Ego, Sigmund Freud’la özdeşleşmiş bir psikanaliz terimi ve Latince bir kelimedir. Anlam olarak ‘benlik’, ‘bencillik’ ve ‘ben’ gibi terimlerle ifade edilebilir. Burada bahsetmek istediğim şey egonun psikanaliz tarafından daha çok, günlük yaşantımızda ne gibi zorluklar karşımıza çıkardığı.
‘Egolu insan’ tabirini çok kez duymuşuzdur ve hatta kendimiz de kullanmışızdır. Aslında yukarıdaki tanıma göre egosuz insan mümkün değildir. Bu kelimeyi bünyesinde aşırı ego geliştirmiş bireyler için kullandığımızda o zaman doğru tespit yapmış ama yanlış telaffuz etmiş oluyoruz. ‘Aşırı egolu insan’ deyimi daha doğru olacaktır. Bu özelliğe sahip insanların çoğu itici ve sevilmeyen insanlar olmakla birlikte maddi olarak (genelde) iyi bir yerlere gelmiş insanlardır. Bencil ve kendini beğenmiş bir karakter yansıttıkları için bu durum onlara çok görülmese gerek. Peki ama gerek var mıdır? Aşırı egolu olmadan da başarılı olamaz mıydı bu insanlar? Yoksa egolu oldukları için başarılı değil de, başarılı oldukları için mi egolular?
Aslına bakarsanız ikisi de… Yani normal bir insan yüksek egoya sahipse bir süre sonra bu egosu, (burada bahsedilen ego kendini beğenmişlik manasındadır) kendine güven evresine evrilecektir. Bu sayede de başarılı olacaktır. Ama bunun tersi bir durumda olan insanlar da etrafımızda oldukça fazladır. Yani egoyu bir kenara bırakıp başarıya ulaşmış sonradan egosu evrim geçirmiş ve arşa ulaşmış başarılı karakterler de muhtemeldir. Tabii ego kontrolü olmadığı için egosunu hiç kullanamayıp yerinde saymış hatta dibe batmış insanlarda tanıyoruz öyle değil mi?
Sonradan kazanılan aşırı ego daha yıpratıcı olabiliyor. Sonradan görme dediğimiz tiplerin hiç görmemiş tiplerden daha yıpratıcı olması gibi… Toplum açısından baktığımızda en doğru olanı ise her şeyde olduğu gibi egoda da dengeli olmaktır. Egoyu bastıracağım diye kendimize olan saygımızı ve özgüvenimizi yitirmemeliyiz. Aynı zamanda egosuz biri toplumda kabul görmez düşüncesi ile de egomuzu şişirip statü olarak altımızda kalan insanları kendimize düşman edinmeye de gerek yok. Yani dozunda ego tadından yenmez.
Tabii bu durum zirveye ulaştığınızda değişebilir. Yani diyelim ki başarılı bir mühendissiniz. Zirveye çıkana kadar birçok kişinin size zaten bildiğiniz bir işi öğretmeye kalkışmasına göz yummadınız. Her lafa bir cevap verip tabiri caizse taşı gediğine oturttunuz. En iyisini bilenin, en doğrusunu yapanın siz olduğunu düşünerek ve bunu kanıtlayarak zirve yolunda emin adımlarla ilerlediniz. Ve gün geldi çattı tüm dünyada adınız anılır, sizden daha iyisinin olmadığından bahsedilir oldu. Artık birçok şeyi tecrübe ettiniz ve bundan sonrasını yokuş aşağı gideceksiniz. Yine aynı şekilde size söylenenlere karşılık verir miydiniz? Yüksekten bakıp ben zirvedeyim dostum sen de kim oluyorsun da bana akıl veriyorsun der miydiniz? Yoksa artık kendinizi beğenmeyi bırakıp, insanların sizi beğenmesini mi istemeye başlardınız. Çünkü işinizi ne kadar iyi yaparsanız yapın, eğer bir ukala iseniz, kendinizi beğenmişin biri ve işi sizden başkasının daha iyi yapamayacağını dile getirmekten çekinmeyen biriyseniz, siz kendinizi seversiniz ama sevilen biri olduğunuz söylenemez. Ve işinizi iyi öğrenmiş olsanız da öğrenmeniz gereken daha çok şey olduğunu unutmuşsunuz demektir.
Bir söz vardır; “Ne kadar çok bilgi o kadar düşük ego, ne kadar az bilgi o kadar yüksek ego.”
Yüksek egonun zararlarını en çok gören meslek gruplarının başında elbette hiyerarşi ile yönetilen meslekler geliyor. Bu mesleklerin başında ise Silahlı Kuvvetler geliyor. Erkekler açısından konuşursak hepimiz askerliğimizi yaptık. İyi komutan kötü komutan diye ayrıma girdiğimiz yer komutanların ego sorunu olup olmadığı kısmı olmuştur genelde. Egosu tavan yapmış bir komutan ya da komiser size hayatı dar edebilir. Sizi dinlemez, sadece rütbenin verdiği yetki ile kendi isteklerinin yerine gelmesini ve içindeki başarısızlıktan oluşan boşluğu doldurmak için egosunu şişirmeyi tercih eder. Şişen ego içindeki boşluğu ne kadar doldurmayı başarsa da aslında sadece havadır. Ve böyle kişilerin kazandığı tek şey kişilikleri için gönderilmiş küfür ve hakaret paketleri olacaktır.
Gelin siz en iyisi egoyu bir kenara bırakın. Ama öyle çok uzak bir kenara değil. İhtiyaç halinde elinizin uzanabileceği kadar uzaklıkta bir kenara bırakın. İhtiyaç olduğunda da camı kırın ve o egoyu kullanın. Ama fazla dozdan kaçınmayı da unutmayın.