Fark Etmek ve Kendini Bulmak

51 Görüntüleme
5 Dak. Okuma

Herkesin harika bir çevresi olmak zorunda mı? Ya da sahte bir kalabalıkta yaşamak herkese şart mı? Herkesin giydiğini giyip onların yediğini yemek bizi onlardan farklı kılar mı? Başkalarının çizdiği yolda bizim yürüme mecburiyetimiz var mı? Madem insan olmak farklı olmak demektir, neden kendimizi yaşamak özgürlüğünü elimize almıyoruz?

Aslında kolay olmadı bunlar benim için. İnsan selinin arasında kendimi buldum. Öncelikle kendimi fark ettim. Kim olduğum ve kimler için çalıştığıma baktım. Henüz hiçkimseydim. Bir nebze olsun işe başlamıştım. Kendimi fark etmiştim. Hiçkimseydim… En dipte olan kişinin yükselmesi nasıl bir hal içindeyse, ben de öyle bir halde herkes gibi hayata bakıyordum.

Sabah işe gitmek ve günlük öğün yemekleri yemek dışında hayatta bir amacım yoktu. Ama amacım olmalıydı. Bir bedeli muhakkak olmalıydı. Yoksa hayat sıkıcı bir uğraştan öteye geçemezdi. Bunların dışında beni ben yapan bir uğraş olmalıydı. Hayatta bir amaç uğruna yaşayacağım bir değer olmalıydı.

Oturmuş düşünüyordum. İnsan düşününce hayattan lezzet alıyordu. Hiç farkına varmadığım günlük hayattan ufak ayrıntılar bile farkına varılınca tat veriyordu bana. Her gün önünden geçtiğim manavdaki meyvelerin kokusu, parktaki çocukların mutluluğu, ağaçların mükemmel heybeti… Daha birçok ayrıntıda kayboluyor, tekrar yeni ayrıntılarla kendimi fark ediyordum.

Bugüne kadar düşünme gibi bir uğraşım hiç olmamıştı. Kırk yaşına kadar yalnız bir adamın hayat tekdüzeliğinde bir yaşam sürmüştüm. Aslında kötü bir hayatım olmadı hiç. Evimden işime gidip gelmiştim. Herhangi bir kötü alışkanlığım yoktu. Belki de en kötü alışkanlığım, hiçbir insanla konuşma alışkanlığım olmamasıydı. Hiç istemedim olmasını. Başkasına göre bir hayatım olmasını istemedim. Bütün derdimi içime gömüyordum. Her işimi kendim yaptım. Ama yine de bunların bile farkında değildim.

Yavaş yavaş taşları yerine koyuyorum. “Ben kimim?” sorusuna açıklık getirmek, çok kimsenin yapacağı bir şey değil. Bunun için herkesten farklı olmalıyım. Yalnızca kendime has bir dünyam olmalı. Bakarken görebilmeliyim. Farkındalığımı, beni ben yapacak şekilde sürekli açık tutmalıyım. Artık yapacağım her türlü işte, işimin her ayrıntısını hesap ederek başlamalıyım.

İnsanlarla mesafemi bugüne kadar korudum. Ama bu şekilde yaşamanın hiçbir insana faydası olduğunu düşünmüyorum. İnsanın içine karışmalıyım. Onları dinlemeli, onlarla beraber başarmalıyım. Ön yargımı parçalamalıyım. Her insanın bana katacağı muhakkak bir değer vardır. İnsanların iyi yönlerini örnek almalıyım. Yalnızlığıma çare olmalı insanlar. Onların çizdiği yolda değil, kendimin belirlediği yolda yaşamalıyım. Ama bu, beni hiçbir insandan uzaklaştırmamalı. Mesafemi koruyup samimiyet kurmalıyım insanlarla.

Ağaçları sevmeliyim. Gölgelerinde kitap okumak kim bilir ne kadar güzeldir? Sırlarımı paylaştığım dostlarım olmalı onlar. Yapraklarındaki o muhteşem güzelliğe aşık olmalıyım. Çiçeklerini koklamalı, meyvelerinden gönül rahatlığıyla yemeliyim. En önemlisi de ağaç dikmeliyim. Benim de bir eserim olmalı bu hayatta. Yazın gölgesinde serinleyecek bir eserim olmalı.

Hayvanları sevmeliyim. Bütün hayvanlar dostum olacak. Sokakta gördüğüm kedileri besleyeceğim. Bir kedim olmalı. Türlü şirinlikler yapan bir kedim olacak. Akşam iş yorgunluğumu hayvan dostlarımla atacağım.

Kitaplarla yatıp kalkacağım. Evimde kütüphanem olmalı. Okuyup paylaşmalıyım. Özellikle klasik eserler başucumda olacak. Don Kişot’tan başlayacağım mesela. Kitap kahramanlarında kendimi bulacağım. Okudukça kendimi ve dünyamı keşfedeceğim.

Çocukların saf ve kedersiz dünyasına karışacağım. Bütün çocuklar arkadaşım olmalı. Gelirimle onlara çikolata ve top alacağım. Rastgele iyilikler yapacağım onlara. Yüzlerindeki mutlulukla beraber yüreğim şaha kalkmalı. Uçurtma uçuracağım çocuklarla. Özgürlüğün zirvesini yaşamalıyız. Hiçbir çocuk mutsuz olmamalı. Yüreğim dayanmamalı buna. Her ağlayan çocukla ağlayacağım.

Planlarım çok iyi gidiyor şu an. Genel olarak hayatıma bu şekilde yön vereceğim bundan sonra. Yaptığım bütün işleri fark ederek ve severek yapacağım. Hayatımı dolu dolu geçireceğim.

Yürüdüğüm yol, mahalle bakkalı, sokaktaki kuş, ağaçlar, kitaplar ve daha birçok şeyde olduğu gibi en ufak bir olayda hayatın tadını alacağım. İnsan yalnız olunca hayattan zevk alamaz. Bunun farkına vardım. Hayatımı bundan sonra kendi belirlediğim fakat yalnız başıma da geçirmeyeceğim bir yolda geçireceğim.

Geçmişime set çekeceğim. Geçmişin kölesi olmayacağım. Bugün düşündüklerimi yaşayacağım artık. Geleceğimi kendim belirlerim ama geçmişimi değiştiremem. Bunun için önüme bakacağım.

Zor oldu bunların farkına varmak. Yazarken bile zorlandım. Fakat şu an çok mutluyum. O üzgün ve hayattan bunalmış adam yok artık. En ufak olayda bile ders çıkarıyorum. Elimdekinin kıymetini biliyor ve şükrediyorum. Dünyanın üzülmek için çok uzun olmadığını öğrendim. Kısacık yaşamıma çok şey sığdırıyor ve daha çok şey sığdırmak için Allah’tan uzun ömürler diliyorum.

Bu İçeriği Paylaş
Bağlantılar:
Yazar
Yorum yap

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Exit mobile version