En Beyaz Çiçekler Yollarda Açar

61 Görüntüleme
4 Dak. Okuma

Beyaz çiçekler göllerde,
En beyaz çiçekler yollarda açar.
Ve benim, uzun bir yola çıkasım var.

Otobüs durakları, kaldırım taşları, sokak lambaları, köşe başları. Bir yolculuğun en başındayım daha. Katran kararmaya görsün, kan damlamaya başlar Zeus sunağı ve boşalmaya yüzme havuzları. Kum fırtınaları ve batık gemi kalıntıları arasındayım.

İşaret verildi. Demek ki yolculuk çöllere doğru.

Uzun bir yola çıkasım, sana varasım var.

Bir şiir yazmak ve içine seni koymak için çıktım yola. Adınla başlayan cümleler, adına uzak olmanın burukluğunda, sessizce yol alıyordu kelimelere sığmayan sonsuzluğunda. Bir şiirle çıktım yola. Gözlerinin içindeki baygınlık; ağırlığınca altın, büyüklüğünce simya. Sessizce duruyordu eritilmiş cıva yoğunluğunda.

Bir şiirle anlatmak kolay mı sanıyorsun hiç kimse hatta sen bile farkında değilken taşmaya hazır denizlerin yangınını. Ve o denizlerin, bilinmeyen kıtaları keşfe çıkan kızıl sakallı adamları anakaralarıyla birlikte yutan tehlikeli sularını.

Durdurmak kolay mı sanıyorsun seni seviyorum depreminin ardından gelebilecek kayıtsızlığın artçı sarsıntılarını.

Bir şiir yazmak, ormanların güneş görmeyen karanlığından doğulu bir seyyahın kuşağına gizlenip gözlerinin doğuşuna varmak için çıktım yola. Aç kapıyı ben geldim, üstüm başım toz içinde. Yoruldum, terledim, binlerce kez sendeledim. Umudunu umutsuzlukla arayana ne kadar da büyükmüş dünya, sana yaklaştıkça bildim. Sen de bil, geç kaldın deme, aç kapıyı ben geldim.

Elleri tutmakla tutmamak arasında, üç günlük bebek acemiliğinde bir şiir yazdım ve teninde dalgalanan denizlerin, taşmaya hazır sularına bıraktım. Vazgeçmek için çok geç, geri dönmek imkânsız. Toprağına ayak basar basmaz, bindiğim gemileri anakaralarıyla birlikte yaktım.

Yüreğini ülkem bildim de geldim.
Aç kapıyı ben geldim…

Hani, nasıl desem bilmem ki, nerden başlasam. Vazgeçilemeyen şehirler vardır hani unutulmayan şarkılar. Damarlarını zorlar gelir ya bir şiir, bir öfkeli yalnızlık.

Nasıl anlatsam bilmem ki. Her bakışına bir isim veren ben bütün isimleri azat ettim kendimden. Sana varabilmenin bütün yollarından geçtim. Rüzgârına kapılırım korkusuyla geçemezken yanından, sustum çocukluğuma savruldum.

Üşümeden nasıl anlatılır bilmem ki. Gece kimin küskünlüğüdür? İnsan en çok kaç yaşına kadar anne diyebilmelidir? Kaç kez sarılmalıdır fotoğraflara? Mümkün müdür uyumak yüzün asılı dururken duvarlarda. Gitmek kaçınılmazsa istersen her şeyi al götür bir tek ellerini unut bende bir de gözlerini. Bakarken tutunabileyim sonsuzluğuna, savaşırken çöllerinde susuzluğunla

‘‘Labor omnia vincit.’’*

Ve kazananın kaybolmadığı bir yer var. Yeter ki gözlerindeki ışığı buluştur hayatla. Yüreğini sıcak tut, üşümezse, anlatacak bir şeyleri olana. Bir gün gelecek söyleyeceğim her şeyi. Kirpiklerin kadar uzun, gülüşün kadar aydınlık bir gün çözülecek dilim. Tarihe gömdüğüm kelimeler senin çağlarından süzülecek.

Yalan değil biliyorum yaşamak. Adının yüreğimde bir anlamı olmalı. Sana sebep seviyorum hayatı. Ölümüne yaşamalıyım bu yüzden, bu yüzden üç harften bir cümle kurulmalı beni sana anlatan. Ben her şeyi sana benzetirken senin hiçbir şeye benzememenin bir anlamı olmalı.

Bir anlamı olmalı suskunluğunun, çaresizliğimin, sayıklamamın.

Adımı ezberle. Kendinle buluşur gibi tekrar et karşılaştığın her H harfinde. Bazen bir adı ezberlemek usulca geçer bir hayatın yerine. Saat tik taklarıyla, Damlayan suyla ritimlendirilen bir ad bizden önce karışır kimliğimize. Dudakların yol olur, her damlası gül olur süzülür çiçeklerin söylemlerine.

Unutma! En güzel çiçekler yollarda açar. Ve benim, o uzun yola çıkasım var.

* Emek her güçlüğü yener.

Bu İçeriği Paylaş
Bağlantılar:
Yazar & Şair
Yorum yap

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Exit mobile version