Merhabalar.
Bugün sizlerle evlilik konusunda konuşalım istiyorum. Evlilik yani toplumun temeli olan aile ve ailenin oluşumunu konuşalım. Aile toplumu oluşturan en küçük birimdir. Ancak geçmişten günümüze bakarsak aslında ailenin evrensel bir tanımının olmadığını görürüz.
Tarihsel süreçte aile pek çok değişim geçirmiştir. Avcı ve toplayıcı toplumda aile, tarım toplumunda aile, sanayi toplumunda aile, sanayi sonrası toplumda(bilgi toplumunda) aile. Aile dinamik bir kurumdur. Sürekli gelişim ve değişim gösterir. Yaşanılan dönemin pratiklerinden etkilenir. Her dönemde ve toplumdan topluma farklılık göstermekle birlikte, aile kurumu toplumun temelini oluşturmaya devam eder. Geçmişte de farklı sorunlar ile karşımıza çıkan ailenin oluşması yani evlilik günümüzde de halen pek çok sorunla karşı karşıyadır. Yeni bir ailenin oluşması evlilik yoluyla gerçekleşir. Genellikle bir kadın ve bir erkeğin evliliğidir bu. Aile ister çekirdek aile olsun ister geniş aile evlilik her zaman beraberinde yeni sorunlar getirir.
Evlilik kararının verilmesi ayrı sorunlar getirir. Evlilik olayının gerçekleşmesi ayrı sorunlar. Ben bu yazımda evlilik kararı verildikten sonraki sürece değinmek istiyorum. Evlilik kararı hakkında bir başka yazımızda sohbet ederiz. Evet evlenecek olan çift bu kararı verdikten sonra devreye aileler girer. Bir tarafın biricik kızı evlenecektir diğer tarafın ise canı oğlu…
Her iki tarafında kendine has adetleri vardır. Çocuklarını kendi geleneklerine göre evlendirmek isterler. Söz ayrı dert olur, nişan ayrı, düğün zaten her iki taraf içinde resmen kabusa döner. Siz ne alacaksınız, biz ne yapacağız tartışmaları sürer gider. Evlenince nerede oturulacak? Kim eve ne alacak? Kız tarafının beklentileri, erkek tarafının istekleri… Bitmez, bu hengame düğüne kadar hiç bitmez. Yeni bir aile kurmaya kalkışan çift iki arada oradan oraya savrulur. İkisi de ailesi ile kötü olmak istemez. Kendi ailelerini kırmak istemez. Ama birbirlerini de kaybetmek istemezler. Buna rağmen süreç uzadıkça aralarındaki gerginlik tırmanır da tırmanır. Kavgalar daha evlenmeden başlar. Ne yazık ki bu kavgalar evlendikten sonra da yıllarca aralarında tatsızlıklara neden olur. Evlenecek olan çiftin aileleri ise çocuklarına ne yaptıklarını maalesef o an hiç anlamazlar. Hatta bazıları hiç bir zaman yaptıkları hataların farkına varmaz. Oysaki bizim dinimizde evlilik üzerine bir çok tavsiye bulunur. Ayetler ve hadislerde evlilik üzerine telkinlerde bulunulmuştur.
“Aranızdaki bekarları kölelerinizden ve cariyelerinizden elverişli olanlar ile evlendirin. Eğer bunlar fakir iseler, Allah kendi lütfu ile onları zenginleştirir. Allah, lütfu geniş olan ve her şeyi bilendir.” (Nur: 32)
Peygamberimizin (s.a.v.) “Kolaylaştırın zorlaştırmayın.” [Müslim, Cihâd, (1732)] hadisi vardır.
Aileler biraz durup nefes almalılar. Evlilik çok önemli bir olaydır. Aslında kavgalara, birbirini yıpratmaya gerek yoktur. Aynı zamanda evliliğin zorlaştırılması ve insanların evlilikten soğutulması çok büyük günahtır. Dediğim gibi, evlilik süreci çeşitli badireler ile dolu bir süreçtir.
Biraz şanslı olup süreci ayrılmadan atlatabilen çiftler evlenip bir aile oluştururlar. Ama maalesef sorunlar evlendiklerinde bitmez. Aileler onların hayatlarına karışmaya devam eder. Etmeseler bile evlilik sürecinde yaşananlar uzun bir süre yeni çift arasında tartışmalara neden olur. Aslında iyi niyetle başlamış olan bu yolculuk maalesef ailelerinde karışmaları ile uzun soluklu kavgalar ve mutsuzluk ile devam eder. Aslında aileler çocukları mutlu olsun diye bir şeyler yaparken onların mutsuzluklarını inşa etmiş olurlar.
Anlayış… Maalesef toplumumuzun en önemli eksiği bu. Her zaman, her yerde ve her koşulda anlayışlı olmak gerek. Ancak herkes kendi penceresinden bakınca sorunlar bir türlü bitmiyor. Biraz olsun empati yapabilmek gerek.
Geçmişte bir kadın ile tanışmıştım. Oğlunu evlendiriyordu. Gelinine olan yaklaşımını gördüm. Yalnız kaldığımızda ise sordum. “Neden böyle davranıyorsun? Bana kendin evlendiğinde yaşadıklarını anlatmıştın. Kayınvalidenin yaptıklarından şikayet etmiştin. Şimdi aynısını sen yapmış oluyorsun. Bu kızın ne suçu var?” dedim. Verdiği cevap manidardı. “Benim ne suçum vardı ki ben bunları yaşadım. Çektiklerimin bir bedeli olmalı. Biri bu bedeli ödemeli. Bu kişi de tabi ki gelinim olacak.” dedi.
Anneler, babalar lütfen yapmayın. Kavgaların ortasına attığınız kendi çocuğunuz. Acı çeken sizin yavrunuz. Sizlere yapılmış olabilir. Ama aynı hatada ısrar etmeyin. Çocuklarınızın ve eşlerinin arkasında durun, karşılarında değil. Sizlere yakışan da bu, emin olun. Sonra çocuklarınız mutsuz olduğunda yine siz üzüleceksiniz. Çocuklarınızı kaybettiğinizde yine siz kahrolacaksınız. Unutmayın, “Evlenmenin en hayırlısı, en kolay ve külfetsiz olandır.” (Ebu Davud Nikah:32, İbn Mâce, Sünen, Nikâh, 25)
Görüşmek üzere, sağlıcakla kalın…
Kaleminize kuvvet çok güzel dile getirmişsiniz yüreğinize sağlık efendim