‘Çalınan Dikkat’ kitabının yazarı Johann Hari geçen yıl The Guardian gazetesine yazdığı makalede, “Beynimiz aynı anda bir veya iki düşünce üretebilir. Çok sınırlı bilişsel kapasiteye sahibiz. Ama muazzam bir yanılgıya kapıldık.” diye yazıyor ve şöyle devam ediyor: “Ortalama bir genç aynı anda altı farklı medya türünü takip edebileceğine inanıyor. Nörologlar bunu araştırdıklarında aynı anda birden fazla iş yapabileceğine inanan insanların yalnızca hızlı hareket ettiklerini ortaya çıkardılar.
Bir grup üniversite öğrencisiyle yapılan bir araştırmada öğrencilerin ortalama dikkat süresinin 65 saniye olduğu gözlendi. Ofis çalışanlarıyla yapılan başka bir araştırma ise dikkat sürelerinin 3 dakika olduğunu ortaya çıkardı.
Odaklanma becerimizi kaybediyoruz.
En son ne zaman hiç bölünmeden, aynı anda sadece tek bir şeyle ilgilendiniz?” diye de bize soruyor.
Kimilerine göre çağımızın vebası sayılan ana odaklanamamak veya anda kalamamak, diğer adıyla mindfulness nedir?
Türkçe’ye bilinçli farkındalık olarak çevrilen ama tam tanımlamadığı için çoğu zaman İngilizce olarak kullanılan mindfulness; Kişinin dikkatini ana odaklayıp, duygularını, düşündüklerini, duyumlarını ve dürtülerini yargısız, dostça ve nazik bir şekilde kabul etmesidir.
Kişi aslında gözlemcidir, o ana tanıklık eder. Gelen düşüncelere, duygulara kapılıp, gitmez. Onların geldikleri gibi gitmelerine izin verir.
Amerikalı nöro endokrinolog ve yazar Robert M.Sapolsky ‘Zebralar Neden Ülser Olmaz2 kitabında aslan saldırısından sonra zebraların, çayırda otlamaya devam ettiklerini söyler. Stresi yaşamış ve ana geri dönmüşlerdir.
Günümüz modern insanları olan bizler bu kadar çabuk a’na geri dönebiliyor muyuz? Yaptığımız işe ne kadar odaklanabiliyoruz?
Uzun süre stresle kalındığında yani stres hormonları sürekli salınıp, bizi ele geçirdiğinde; bağışıklık sistemi hastalıkları, kalp damar hastalıkları, kanser, fibromiyalji, kısırlık, migren, dermatit ve metabolik hastalıklara kadar geniş bir yelpazede bizi etkilediği son yıllarda yapılan çalışmalarda gösterildi.
Özfarkındalığı geliştirip, stresle başa çıkmak ve ana gelebilmek için mindfulness egzersizlerini gün içinde uygulayabiliriz. Bu egzersizler formal ve informal olarak ikiye ayrılır. Beynimizin nöroplastisite özelliğinden dolayı bir kas gibi yaptıkça, anda kalma ve odaklanma becerimiz gelişir.
Kasıtlı bir çaba ve özel bir zaman ayırarak yaptığımız nefes egzersizleri, beden tarama meditasyonları ve diğer meditasyonlar formal uygulamalardır. Bunlar için zaman yoksa gün içindeki aktiviteleri mindfulness ile yapabiliriz. Anda kalarak, duyulara odaklanarak yaptığımız eylemler informal pratiklerdir. Akan suyu ellerimizde hissetmek, ayağımızın altındaki taşları hissederek sahilde yürümek, yemeğimizi sanki ilk kez yiyormuş gibi her lokmada tadını alarak, yavaş yavaş çiğneyerek yemek, kedimizi okşarken elimizdeki hislere odaklanmak gibi günlük yaşantımızın içine farkındalığı dahil edebiliriz.
Farkındalıkla diş fırçalamakta informal pratiklerdendir. Sanki ilk kez görüyormuş gibi macunu koklayabilir, kıvamına bakabiliriz, ilk kez fırçalayacakmış gibi kendimize bir kaç dakika daha fazla zaman verip, yavaş hareketlerle fırçayı avucumuzda ileri geri süpürme hareketiyle oluşturduğu hislere odaklanabiliriz. Macunu fırçaya sürdükten sonra, fırçalamaya nereden başladığımıza dikkati getirip elimizin hareketlerine, macunun tadına, dişeti, dişler ve dildeki duyumları araştırabiliriz. Biz elimizin hareketine, ağzımıza, dişlerimize odaklanmışken, düşüncelerimize ne oluyor? Zihnimizden neler geçiyor? Zihnimiz odaklı dikkatteyken düşüncelerimize ne oluyor bunu fark edebiliriz. Arada dikkatimiz dağılsa da tekrar ve tekrar macunun tadına, fırçanın hareketine dikkati getirip anda kalma süresini artırabiliriz. Zamanla bu pratik büyük fark oluşturacaktır.
Bedensel ve ruhsal olarak sağlıklı olmak elimizde…