Bazen sanki tanıyormuş gibi hissettiğimiz bir yer geçmişe götürüverir bizi. Onun da geçmiş yolculuğu sıvaları dökülmüş tek katlı bir evin önünde başlayıvermişti. Vakit akşamüstüydü. İnce ince yağmur yağıyordu. Oturduğunda adeta kendisini dünyayı yönetiyormuş gibi önemli hissettiği pencere kenarının dışarıya bakan boşluğundaydı. Annesinin telaşla hazırladığı çorbanın kokusu evi ele geçirmişti.
Huzurlu zamanlardı. Kimsenin birbiriyle yarışmadığı, yardımlaşmanın önem arz ettiği özlenen zamanlar… Şimdilerde önemsenen en zengin, en güçlü olma arzularının yerini en fedakar en insancıl olmanın aldığı güzel zamanlar… Zaman geçtikçe insanlar değişiyordu. Öncelikleri de enleri de farklı bir hal alıyordu. Bir tek kalıba sığmaya çalışmadığımız olduğu gibi yaşadığımız çocukluk dönemimiz herkesçe aynı yaşanıyordu sanki. Çocukluğun en sıkıntısız en ferah dönem olduğundan mıdır bilinmez o zamanları buram buram nane ve ayva kokularıyla hatırlıyordu.
Karanlığa kalmadan evine doğru giden insanları gözlemliyordu. O dönemde çocuk hissiyatıyla konuşmaya bile gerek duymadan insanların yüzlerinden okuyordu duygularını. Mahallenin en huysuz adamı Ahmet Amca evde bulacağı herhangi bir eksiklikten dolayı sorun çıkarma derdindeydi. Memnuniyetsiz, asık suratıyla evine doğru ilerliyordu. Belki de tepkisinin kaynağı herkesten ve her şeyden çok zamanıydı. Genç, parlak cildinin buruş buruş olması zamanın su gibi akıp gitmesine duyduğu üzüntü öfkesinin tek sebebiydi. Kim bilir?
Kapı komşularının küçük oğlu akşam gezmelerinde çayın yanına koyulan vazgeçemediğimiz parmak bisküvilerini almış poşetini sallaya sallaya marketten dönüyordu. Çocuk kalbi birden heyecanlanıverdi. Onlara akşam gezmesine gidecek olanların kendileri olabileceğini düşündü. Hiç kimse birbiriyle yarışmaz, kendi meziyetlerini övmez, bildiklerini sır gibi saklamazdı. Güzellikler, iyilikler en zorlu günleri bile atlatacak kadar insanları yüreklendirirdi.
Zaman değişti. Herkes işinden başka bir şeyle meşgul olmadığı o güzel günleri unuttu. O zamanlarda yoldan geçenler geçemez oldu. Evlerin dışı aynı kaldı ama içindeki insanlar eksildi,büyüdü,değişti. Sadece çocukluğun verdiği sıcaklıkla yüreğinde taşıdığı bu güzel anılar hiç değişmedi. Onu geçmişe götüren bu sokağın ortasında eski zamanlara duyduğu özlem bir yumru gibi boğazında düğümleniyordu.