hayatta karşılaştığı zorluklara karşı nasıl durduğu, insanlarla olan ilişkilerini nasıl yönettiği ve nasıl kontrol ettiğiyle de ölçülür.
Başöğretmen Atatürk, eğitimin toplumlar için ne kadar önemli olduğuna sıkça değinmiş ve bu konudaki görüşlerini açıkça ifade etmiştir. Bir öğretmen olarak Atatürk’ün şu sözünü sıkça hatırlarım: “Öğretmenler! Yeni nesil sizlerin eseri olacaktır.” Bu söz öğretmenlerin yalnızca bilgi aktaran kişiler olmadığını, aynı zamanda öğrencilerin karakterini, dünyaya bakış açışını şekillendiren önemli kişiler olduklarını gösteriyor. Bu sorumluluk biz öğretmenlerin omuzlarında ağır bir yük olsa da, bu yükü taşımanın verdiği anlamı her gün yeniden keşfediyorum. Çünkü gerçek eğitim, insanı sadece akıl değil kalp olarak da geliştiren bir süreçtir. Bizler öğrencilerimize yalnızca sınavları geçmeleri için bilgi vermekle kalmıyoruz; aynı zamanda onlara insan olma erdemlerini, saygıyı, sevgiyi, empatiyi öğretmek de bizim sorumluluğumuzdur.
Öğretmenlik hayatımda, her zaman öğrencilerimin sadece akademik anlamda değil, duygusal ve gelişimlerine de odaklandım. Bir öğretmenin işinin, sadece ders anlatmaktan ibaret olmadığını, öğrencilerin ruhsal ve sosyal ihtiyaçlarına da cevap vermek olduğunu her geçen gün daha iyi fark ettim. Çünkü öğrenciler sadece akademik başarılarıyla değil, aynı zamanda içsel gelişimleriyle de büyürler.
Bir gün, sınıfımdan Ömer adında bir öğrenci bana yaklaşarak, “Öğretmenim, ben kendimi hiç kimseye ait hissetmiyorum. Hep yalnızım.” demişti. O an, sadece bir öğretmen olarak değil, bir insan olarak da ona nasıl yaklaşmam gerektiğini düşündüm. Ömer’in yaşadığı bu duygusal zorlanmayı, onun sadece akademik başarısını değil aynı zamanda içsel dünyasında şekillendirmemi gerektiren bir fırsat olarak gördüm. Sınıf içindeki sosyal etkileşimleri arttırmak, grup çalışmalarını teşvik etmek, empati kurma becerilerini geliştirmek amacıyla çeşitli etkinlikler düzenledim. Ömer, zamanla sınıfın bir parçası haline geldi. O an eğitimin sadece bilgi değil, aynı zamanda kalp ve zihinleri şekillendiren bir süreç olduğunu bir kez daha içselleştirdim. Bu, öğretmenliğin ne kadar değerli ve anlamlı bir meslek olduğunu hatırlatan bir deneyim oldu.
Atatürk’ün, “Eğitimdir ki, bir millet ya hür, bağımsız, şanlı, yüksek bir topluluk halinde yaşatır: ya da esaret ve sefalete terk eder.” Sözü de eğitimin toplumsal gücünü net bir şekilde ortaya koyar. Eğitim, bir milletin geleceğini şekillendirir. Öğretmenler ise bu sürecin en önemli aktörleridir. Öğretmenler, öğrencilerini hayata hazırlayarak, onları geleceğe kazandırır. Her öğrencinin içindeki potansiyeli ortaya çıkararak onlara özgür bağımsız ve şanlı geleceği inşa edebilecek bilgi ve değerleri kazandırırlar. Aynı zamanda öğrencilere yaşamda doğru kararlar almayı, toplumsal sorumluluklarını yerine getirmeyi, özgür düşünmeyi ve başarılı bir yaşam sürmeyi öğretirler. Bu şekilde öğretmenler hem bireysel hem de toplumsal düzeyde büyük bir katkı sağlarlar çünkü eğitilen bireyler, ülkenin geleceğine yön verecek olan güçlü ve bağımsız bireyler haline gelir.
Bir öğretmen, her öğrencinin özel ve eşsiz bir birey olduğunu asla unutmamalı, onlara sadece ders anlatmakla kalmamalı aynı zamanda güvenli bir ortamda kendilerini ifade edebilmeleri için fırsat sunmalıdır. Onlara hayatlarında sadece kitaplardan değil, aynı zamanda insanlardan, arkadaşlardan, duygulardan, empati ve sevgiden de çok şey öğreneceklerini hissettirmelidir. Kısaca öğrencilerin sadece sınavlarda değil, hayatın her anında başarılı bireyler olarak yetişmelerine yardımcı olmaktır.
Her bir öğrenci benim için birer umut, birer ışık oldu. Onlara eğitimle, sevgiyle, sabırla yaklaşarak sadece birer öğrenci değil, güçlü, özgüvenli ve kendini gerçekleştirmeye çalışan bireyler olarak yetişmeleri için elimden geleni yapıyorum. Ve şunu biliyorum ki her öğrenci, bir öğretmenin rehberliğiyle sadece sınavlarda değil hayatta da başarılı olabilir.