Ejderhalar ve Sekoyalar

Ömer Özen 473 Görüntüleme Yorum ekle
6 Dak. Okuma

Oyun ister bazen büyükler,
Tabancalar, kılıçlar, tüfekler,
Zevk meselesi bu, karışılmaz… 

(Barış MANÇO)

“Doydun mu?”

Sekoya ağacının dalında oturan babası oğluna seslendi hafifçe.

“Yani! Şikayet edemem herhalde. Doydum tabii ki. Durup dururken nereden çıktı bu soru, kafamı karıştırıyorsun?”

“Daha dur, yeni başlıyoruz. Şimdi bana cevap ver, gerçekten doydun mu? Hatta doyduysan bile biraz daha olsa yiyemez miydin?”

“Yani hem doydum, hem de biraz daha olsa da yerdim tabii ki!”

“Peki, biraz daha yemek için ne feda edebilirsin?”

“Bak şimdi! Biraz daha oburluk yapacağım diye bir şeyler feda etmem gerekiyorsa uğraşmam tabii ki, o kadar da boş boğaz değilim! Kendiliğinden önüme gelse belki düşünürüm ama…”

“Biraz fedakarlık gerekiyor ama evet, haklısın, tam olarak sen fedakarlık yapmak zorunda değilsin! Fedakarlık ganimetin bölündüğünün çok daha fazlasına bölünebilir!”

“Yani, sırf ben biraz daha fazla yiyeceğim diye onlarca ya da belki yüzlerce kişi acı mı çekmesi gerekiyor?”

“Niye olmasın?”

“Niye olsun baba ya, sen acaba yemeği az buldun da içkiye abandın ve şimdi benimle kafa mı buluyorsun?”

“Hadi gel oğlum, biraz daha yukarı tırmanalım!”

Geçen dakikalar sonrasında ağacın neredeyse kimsenin duymayacağı kadar yukarıdaki dallara tırmandılar ama baba konuşmadan denizin öbür tarafındaki ormanı gözlerini dikip bakmaya başladı ve oğlu konuşuncaya kadar da sessizliği hiç bozmadı.

“Baba, şimdi iyice korkmaya başladım. Sen şimdi bu ormanın kralı olarak önce açlıktan sonra fedakarlıktan bahsettin ve bu kadar yukarıya tırmandıktan sonra dakikalardır karşı ormana bakıp duruyorsun. Onlara savaş açmayı mı düşünüyorsun?”

“Her türlü teknolojik gelişim ve yeni düzen savaşlardan sonra kurulmuştur. Savaşlar bizim için o kadar da kötü sayılmaz. Sonuçta her savaşta en güvenli bölgelerde, en güvenli noktalarda biz olacağız. Öndeki savaşçıları yeteri kadar hazırlayabilirsen kan kokusu bize asla ulaşmaz!”

“Ne saçmalıyorsun baba? Dur şimdi sen gerçekten savaş güzellemesi mi yapıyorsun? Zaten yıllardır barış incecik bir çizgide kurtulabiliyor. Sen haksızca bir savaş açmayı mı düşünüyorsun ciddi ciddi? Ya hepsini geçtim, tarih senin hakkında ne der hiç düşündün mü?”

“Hepsinden önce ben açık açık haksızca bir savaş açsam bile inan ki tarihi düzgün yazdırabilirsek her yerde “kahraman” olurum. Ola ki her yerde gerçekler yazılsa bile inan ki bizi bizden daha çok savunacak bir sürü insan çıkacaktır. Ama… Ama… Haksız olacağımızı kim söyledi?”

“Nasıl haklı olabiliriz ki?”

“Düşün bakalım, nasıl haklı olabiliriz?”

“İlk onların bize saldırması lazım sanırım. Hatta ne kadar kutsalımıza saldırırlarsa o kadar haklı oluruz!”

“Yani sence bu koca ormanda neye asla dokunamazlar diye düşünüyorsun?”

“Hiç düşünmeden cevap verecek olursam, üzerinde olduğumuz sekoya ağacı en kutsal varlığımız, bütün ormanı yaksalar bile bu ağaca dokunamazlar!”

“Ya tersi olsa?”

“Yani sadece bu ağaca mı saldırsalar? Nasıl yapacaklar ki onu?”

“Ejderhalar ile… İki ejderhanın bu ağacın en büyük iki dalına bir anda konup püskürttükleri ateşler ile yakmaya başladıklarını düşünsene… Hatta öleceklerini bile bile…”

“Bir anda kanım çekildi… İçimden “intikam” diye bağırmak geldi tabii de… Yani niye öyle bir şey yapsınlar, bu bir. Hiçbir ejderha canlı bir ağacı hele de üzerinde canlıların olduğu bir ağaca zarar vermez. Yani bizim onlarca, yüzlerce ejderhamız asla bunu yapmadı, değil mi?”

“Öncelikle gerçekten onların yapmasına gerek var mı? Onlar yaptı diye görünsün yeter. Ejderha meselesine gelirsen, evet, ejderhalar öyle bir şey yapmaz ama her ejderhanın bir de sürücüsü olur ve ejderhaların sürücülerinden daha çok bağlı olduğu hiçbir canlı yoktur.”

“Dur bir dakika, dur bir dakika! Şimdi doğru mu anlıyorum? Bizim ejderha sürücülerimizle hatta belki de bizim ejderhalarımız ile bizim sekoya ağacımızı yakıp suçu karşı ormana atacaksın ve sonra karşı ormana saldıracaksın! Yani tamam, bizim tarafı aşağı yukarı anladım ama karşı taraf buna karşı çıkmayacak mı? Biz yapmadık demeyecek mi?”

“Dinleyecek miyiz? İnsanlar neredeyse her zaman doğrulara değil; doğru diye inandırıldıklarına inanırlar. Hem de ne demelerini bekliyorsun? Biz yapmadık, siz kendi kendinize yaptınız deseler bu deliliğe kim inanır?”

“Demek ki delilik ile dahilik arasındaki ince bir çizgi vardır dedikleri bu oluyor. Peki, şimdi hepsini geçtim de, gerçekten ama gerçekten niye yapıyorsun? Gerçekten biraz daha fazla yemek yiyebilmek için mi?”

“Elbette hayır. Şimdi yönetici olarak bakarsak; şu anda sıkıntıya düşmüş ama bu halinde bile bütün ormanlardan çok daha güçlü bir ejderha endüstrisi var. Barışta ejderhaların üretilmesi anlamsızlaşıyor. Ejderhalar ile yapılan savaş hazırlıkları anlamsızlaşıyor. Ejderhaların tekrar popüler olması ve bu endüstrinin rahatça ve hatta kuralsızca büyüyebilmesi için savaşa ihtiyaç var. Bunu bugün ben yapmazsam yarın başka bir orman ve hatta belki de karşı orman bize yapacak. Riske tedbir almaktansa riski yönetmeliyiz. Zaten sanıyor musun ki karşı orman da bu duruma içten içe sevinmeyecek? Onlarda da kurallar rafa kalkacak, eller güçlenecek ve bizim kadar ejderha lobisi onların da ayrıcalıklı azınlığını destekleyecek. Zaten savaş alanlarında hiçbir ayrıcalıklı azınlık olmayacak! Bu arada, en gerçek nedenine gelecek olursak, tarih bir şey yapanları yazar. Barışı koruyanlar, savaşı bitirenler asla savaşı çıkaranlar kadar ünlü ve haklı olmayacak. Barışı korusam tarih sayfalarında yer alamam ve belki sırf bu nedenle yarın, benden sonra sen de başkalarının kanıyla toprakları sulayacaksın!”

“Gerçekten ama gerçekten şu anda ne diyeceğimi bilmiyorum! Yani arkana geçip söylediğin ve söylemediğin her şeyi savunsam mı yoksa önüne geçip belki de seni öldürüp bir sürü masum insanın kanının yerine senin kanını mı döksem bilmiyorum!”

“Ben biliyorum oğlum, ben ne yapacağımızı çok iyi biliyorum. Hatta en doğru sıralamayla biliyorum. İşte şimdi ilk olarak yapacağımız şey; bu ağaçtan hızlıca inip koşar gizlice ama hızlıca saklanıyoruz!”

“Yoksa…”

Bu İçeriği Paylaş
Yazan Ömer Özen
Bağlantılar:
Yazar
Yorum yap

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Exit mobile version