Senelere sığmayacak kadar uzun hayaller, dillere destan planlar, bir gün gerçekleştirebilmek için uğruna gençliğimizi harcadığımız hedefler… Peki, biz bu uzun yolun (!) neresindeyiz? Başında mı, ortasında mı, sonunda mı? Yoksa aslında hiçbir yerinde mi?
Çok sevdiğiniz bir eşyayı alabilmek için mesaiye kaldığınız kaç gecenin sonunda o eşyaya kavuştunuz? “Yarın gidip barışırız, konuşuruz.” dediğiniz kaç kişiyi uzun ve sonsuz bir yola uğurlamadınız? “Sonra hallederim.” diye ertelediğiniz hangi işi tam manasıyla yapabildiniz?
Ömür, “uzun” kelimesine çok uzaktır aslında. An’ın kuyruğundan tutup kendinize doğru hızla çektiğiniz zaman, hayatın tüm kasvetinden uzaklaşıp ömrünüzün tadına varabilirsiniz. Çok sevdiğiniz ama giymeye kıyamadığınız bir gömleği o gün giyin. Canınız istediği için etrafınızdaki bazı insanlarla muhabbet edin. Çok canınız çekti diye doya doya yiyin en sevdiğiniz yemeği. Ertelemeyin ibadetlerinizi.
Son vapur saat kaçtaysa, bir yakadan diğerine hemen yetişin; kaçırmayın son seferi. Elinden tutun sevdiklerinizin. Utanmayın sevginizi söylemekten. İşleriniz yolunda gitmeyince karalar bağlamayın. Sizi o an mutlu eden yahut edecek olan ne varsa ona yoğunlaşın. Kalbinizi siz üzmeyin. Ne kadar değerli olduğunuzu bilen insanları her daim sevin.
Aile kavramının kıymetini, tek başınıza yemek yediğiniz bir sofradaki yalnızlıkta anlamadan bilin mesela. Kendinizi sevin, sevilmeyi beklemeden. Unutmayalım ki an’ı yaşamadan ertelenen her “zaman kavramı” aslında “uzun” kelimesine çok uzak olan ömrümüzdür.
Bizlere bahşedilmiş en güzel ve kıymetli şey ömrümüzdür ve bir kere yaşayabileceğimiz bir hayata mensubuz. Kesinlikle kendi cevherimizin ve kendi kıymetimizin farkında olarak, hayat kavramının içini bu şekilde doldurmalıyız. Tabii bu kıymetten kasıt asla narsistlik düzeyinde bir yaklaşım olmamalıdır. Ölçülü olmak esasıyla, başkalarının sınırlarını ihlal etmeden kendi değerimizi ve yaşam kriterlerimizi belirlemeliyiz.
Unutmayalım ki hayat, tam manasıyla ertelemeyi sevmeyecek kadar keskin virajları olan bir yokuştur.
Çok haklı bir yazı, hayat ertelemeye gelmez. Sonraya kalınca anlamı kalmıyor.