Biri hakkında karar vermeden önce onun mokasenlerini giy ve ay 3 defa görünüp ortadan kayboluncaya kadar karar verme.
Kızılderili Atasözü
Bir gün Üsküdar iskelesinden Beşiktaş’a geçmek için vapura bindim. Çok kalabalık olmamasına rağmen girişin az ilerisinde aşırı bir sıkışıklık vardı. Orta yaşlarda bir kadın elinde bir poşet, ağzından tükürükler saçarmışçasına karşısındaki deri ceket giymiş yaşça daha küçük bir erkeğe bağırıyor. Halkımız da malum, olayı görünce durur mu, trafik yapmışlar. Elinde kamera olan mı dersiniz, yanındakiyle kıkır kıkır gülüşüp durumun kritiğini yapan mı dersiniz, tüm bilindik karakterler orada. Güç bela biraz ilerledikten sonra kadının, genci tartaklayıp vapurun ön tarafına doğru yürüdüğünü gördüm. Neyse, oturdum denize karşı. Yaşlı bir amca yanıma gelip; ‘‘Gördün mü evladım insanlarda anlayış kalmamış.’’ dedi. Ardından kadınla gencin olayını anlattı. Meğer bizim abla kulaklığını gencin çaldığını sanmış sonra bir bakıyor ki aslında kulaklık çantasındaymış. Dedim ki: ‘‘Amca özür dilemiş mi?’’
Ebeveynlerde buna daha sık rastlıyoruz aslında. Hele ki istemedikleri bir şeyi yapmış çocukları varsa. Ne dinlemesi ne anlaması çakarım iki tokat ya da bağırırım bir güzel, gider odasına ağlar diyor anlayışsız ebeveynimiz. Hiç bunu yaparken çocuğunun neler hissettiğini, davranışının yanlışlığını veya doğruluğunu bilip bilmediğini anlamadan, hükmü verip geçiyor evladının karşısına.
Anlayış duygumuzu nasıl bu kadar yitiriyoruz inanın aklım almıyor. Eğer gerçekten empati yapmayı öğrenebilmiş olsaydık, çocuklarımızı dövmezdik, kin-nefret ve kavgalar çıkmazdı, öğretim üyeleri aynı dersi yirmi kere anlatmazdı ve bunun gibi toplumda bizi gerileten bunca şey en azından insana duyduğumuz saygıdan ötürü karşımıza asla çıkmazdı.
Her gün hatta her an, değişen ve gelişen dünyada, birbirimizi anlamak için ne kadar sabırlı ve düşünceli davranıyoruz, aynaya bakıp sorun kendinize.
Bir insana, hayvana ya da herhangi bir şeye karşı karar vermeden önce mutlaka beklemek, bilgi toplamak, düşünmek ve savunacağımız tezin tüm detaylarına hâkim olmak gerekir. Bunu yapmadığınız zaman, yaptığınız ani bir şey size hayat boyu acı verebilir. Vicdan rahatlığı denilen bir gerçeği kabul etmeliyiz. Karar verme aşamasında karşımızdakini mutlaka iyi dinlemeli, öfkemizi, stresimizi bir kenara bırakarak onu anlamalı ve sonrasında kararımızı vermeliyiz.
İnsanları anlamak, çaba gerektirir ve buna kesinlikle değer. Anlamaya başladıkça daha çok seversiniz.
Tolstoy’un da dediği gibi; ‘‘İnsan acı duyabiliyorsa canlıdır. Başkasının acısını duyabiliyorsa insandır.’’
İnsanoğlu olarak en büyük eksiklerimizden birine etkili bir şekilde değinmişsiniz. Temennim, bu yazınızın insanların düşüncelerine bir nebze de olsa dokunabilmesidir. Teşekkürler Fatih Bey.
Hocam toplumumuzun en büyük eksiği şu an empati kurmak olabilir umarım bu yazınız herkese ulaşır
Günümüzde gerçekten de insanlık farklı boyuta ulaşıyor bunda çok çeşitli etmenler var fakat daha anlayışsız, empatisiz,ve çokça bildiğimizi sandigimiz dönemden geçiyoruz.Tam da güncel meseleye dair olmuş bu yazınız.İnsanlik en önemli şey öyle ki her şeyden önce insan olmak geliyor.Bu farkındalıklarimizi artirdiginiz için teşekkür ederim.Güzel bir konuya deginmissiniz Fatih bey.
Hocam yazınızı çok beğendim, toplumumuzun en büyük eksiklerinden birine gayet güzel bir bakış açısıyla yanaşarak anlaşılır bir dilde aktarmışsınız. Yazılarınızın devamını bekliyorum.
Günümüzün Türk toplumu ve ebeveynlerini çok iyi özetleyen bir yazı olmuş. Okurken keyif aldım teşekkürler