Aynı giyinip geliriz dünyaya (kundak), aynı giyinip gideriz (kefen). Gelirken de beş parasız durumdayız hepimiz giderken de…
Mesele bu hayat romanın orta sayfalarında aslında. Asıl karışıklık ortalarda yani… Okul döneminde ayrıştırma başlar, 1A, 1B 1C… Sınıflar ayrı ayrı yarıştırılır. Büyükler tuttuğu takımı ezberletir çocuklarına, sonra siyasi bir adres tutuşturur ellerine. Tarih dersinde yeni bir yol ayrımı baslar; Atatürkçüler, Osmanlıcılar… Oysa tarihin bir bütün olduğu gerçeği unutulur gider. Sonra diller ayrışır, farklı dil farklı dünya görüşü… Sonra din… Ahmet Efendi mensupları, Mehmet Efendi mensuplarından haz duymaz. Asimile olmuş din, ilimden uzak insanlara ezberlettirilir.
Sonra şehir ayrıştırması, hatta ilçe, bazen köy. Çoğu şehir komşu şehre kin besler. Kavga, dövüş… İlçeler ilçeleri sevmez Köyler köyleri… Bazen de mahalle kabadayıları türer, elmanın içine gizlenmiş kurt gibi. Mahalle kavgaları başlar birikmiş kinin gevşediği anda. Nereye sürüklendiğini bilmeyen insan oğlu birbirini çekemez. Sığamaz velhasıl olduğu yere. Ülke topraklarını aşar bu kin nöbetleri. Beyazlar siyahları sevmez, siyahlar beyazları. Güçsüz ezilir, çaresizler sömürülür… Altı-üstü kısıtlı olan bu zaman dilimine anlamsız idealler sığdırılır. Hayaller hayattan uzundur her zaman, hayat biter, hayaller yarım kalır.
1 buçuk metreye girecek olan insanoğlu, dünyayı sahiplendiğini sanarak başlar esaretine. Yetinmeyi bilememe hastalığı bir salgın haline dönüşür. Toprak uğruna toprağa girer bazıları. Yalan uğruna yalan olmak gibi.
Gazete sayfalarının birinci sayfaları değişmez hiç; “kardeş kardeşi katletti”… Mesele mi? “Mal kavgası”… “Sürücü sürücüyü katletti”… Mesele mi? Yol kavgası. Karısını öldüren masum rolündeki erkekler, annesinin canına kıyan hayırsız evlatlar… Her birey diğer bireyi ötekileşmiş görür, farklı görür… Günümüzün kanseri bu aslında… Çocukluktan yetişkinliğe kadar beyinlere kazınan fanatizm hastalığı. Ayrımcılık, ayrıcalık, üstünlük semptomları.
Oysa gelişimiz ve gidişimiz arasındaki benzerlik bu yaygın hastalığın tek tedavisi olabilecekken. Unutulur gider. Dünya meşakkati, ahiret gerçeğini perdeler bir nevi.
Yaradan’dan ötürü sevilmeli her canlı, değer görmeli. Bu bedbaht hastalığın tedavisi içimizde aslında. Yeter ki anlaşılsın, yeter ki fark edilsin. Bir kompozisyondan öteye gidemeyecek bu dünya; giriş gelişme ve sonuç kadar kısa oysa… Unutmayalım; gerçek olan gelişme değil sonuç kısmıdır. Şu hayat kompozisyonunuzu sonuca göre yazarsak, gelişme kısmında sadece kardeşlik yer alacaktır…