‘Komşusu açken tok olarak yatan kimse bizden değildir.’ (Hz. Muhammed (s.a.v.) / Hakim, Müstedrek, 4/183, no: 7307)
Tam köşeden dönerken koşacaktım ama tekerlekli sandalyeye mahkum birini görürken koşmaktan utandım. Koşamadım ve yakalandım…
Beni yakaladılar. Çaldığım ekmeği elimden aldılar. Nefes nefese kalmış fırıncı sinirle vicdanımı sorgulamaya başladı.
Ekmek hırsızıymışım. Evet ama hangisi daha iyi? Ekmek hırsızı olmak mı? Umut hırsızlığı yapmak mı? Neden birinciye ben ceza öderken ikinciyi yapan sizler cezasız kalıyorsunuz? Neden? Adalet mi bu?
Ben tekerlekli sandalyeli arkadaşımın yanında koşmaktan utanan bir insanım. Ya siz? Hiç kendinizi sorguladınız mı? Sizde bu kadar çokken neden bizde hiç yok? Belki Allah bizim rızkımızı da size vermiş, sizi denemiştir? Komşusu açken kendi tok yatanlardansınız siz.
Hırsızım, evet. Ama kimsenin umudunu çalmadım, kimsenin geleceği ile oynamadım. Günlerce aç kaldım ve bunu görmeyen sizler tezgahtan ekmek aldığımı ne çabuk fark ettiniz? Demek ki isteyince her şeyin farkına varıyorsunuz. Demek ki isteyince sağır olmuş kalpleriniz hissedebiliyor, kör olmuş gözleriniz açılıyor…
Fark edin o zaman, etrafınızdaki aç, muhtaç insanları fark edin… Onların rızkı da sizdedir diye düşünün… Vicdanlarınızı konuşturun… Ve utanın… Onlar açken siz yemekten utanın… Tıpkı benim koşmaktan utandığım gibi utanın…