PRESTİJ
Bir Christopher Nolan eseri olan Prestij filmi, yayınlandığı günden beri popülerliğine popülerlik katmış ve büyük bir izleyici kitlesi tarafından beğeniyle izlenip İMDB’den 8.5 puan almıştır. Filmin konusuna gelecek olursak; 19.yy sonlarında Londra’da yaşayan Robert Angier, sevgili eşi Julia McCullough ve Alfred Borden hem arkadaştırlar hem de bir sihirbazın asistanlarıdırlar. Bir gösteri esnasında Julia ölünce Robert, onun ölümünden Alfred’i suçlar ve birbirlerine düşman olurlar. Aradan belli bir zaman geçer ve bu iki sihirbaz nihayetinde popüler olma amacına ulaşırlar fakat bu onlar için yeterli değildir. Bu iki sihirbaz da birbirlerinin önüne geçip en iyisi olma niyetindedir. Bu amansız yarışta Alfred Borden, kendisine has başarılı bir sihirbazlık gösterisi yapar. Bu gösteriyi izleyen Robert Angier ise çok öfkelenir ve Alfred’i alt etme için bazı planlar yapar ve buradan itibaren trajik olaylar yaşanmaya başlar. Prestij filmi içinde barındırdığı mistik figürler ve ögelerle izlerken farklı bir dünyada hissettiriyor. Çok iyi kurgulanmış ve her açıdan heyecan barındıran, beyin yakan ama aynı zamanda izlerken hayranlık uyandıran bu Christopher Nolan filmini kesinlikle izlemeniz gerekir.
TENET
Christopher Nolan’ın senaryosunu yazıp yönetmenliğini yaptığı; başrollerini John David Washington, Robert Pattinson, Elizabeth Debicki ve Kenneth Branagh’ın paylaştığı Tenet filmi 26 Ağustos 2020 tarihinde yayına girmişti. Yayınlandığı bu tarihten itibaren büyük ses getiren Tenet filmi, belkide uzun bir zaman sonra yayınlanan en beyin yakıcı film olmayı başarmıştır. Filmin konusuna gelecek olursak; Tenet, dünyayı büyük bir tehlikeden kurtarmak için savaşan bir kahramanın hikayesini konu ediyor. Gerçek zamanın ötesinde bir yerde uluslararası bir casusluk görevini yerine getirmeye çalışan kahramanımız, dünyayı kurtarabilmek için büyük bir savaşmak vermek zorunda kalıyor.
Nolan’ın “Hikaye, zamanla ilgili fikirleri ve onu nasıl deneyimlediğimizi ele alıyor, bir bilim kurgu bileşenini casus türünün klasik öğeleriyle etkileştiriyor” diye bahsettiği Tenet filmi, yayınlandığı ilk hafta sonunda 53 milyon dolar hasılat ederek önemli bir başarıya imza attı. Pandemi döneminde önemli bir izlenme yakalamasının başlıca sebeplerinden biri, yarattığı gizem ve içerdiği paralel evren ve zamanda yolculuk konularıyla izleyicileri bambaşka bir dünyaya sürüklemesidir. Ayrıca filmde Sator karakterinin aslında gerçek hayatta da farklı bir gizemi vardır. Hikayesi, 5 harflik Latin palindromlarından biri olan Sator Karesi’ne dayanmaktadır. Eski Hristiyan kaynaklarında da yer alan bu palindromun en eski örnekleri Pompeii Harabeleri’nde bulunsa da Sator karesi’nin gizemi hala çözülememiştir.
INCEPTION
Christopher Nolan’ın yazdığı ve yönettiği bir başka efsane film olan Inception, 8 Temmuz 2010 yılında sinema dünyasına adım atmıştır. Başrollerde, Leanardo Di Caprio, Marion Cotillard, Joseph Gordon-Levitt, Ellen Page ve Cillian Murphy gibi önemli isimler yer almıştır. Filmin konusu; Dom Cobb (Leonardo DiCaprio) çok yetenekli ve tanındık hırsızdır. Uzmanlık alanı, zihnin en savunmasız olduğu rüya görme anında, bilinçaltının derinliklerindeki değerli sırları çekip çıkarmak ve onları çalmaktır. Cobb’un bu ender mahareti, onu kurumsal casusluğun tehlikeli yeni dünyasında aranan bir oyuncu yapmıştır. Ancak, aynı zamanda bu durum onu uluslararası bir kaçak yapmış ve sevdiği her şeye mal olmuştur. Cobb’a içinde bulunduğu durumdan kurtulmasını sağlayacak bir fırsat sunulur. Ona hayatını geri verebilecek son bir iş; tabi eğer imkânsız “başlangıç”ı tamamlayabilirse. Mükemmel soygun yerine, Cobb ve takımındaki profesyoneller bu sefer tam tersini yapmak zorundadır; görevleri bir fikri çalmak değil onu yerleştirmektir. Eğer başarırlarsa, mükemmel suç bu olacaktır.
Sinema severlerin büyük bir kısmının izlediği en iyi filmler listesinde en tepe de yerini alan İnception filmi, kesinlikle ilk izleyişte tüm detaylara hakim olabileceğiniz bir film değildir. Her tekrar izlediğinizde farklı bir detayı fark edeceksinizdir. Olayların yaşanıldığı yer olan zihin de rüyanın katmanlarına yapılan yolculuklar sonucu bir çok akıl erdirilmez gerçeklerle karşılacaksınız ve kendinizi farklı bir dünya içinde kendinizi bulacaksınız. Beynimizin çalışma yapısıyla ilgili farklı bakış açılarına sahip olacağınız bu filmi izlemenizi mutlaka öneririm.
INTERSTELLAR
Christopher Nolan’ın senaryosunu yazıp yönetmenliğini yaptığı, başrollerini Matthew McConaughey, Anne Hathaway, Jessica Chastain ve Michael Caine’nin paylaştığı Interstellar, 5 Kasım 2014’de sinema severlerin karşısına çıkmıştır. Interstellar’ın konusuna gelecek olursak; Dünya, iklim değişikliklerine bağlı olarak artan kuraklık sebebiyle tehlike içerisindedir. Bu kuraklık insanlığı yok olma tehlikesi ile baş başa bırakmıştır. Tam bu esnada keşfedilen bir solucan deliği ise insanlığın kurtulma umudunun yeşermesine sebep olur. Bir grup kaşif, bu solucan deliğinden geçip boyut değiştirerek insanlık tarafından daha önce ulaşılamamış noktalara ulaşmak ve insanlık için yeni yaşam alanları araştırmak niyetindedir. Bu boyutta geçen 1 saatin dünyada yaşanan 7 yıla karşılık gelmesi dolayısıyla kaşiflerin hem cesur hem de hızlı olmaları gerekir. Kaşifler, Mühendis ve eski bir NASA pilotu olan son zamanlarda ise tarımcılık ile uğraşan Joseph Cooper ile iletişimi geçip onu ikna eder. Cooper, toz fırtınasından dolayı yaşanılmaz hale gelen dünyadan ayrılıp daha yaşanılabilir bir gezegen keşfetmek için geride oğlu Tom ve kızı Murphy’i bırakmak zorunda kalır ve farklı bir gezegene doğru diğer Astronot arkadaşlarıyla yola çıkar. Fakat işler istediği gitmeyecektir ve aslında kendisine evrenle ilgili söylenen sözlerin büyük bir kısmının gerçekten çok farklı olduğunu anlayacaktır. Solucan Deliği, Kara Deliği, İzafiyet Teorisi, Yer Çekimi ve 5.Boyut gibi konuların sıkça işlendiği Interstellar filmi, uzay filmleri içinde açık ara en etkileyici film olmuştur. Filmi izlemeden önce bu konularda bilgi sahibiyseniz veya araştırma yapıp öğrenirseniz film sizin için daha anlamlı hale gelecektir. Uzay hakkında ki konularda hiçbir şey bilmeyip yine de merak edip filmi izlerseniz kafanız bir hayli karışabilir ve büyük bir karmaşa içinde hissedebilirsiniz.
MEMENTO
BBC tarafından yayımlanan ve dünya çapında 117 film eleştirmenin görüşleriyle oluşturulan “21. Yüzyılın En İyi Filmleri” listesinde 25. sırayı alan Memento, 2000 yılında Christopher Nolan tarafından çıkarılan ve halen günümüzde bile çok ses getiren bir yapımdır. Aklın sınırlarını bir hayli zorlayan bu filmden bahsedecek olursak; başrolümüz Leonard, bir sigorta şirketinde çalışmaktadır. Onun için dönüm noktası bir akşam evine döndükten sonra başlar. Evine iki tane serseri girip eşini öldürür ve kendisini de başından ağır şekilde yaralar. Leonard, kafasına aldığı travmatik darbeden sonra amnezi adında bir hastalığa yakalanır ve kısa süreli hafıza kayıpları yaşamaya başlar. Kim olduğunu bilmesine ve geçmişini hatırlamasına rağmen yeni bir anı sahibi olamamaktadır. Bunun için fotoğraflar çekip altına notlar yazmaktadır fakat bu çare olmamıştır. Daha sonrasında vücuduna yazarak yaptırdığı dövmelere bakarak hafızasına geri kazanıp, intikam almak için karısının katilini aramaktadır. Film boyunca doğru bildiğiniz, düşündüğünüz veya tahmin ettiğiniz ne varsa yanlış çıkma ihtimali bir hayli yüksek olacaktır. Baş karakterler ile beraber katili bulmak için beraber yola çıkmaya hazırlıklı olun ve sinema tarihinin aklın sınırlarını en çok zorlayan filmlerinden birinin keyfini doyasıya çıkarın.