Ehvenişer

Meltem Tuncay 560 Görüntüleme Yorum ekle
4 Dak. Okuma

Ahmet fazlasıyla kırılgan ve sessiz biriydi. İyi bir insandı fakat tepkisiz ve nazik kişiliği günlük hayatında zorbalığa uğramasına neden oluyordu. İş yerinde, arkadaş çevresinde hatta kendi ailesinde…

Karısı kendisini hep azarlıyor, arkadaşları ise alay edip şakaya vuruyorlardı. İş yerinde işler hep ona yüklenir ve genellikle dışlanırdı. Hayatının hiçbir alanında saygı görmüyor, hep dışlanıyordu. Kimseye hayır demiyor, kızmıyor, gönül koymuyordu. Sabahları uyanır uyanmaz yok olma arzusuyla kalkıyordu yataktan. En son ne zaman içten bir kahkaha attığını hatırlayamıyordu. Karısı kendisine her gün ne kadar zevksiz giyindiğini ve kendisinin yanına hiç yakışmayan bir koca olduğunu söylerdi. Bir ezikle evliyim diye bağırırdı. 23 yaşındaki oğlu bile kendisine baba demez otoritesini yok sayardı. Kendisini çok yalnız hissediyordu. Çevresinde çok insan vardı ama hiç biri ile aynı dili konuşmuyordu. Her şeyin bitmesini diliyordu. O akşam da her zaman olduğu gibi karısı bağırıp bir şeylerden şikayet ediyordu. Evin çatısında bir sorun vardı ve neden erkek olup çatıyı yapmadığı ile ilgili azarları dinlerken merdiveni alıp çatıya çıktı. Merdiven sallanıyordu ve yükseklik çok fazlaydı. Birden son basamakta ayağı kaydı ve dengesini kaybederek yere çakıldı. Kafasında iki ses konuşuyordu. Biri ciddi bir tonla, “Yeter artık. Doğduğundan beri sen hakimsin. Senin devrin sona erdi. Artık ben devralıyorum.”

Daha çekingen ses tonuyla diğeri, “Ama her zaman nazik olmalıyız.” ….

Ahmet hastanede gözünü açtığında bambaşka bir insan olarak uyanmıştı. Başını çarpmıştı, yataktan kalktı ve ilk iş eve gitti. Duşa girdi, dolabını karıştırdı. Kendisine uygun kıyafet bulamadı. Bu kıyafetler berbattı.

“Zevksiz şey seni.” dedi.

Karısının burun estetiği için para biriktirdiği kurbağalı kumbarayı kırdı. İçindekilerle kıyafet alabilirdi.

Paralarla kendisine aldığı kıyafetleri giydikten sonra kendisine aynada baktı.

“İşte şimdi kusursuz.” dedi. Bol pantolon, salaş bir gömlek ve deri ceketiyle daha genç duruyordu. Saçlarını traşlamış, kendisine asi bir hava katmıştı. Kalan parayı da harcadıktan sonra eve geri döndü. Karısının bağırışları sokaktan bile duyuluyordu. Kavanozu kırdığı için kızıyor, hala gelmediği için lanetler okuyordu. Ahmet eve girdiğinde kadın korkup çığlık atmıştı. Kaç yıllık kocasını tanımamış şaşkınlıkla bakakalmıştı. Odasına geçip direkt yattı. Ertesi gün aynı kıyafetlerle işe gidip masasına oturdu.

“Vaaay tarz değiştirmişiz. Yakışmamış ama olsun. Bu arada benim dünkü işimi de halledersin, vermiştim taslağını.”

Ahmet, yandan sırıttı. Karşısındaki adamı ensesinden tutup yere yapıştırdı. Masasında duran dosyayla kafasına vurmaya başladı. Sonra hiçbir şey olmamış gibi hallettim deyip işine döndü. Herkes kendisine garip bakıyordu. Tarzıyla birlikte kişiliği de değişmişti. Farklı bir insan olmuştu. İş yerinde herkes ondan korkar olmuştu. Evde ise karısı ona saygılı davranıyordu. İşin garip yanı yeni tarzına da hayran kalmıştı. Kendisine saygısız davranan kim varsa hepsinin burnundan getirmiş ve hayatı onlara dar etmişti. İnsanları mutsuz edip zarar vermeyi seviyordu. Kendisinden korkulması ona zevk veriyordu. Huzurla uyuyordu ve huzurlu uyanıyordu. Gözlerini huzurla kapadı. Fakat demir bir kapının anahtar ile açılma sesini duydu. Gözlerini hışımla açtı. Önlüklü adam ilaç saatin geldi dedi. Ahmet, ilaçları yuttu ve rüyasına kaldığı yerden devam etti.

Bu İçeriği Paylaş
Bağlantılar:
Yazar
Yorum yap

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Exit mobile version