Ev sahibinin evindeki hakimiyeti herkes tarafından kabul edilen bir gerçektir… Misafir olarak gittiğimiz bir evde elimizin hemen altındaki kumandayı dahi almaya çekiniriz. İçeceğimiz bir bardak suda dahi rahat hareket edemeyiz. Peki bu dünyanın, bu düzenin asıl sahibinin karşısındaki rahatlığımız?
Canlı cansız her şeyin sahibi olan Allah’a karşı, bildiklerimizin tam tersi bir reaksiyonla işlediğimiz kusurları, küçücük bir mülk sahibine karşı işlemiyor oluşumuz, aslında en büyük soru işaretimizdir. Somut verileri, soyut verilere karşı daha kabullenmiş durumda oluşumuz belki de bu yanlışımızın asıl başlangıç noktası olmaktadır. Oysaki soyut olarak gördüğümüz her şeyin somutlaşmış örneklerini de yaşantımızda görmemiz mümkündür. Yaşanılan depremler, seller, enkaz altında kalanlar, onlarca günden sonra enkaz altından sağ çıkarılanlar, mucizeler… Ev sahibinin inisiyatifinde gerçekleşen esrarengiz olaylar, dersler… Onuncu kattan düşüp ölmeyen bir insan örneği, olduğu yerde ayağı takılıp düşen bir kişinin canını teslim edişi…
Ev sahibinin evdeki hakimiyeti karşısında her şeyi kabullenerek hareket etmek, insanların birbirine karşı saygı derecesini de arttıracaktır. Öyle ki, bir evde uyulması gereken kurallar, o evin manevi atmosferinin birer getirisidir. Dünyadaki yaşantımızda her şeyin sahibine karşı var olan sorumluluklarımızı göz ardı edişimiz, o dünya kervanında yaşayanların birbirlerine karşı gösterecekleri saygı duygusundan mahrum kalmalarını sağlamıştır. İnsanların paylaşım duygusundan uzak bencillikleri, beraberinde düşmanlıkları, savaşları getirmiştir. Toprak uğruna toprağa koyulan milyonlarca insanın trajik sonları, ev sahibine karşı sorumsuzluğumuzun birer karşılığı olmuştur. Öyle ya insanoğlu dünyaya dahi sığamamakta, illegal eylemler ile toprağına toprak katmanın mücadelesini vermekte. Her şeyin bir sahibinin olduğu gerçeğini unutarak, her şeyin sahibi gibi davranan insanoğlu kendisine tahsis edilecek bir metre karelik toprağa girene kadar bir ölümsüz gibi hareket etmekte…
Üç gün olarak kabul gören, süreli bu yaşam; at gözlüğü takmış insanlar tarafından baki olarak hissedilmekte ve bu aldanışın çok acı sonları körpe hayatları etkilemekte. Öyleyse asıl ev sahibini inkar etmeden, yaşadığımız dünyanın gerekliliklerini bilerek yaşamak çözümün en büyük parçası olacaktır…